SİHİR, KEHANET VE FALCILIK 

Mukaddime: 

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…

Bundan sonra:

Süphesiz ki, sihir, kehanet ve falcılık küfürdür! Sihir, en büyük yedi günahtan da biridir Zarar verir, fayda vermez! Allah’u Teâlâ sihir yapmayı öğretmekle ilgili şöyle buyurmuştur.

(1) Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler.” (Bakara: 2 / 102)

(2Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

“At sağ elindekini! Onların yaptıklarını yutacaktır. Kuşkusuz ki, onların yaptığı yalnızca bir büyücü hilesidir. Ve büyücü (sihir yapan), ne yaparsa yapsın kurtuluşa eremez / başarılı olamaz!”  (Tâhâ: 20 / 69)

Sihirle uğraşan kişi kâfirdir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur.

(3Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki bu iki melek, "Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihir) satın alan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi! (Bakara: 2 / 102)

Sihirbazın cezası ölümdür. Kazancı pistir, haramdır. Cahiller, zalimler ve imanı zayıf olan kimseler bazı kişilere düşmanlıkları nedeniyle, onlardan intikam almak için büyücülere büyü yaptırmaya giderler. Bazı insanlar da büyüyü bozması için büyücüye başvurarak haram işlerler. Oysa Allah’a sığınıp; İhlâs, Felak, Nas surelerini ve başka ayetleri okuyarak Allah’ın kelamıyla O’ndan şifa dilemek gerekir.

Falcıya ve kâhine gelince, ikisi de yüce Allah’ı inkâr etmiştir kâfirdir. Gaybı / bilinmeyeni bildiklerini iddia ederler. Oysa gaybı / bilinmeyeni ancak Allah bilir. Bu kimselerden birçoğu paralarını almak için saf insanları kandırırlar. Kum üzerinde çizgi çekme, avuç okuma, deniz kabukları, fincan, cam küre aynalar ve daha birçok metodu kullanırlar.

Bir kez doğru söylerlerse doksan dokuz kez yalan söylerler. Fakat ahmak insanlar, o yalancı iftiracıların doğruyu söylediğinin dışındaki yalanlarını akıllarına getirmezler. Geleceğini bilmek, evlilikte ya da ticarette mutlu mu, mutsuz mu olacağını öğrenmek, kayıp eşyalarını aramak ve benzeri sebeplerle onlara giderler.

Falcıya ya da kâhine giden kimsenin hükmü, şayet onların dediklerinin doğru olduğuna inanıyorsa, o kimse kâfirdir. İslam milletinden çıkmıştır. Delili Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu sözüdür.

(4Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

مَنْ أَتَى عَرَّافًا أَوْ كَاهِنًا فَصَدَّقَهُ بِمَا يَقوُلُ فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى مُحَمَّدٍ

“Kim bir Arrafa / falcıya veya kahine gider ve onun sözlerini doğrularsa Muhammed’e indirileni (yani dini) inkar eder, küfre girer.”  (Ahmed bin Hanbel Müsned No: 9541, 2/429, Albânî Sahihu’l-Cami’ 5939)

Eğer kâhine ye da falcıya giden kimse onların gaybı/bilinmeyeni bildiğini kabul etmez ama yine de denemek veya benzeri bir sebeple giderse kâfir olmaz fakat kırk gün namazı kabul edilmez. Bunun delili de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu sözüdür.

(5Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

مَنْ أَتَى عَرَّافًا فَسَأَلَهُ عَنْ شَيْءٍ لَمْ تُقْبَلْ لَهُ صَلاَةٌ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً

“Kim bir Arrafa / falcıya gider ve ona bir şey sorarsa kırk gece (gün) namazı kabul olmaz!”  (Müslim 2230/125)

Hâtime:

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.

O, her şeyin en iyisini bilendir.

Muvahhid Kullara Selâm Olsun.

Polat Akyol.

 

KAYNAK:

KUR’AN VE SAHİH SÜNNET

 


( Sihir, Kehanet Ve Falcılık başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 3.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.