Bir davranışın yapılması için zihin ve kalp dünyamızdan bedenimize sinyaller gönderilir. Zihin dünyamızdan gönderilen sinyallere ‘anlam düşüncesi’, kalp dünyamızdan gönderilen sinyallere de ‘anlam duygusu’ diyebiliriz. İnsan bir davranışı sergilerken o davranışı yapmak için kendince anlamlandırdığı bir ‘düşünce’ ve hissettiği bir ‘anlam duygusu’ vardır. 

Bu bağlamda yaptığımız davranışları özeleştiriden geçirdiğimizde aslında her bir davranışımızın düşüncelerimizi yansıtan birer ayna olduğunu fark ederiz. Burada şu soruyu sormak istiyorum. Aynadan baktığımızda kimi görüyoruz? Gördüğümüz kişi bakıldığında Allah’ı hatırlatan cinsten mi, nefsi ve şeytanı hatırlatan cinsten mi? 

     Davranış aynası, insanın Allah’a olan yakınlığını gösterir. Zihin dünyamızı tevhid inancı ile ne kadar yoğurduysak ve kalp dünyamızda imanın lezzetini ne kadar hissettiysek davranışlarımızda o ölçüde Kur’an’a ve sünnete uygun olacaktır. Kısacası davranışlarımızın İslam’a uygun olmasını istiyorsak aklımızı ve kalbimizi koruma altına almalıyız. 

Akıl ve kalp iman ile doldukça davranışlarımız düzelir, akıl ve kalp, nefse ve şeytana uydukça davranışlarımız bozulur. Bu ikisi doğru orantılı olarak ilerlemektedir. Bu açıdan baktığımızda ‘davranışsal hatalarda’ davranışlarımızı değil, bizi bu davranışa iten sebepleri düşünmemiz gerekir. Kanaatimce hataya iten sebepleri çözümlemeden davranış problemleri çözülmeyecektir. 

       Kur’an, müslüman profilini çizerken hep ‘iman eden ve salih amel işleyen’ olarak tasvir etmektedir. Yani Rabbimiz zihin dünyamızdaki ‘iman’ iddiamızı davranışlarımızla ispatlamamızı istemektedir. Davranışları Allah’ı hatırlatmadığı halde kalplerinin temiz olduğunu iddia edenlerin kulakları çınlasın. Rabbimiz ayetleriyle aklımızın ve kalbimizin temizliğinin ölçüsünün davranışlarımızda yansıyacağına işaret etmektedir.

Bu açıdan baktığımızda ayetlerin hayatımıza yansıma oranı aklımızın ve kalplerimizin iman ile dolu olmasıyla doğru orantılı olduğunu görmekteyiz. O halde kendimize soralım. Bakıldığında Allah’ı mı, yoksa nefsi ve şeytanı mı hatırlatıyorum? Bu sorunun cevabı iman kumaşımızın kalitesini ortaya koyacaktır.

    Konuyu Edri ile yaptığım hasbihal ile bitirmek istiyorum. Edri, bana dedi ki: İnsan birinden nasihat dinlemek istediğinde “bana nasihat et” önerisini söylemesine gerek var mı? Ben kendisine şaşkın şaşkın bakınca kendisi konuşmasına devam ederek dedi ki: ‘‘İnsan dediğin varlık düşüncelerini hayatına yansıtır. Muhatabına bak, iyi biriyse yaşantısını örnek al, muhatabın kötü biriyse de o davranışlardan uzak dur. Altını çiziyorum, kötü olan kişinin davranışlarından uzak dur, kendisinden değil.’’ 

Kendisinden Allah razı olsun, bu meselede de ufkumu açtı. Zaten bu sohbetimizden sonra böyle bir yazı yazmayı düşündüm. “Davranışlarımız” bizlerin “duygu ve düşüncelerini” yansıttığına göre insanların davranışlarına bakarak kendimize nice nasihatlar çıkarabiliriz. Rabbim, bizlere eşya ve hadiselerdeki hikmeti görmeyi ve görülen bu hikmetlere uygun yaşamayı nasip etsin.

Mücahit Güler 
( Davranışlar Düşüncelerimizin Birer İzdüşümüdür başlıklı yazı fikirsungeri tarafından 26.02.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.