Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Bu hafta Resulullah’ın (sav) günümüze ışık tutan ve içinde bulunduğumuz durumu çok net özetleyen hadislerinden bir tanesinden bahsetmek istiyorum. Günümüzde dikkatlerden kaçan ama bireysel ve toplumsal açıdan can damarı olan bir konu olduğunu düşünüyorum. 

İbnu Ömer radıyallahu anhüm hadisi şöyle anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlardan üç kişi yola çıktılar. Akşam olunca uyumak için bir mağaraya sığındılar. Dağdan (kayan) bir taş yuvarlanıp, mağaranın ağzını üzerlerine kapadı. Kendi aralarında: "sizi bu kayadan, salih amellerinizi şefaatçi kılarak Allah'a yapacağınız dualar kurtarabilir!" dediler.

   Bunun üzerine birincisi şöyle dedi: "Benim yaşlı, ihtiyar iki ebeveynim vardı. Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirini yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç kesmek için uzaklara gitmek zorunda kaldım. Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım. Hâla uyumakta idiler.

 Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım. Geciktiğim için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı. Ben ise süt kapları elimde, onların uyanmalarını bekliyordum. Derken şafak söktü. Anne ve babam uyanınca onlara sütünü içirdim. "Ey Allahım! Bunu senin rızan için yaptıysam, bizim yolumuzu kapatan şu taştan bizi kurtar!" Taş bir miktar açıldı. Ama çıkacakları kadar değildi.

   İkinci şahıs şöyle dedi: "Ey Allahım! benim bir amca kızım vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Onunla birlikte olmak istedim. Ama bana yüz vermedi. Fakat gün geldi kıtlığa uğradı, bana başvurmak zorunda kaldı. Ona, kendisini bana teslim etmesi mukabilinde 120 dinar verdim; kabul etti. Arzuma nail olacağım sırada:

"Allah'ın mührünü, gayr-ı meşru olarak bozman sana haramdır!" dedi. Ben de ona temasta bulunmaktan kaçındım ve insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim altınları da istemedim. Ey Allah'ım, eğer bunları senin rıza-yı şerifin için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar." Kaya biraz daha açıldı. Ancak onlar çıkabilecek kadar açılmadı.

   Üçüncü şahıs dedi ki: "Ey Allahım, ben işçiler çalıştırıyordum. Ücretlerini de derhal veriyordum. Ancak bir tanesi (bir farak pirinçten ibaret olan) ücretini almadan gitti. Ben de onun parasını onun adına işletip kâr ettirdim ve işçinin malını artırdım. Derken (yıllar sonra) çıkageldi ve:
"Ey Abdullah! bana olan borcunu öde!" dedi. Ben de:
"Bütün şu gördüğün sığır, davar, deve ve köleler senindir. Git bunları al götür!" dedim. Adam:
"Ey Abdullah, benimle alay etme!" dedi. Ben tekrar:
"Ben kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al götür!" diye tekrar ettim. Adam hepsini aldı götürdü.
"Ey Allahım, eğer bunu senin rızan için yaptıysam, bize şu halden kurtuluş nasip et!" dedi. Kaya açıldı, çıkıp yollarına devam ettiler." (1)

Bu hadisten çıkaracağımız birkaç ders var.

1- Mağarayı kendimiz için ‘kabir’ olarak düşünmeliyiz. Kabirde bizi rahatlatacak şeyler ise, ihlaslı olarak yapılmış salih ameller olduğunu unutmamalıyız.
2- İkinci husus kabirde rahatlamacak için Allah’a sunacağımız ihlaslı amellerimiz var mı?
3- Anne babaya hürmet konusu
4- Namus ve haysiyet meselesi
5- Ticaret konusu

    Bu beş meselenin ilk ikisi bireysel açıdan önemlidir. Amellerimizi ‘ihlas sigortası’ ile sigortalayarak korumuş oluruz. Korunmuş ameller ise kabirde bizim için kurtuluş vizesi olacaktır. Son üç madde ise, bireysel ve toplumsal açıdan çok önemlidir. Son üç madde toplum olarak en fazla ihlal edilen konuların başında geliyor. 

Herkes büyüklerine saygılı, namuslu ve güvenilir tüccar olunması gerektiğini söylüyor ama konu yaşamaya gelince orada imtihanı kaybediyoruz. Anne babaya itaat ederek mutlu bir aile kurmalıyız. Namus ve haysiyetimize dikkat ederek kendimizi ve toplumumuzu bozulmaktan koruyabiliriz. Güvenilir bir tüccar olarak da ekonominin bozulmasının önüne geçebiliriz. Bu üç başlık toplumsal açıdan saç ayağı gibidir. 

1- Anne babaya itaat ederek aileyi koruruz.
2- Namus ve haysiyetimize dikkat ederek nesli koruruz.
3- Güvenilir bir tüccar olarak ekini koruruz.

   Aile, nesil ve ekin bozulmazsa bu toplum sağlıklı bir toplum olur ve bu toplumun bozulmasının önüne geçmiş oluruz. Bu cümleyi tersten kuralım ve şöyle diyelim: ‘Toplumun bozulmasını istemeyenler ‘aileye, namusa ve ekine dikkat etmeli, bunların korunmasına yönelik bireysel ve toplumsal faaliyetler yapmalıyız. ‘Mağarayı’ yaşadığımız bu hayata da benzetebiliriz. İçine düştüğümüz bu günah mağarasından kendimizi korumak ve kurtarmak için yukarıda saydığımız beş hususa dikkat etmeliyiz. Rabbim gereği gibi amel eden kullarından eylesin bizleri.

1- Buhari, Enbiya 50, Büyü' 98, İcâre 12, Hars 13, Edeb 5; Müslim, Zikr 100, (2743); Ebu Dâvud, Büyû' 29, (3387).

Mücahit GÜLER
( Mağaramız Ve Kurtuluş Yolları başlıklı yazı fikirsungeri tarafından 15.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.