Düş ekelim mevsime sadece düşler ekelim

Düşelim de peşine sevginin:

Erkenden

Kalkan yol alır madem.

Cüret ettiğimiz kadar sevmeye

Mealimiz bilelim rengârenk gök kuşağını

Nuh’un tufanına dalıp meşk edelim yerle gökle

Yerle yeksan olmuşsa ne olmuş

Dünün cümleten hüznü düşmüşken omzumuza

 

Ağıtlar yakan yaralı anaya dua edelim dua ekelim

Irgat sözcüklerin kumpanyasında saf tutalım

Safiyet dolu varlıklarımız iken neşreden

Hüzün bohçasını çocuk gelinin

Yüreklere, derinlere serelim

Kol kanat gerdiğimiz kadar güzelliklere

Ar bildiğim ne varsa ant içtiğimiz uğruna sevdiklerimizin

Ah, etmeden

Ses etmeden

Sadece içten usulca sevelim

 

Nazlı yârin perçemine yağan kar gibi

Yâd edilesi şüheda mazinin kerametinde saklı güzellikleri

Giz bildiğimiz yâri

Yaren bildiğimiz kalemi

Var bilelim yok olsa bile içten geçen geminin çalan düdüğü

Konuşlu olduğumuz gök kubbede

Serlere sırları ekleyip

Cihan harbi bildiğimiz yüreğin sönmeyen feri iken

Yıldız avına çıkıp

Çapkın geceye mahal verelim…

 

Bazen mehtaba öykündüğümüz

Çoktan nefsi öldürdüğümüz

Yanan meşaleden sıçrayan kıvılcımı

Yara bildiğimiz her acıyı

Yamalı hırkasını köylü kızın

Çapkın bakışını şehirli kadının

Kandığımız kadar güneşe

Şubat soğuğunda serelim örtümüzü doğaya

 

Doğaüstü bir güçse gaipten

Gelen coşkusu şairin

Nazı niyazı eksik etmeden

Yaşamanın verdiği hoşluk ve hızı

Ar bildiğimiz alın yazısını

Soğan ekmek yediğimiz günlerin hatırına

Şükrü yüklenip yürürken Hakkın yolunda

Hak ettiğimiz etmediğimiz ne varsa

Ses etmeden

Giydiğimiz susku yeleğinde,

Pazen kumaşın serinliğinde

Yaza durduğumuz her şiirde nükseden ümide hüzne

Sus payı söylemlerde saklı iken aşkın gizine

Sirayet eden hüzne

 

İzini sürdüğümüz kadere

Çıkıp indiğimiz yokuşa

Uçuşa geçtiğimiz şahikanın kanadında

Damgalanmış bir hayat kadınının çiğnediği sakızda

Sakız gibi çiğnemeden sevgiyi

Rüştünü ispatlamışken bir kez bilinmezin fendini

Yenen sözcüğe sual edelim

Verilmeyen her cevabı Allah’a havale etmenin nazarında

Nazara geldiğimiz kadar

Nazar boncuğunun çatladığı kaderin yükünde saklı keder

İle hemhal olup hala da bırakmazken ümidi ve özlemi ömür

İken yoldaşımız nameler

 

Bir salkım söğüde konan kuşların kanadında

Serili beneklerin rüzgârında

Sorgu sual etmeden

Kadere razı içimizi bozmadan

Varsın olsun yükümüz ağır

Ağırdan aldığımız kadar mutluluğu

Cümleten ağız birliği etmişken

Sevginin nazlı yârin duasında

Bir bilinmeze gark ederken

Garbında ömrün

Gıyabında hüznün

Sadece niyet edelim içten ve iyilikle de

Gelmezken sırtımız yere Rabbin izniyle

 

Boş verelim aslında hayatı saklı tuttuğu

Yalanlarıyla

Bizlerse dürüstlüğe meyletmişken

Kıvançla

Ve gururla

Şerh düşelim an’ a ve hayata

Şiar edindiğimiz sevgi denen rüzgârda

Alt edelim kötüyü

İndinde hinin

İnhisarında belirsizliğin

Aşk ile muhabbet edelim sadece arz edelim

Tek yakardığımız yüce Rabbin yolunda

Sabırla şükürle yetinmeyi bilenlerin hafifleşmiş ruhunda

 

Sükûn ettiğimiz kadar katık edelim

Varsın olsun özlemi ekleyip sevginin yanına

İmkânsız olsa bile aşk ve mutluluk

Sadece susup sığınıp Rabbe

Varsın olsun şehit düşelim

Cihat bildiğimiz yolun ufkunda

 

Saklı iken bilinmez ve umut ve fukara yüreklerin mezar taşında

Silik bir isim olsak bile

Silmeden kaderi

Sindirip yaşanan acıyı ve sevgiyi

Kederimizi dahi sevelim

Elbet çıkacaktır da yolumuz aydınlığa…


( Gelmez Sırtımız Yere Rabbin İzniyle... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1.02.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.