HİÇ ÖLMEYECEĞİZ BİZ
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz bu dünyada. Hiç bir zaman ölmeyi düşünmüyoruz, aklımızdan
bile geçirmiyoruz. Ebedi yaşayacakmış gibi hareket ediyoruz. Hep dünya için
yaşıyor, dünya için çalışıyor, dünya için ebedi yaşayacakmış gibi mal mülk
biriktiriyoruz.
Bu dünyadan başka dünya yokmuş gibi davranıyoruz. Demirdenmişiz, hiç hastalanmayacakmışız,
hep sağlıklı olarak kalacakmışız gibi yaşıyoruz. Argo tabirle dünyaya kazık
çakacakmışız gibi yaşamımızı sürdürmekte ısrarcıyız. Ahiret yokmuş, gibi, hiç
ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Bize göre hep başkaları ölecek.
Sabah oluyor akşam olsun diye uğraşıyoruz. Akşam oluyor sabah olsun diye
bekliyoruz. Günler geçiyor öbür güne endeksleniyoruz. Haftalar geçiyor öbür
haftaları kolluyoruz. Haftalar haftaları kolluyor, ayları bekliyoruz. Hep memur
ve işçi olarak aybaşlarını hayal ediyoruz. Aybaşları geliyor değişen bir şey
olmuyor. Öbür aybaşlarını gözlüyoruz. Dahası ayın sonunu elimize geçen
paralarla geçirmeye çalışıyoruz. Esnafsak çeklerle ömrümüz geçiyor birini
ödüyor öbürüne koşturuyoruz. Hiç bitmiyor bu kavga.
Bir kaosa sürüklenmiş gibi yaşıyoruz. Yaşadıkça kargaşa daha derinleşiyor. Bir
bakmışız ki yaşlanmışız. Çocuklar büyümüş, kiminin evlilik zamanı gelmiş,
kiminin üniversite sınavı. Oysa daha dün biz üniversite sınavına girmiştik.
Oysa biz daha dün gibi yeni evlenmiştik. Çocuklarımız olmuştu, onları
büyütmüştük. Okula yazdırmış, okulları bitirmesini beklemiştik. Hatta ondanda
öncesi akşam olup eve gelmelerini gözlemiştik. Biraz gecikince korkuya
kapılmış, onları bin bir telaş ve korku içinde aramaya başlamıştık.
Onlarla sevinmiş, onlarla üzülmüştük. Onların masraflarına yetişmeye
çalışmıştık. Kredi kartlarını ve faturaları ödemeye çalışmıştık. Süt paraları,
Pazar paraları, kent kartlar bizi kovalıyordu. Hasılı bir hayat böyle sona
geldi. Sona geldi ama biz hala farkında değiliz. Farkındayız diyoruz ama
umursamıyoruz. Nüfus kağıdımız olmasa kendimizi 18’inde sanacağız. 18’den büyük
çocuklarımızın olması bile durumu değiştirmiyor.
Biz Peygamber Efendimiz (as) ın Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın’
emrine canla başla uyduk, hala da uymaktayız. ‘Yarın ölecekmiş gibi ahiret için
çalışın’ emrine ise uyduğumuz şüpheli. Bu gidişle uyacağımız da pek kesin
değil. Çünkü hayatı seviyoruz, hayatı seviyoruz ama ölümü sevmiyoruz. Bu hayat
geçici de olsa biz ona ebediymiş gibi dört elle sarılmışız.
İşte bu sonsuz yaşama fikri aslında bizim ruhumuza yazılmış ezel aleminde. Ama
biz onu yanlış yerde aramaktayız. Ölümün bir son olduğunu sanıyor, üzerimize
alınmıyoruz. Çünkü biz fani değiliz başkalarını fani. Oysa bu dünyaya gelen her
şey ve herkes fani.
Bir gün bakacağız ki hayatla ölüm arasına gelmişiz. Ama hala dünyada
yapacağımız işler kalmış. Oysa bitireceğiz sanmıştık biz bütün işlerimiz. Ama
olmadı, olmayacak her istediğimiz. Bizim istediğimiz şey de pek normal değil.
İmkansız iş. Biz Sultan Süleyman gibi bin yıllık ömür istiyoruz. Hayat çok
kısa. Günler de pek çabuk geçiyor yazık.
Ahmet Kemal