Rusya’da bir komünist öğretmen, ders arasında, Ben sizi görüyorum. Siz de beni görüyorsunuz. O hâlde, biz varız. Karşıdaki dağlar da var. Çünkü bu dağları da görüyoruz. Yok olan şey görünmez. Görülmeyen şeye var denilmez. Bu sözüm, bir fen bilgisidir. İlerici, aydın olan kimse, fen bilgisine inanır.

Gericiler, bu varlıkların bir yaratıcısı olduğunu söylüyorlar. Bu yaratıcının var olduğuna inanmak yanlıştır. Fenne uygun değildir. Görülmeyen şeye var demek, gericiliktir der.

Bir Türkmen çocuğu söz isteyerek: “Bunları akıl ile mi söylüyorsun? Sende akıl olduğuna inanmak, bunları akıl ile söylediğini kabul etmek fenne uygun değildir. Çünkü aklın olsaydı, görürdük” der. Öğretmen, bu haklı söze cevap veremeyip, mağlubiyetinden hâsıl olan öfke ile çocukcağızı, tekme tokat derslikten dışarı atar. Çocuk bir daha hiçbir yerde görülmemiştir.

Bu inançsızlardan bir kısmı, kanun ile devlet baskısı ile zulüm, işkence ederek, ibadet etmeği, dini öğretmeği yasak ediyorlar. Bu gün Uygur Türklerine Çin’in uyguladığı soykırım böyledir.

Bir kısmı da, insanlık, iyilik duygularını okşayıcı sözlerle, herkesi, zevk, safhaya daldırıyor. Maneviyattan, din bilgilerinden mahrum bırakıyorlar. Düzme hikâyeler, yalan örnekler göstererek, milyonlarca insanı aldatıyor, din cahili yetiştiriyorlar. Bir taraftan, medeniyetten, fenden, insan haklarından bahsedip, bir taraftan da, insanları hayvanlaştırıyorlar.

Avrupa ve Amerika milletlerinin çoğu hıristoyadır. Yahudilerin ve Hristiyanların bir kısmı, kitaplıdır. Yeni astronominin kurucusu Kopernik, Fraynburg şehrinde papaz idi. İngiltere’nin büyük fizik adamı Bacon, Fransisken tarikatında, papaz idi.

Meşhur Fransız fizikçisi Paskal, papaz olup, fizik ve geometri kanunları keşfederken, din kitapları yazmıştı. Fransa’nın en büyük başvekili olup, memleketine Avrupa birinciliğini kazandıran, meşhur Risliyö, papaz olup, ruhban sınıfında ileri derece sâhibi idi. Meşhur Alman doktor ve şairi Siller de, papaz idi.

Bugün, bütün dünyaca büyük filozof tanınan, Fransız fikir adamı Bergson, kitaplarında, maddecilerin hücumlarına karşı, ruhanileri müdafaa etmiştir. (Madde ve hâfıza) ve (Din ve ahlâkın iki kaynagı) ve (Su’ûrun vergileri) kitaplarını okuyanlar dine, kıyamete seve seve inanır.

Amerika’nın büyük filozofu William Ceyms, Pragmatizme mezhebini kurmuş, (Dinî tecrübeler) ve diğer kitaplarında, imanlı olmağı övmüştür. Bulaşıcı hastalıklar, mikroplar ve aşılar üzerinde buluşları olan, Fransız doktoru Pasteur, cenazesinin dinî merasim ile kaldırılmasını vasiyet etmişti.

Nihâyet, ikinci cihan harbinde dünyayı idare eden, Amerika Cumhurbaşkanı F. D. Ruzvelt ile İngiliz başvekili Çörçil, dindar idi. İsmini hatırlayamadığımız daha nice fen ve siyaset adamları hep, yaratana, kıyamete, meleklere inanan kimselerdi. İnanmayanların, bütün bunlardan daha akıllı olduğunu kim iddia edebilir?

Bunlar, İslam kitaplarını görüp okumuş olsalardı, iyi bir Müslüman olurlardı. Fakat papazlar İslam kitaplarını okumağı, hatta el sürmeyi yasak etmişler, büyük suç saymışlardı. İnsanların dünya ve ahiret saadetine kavuşmalarına mâni’ olmuşlardı.

İslam dinîni bilmeyenlerin bazısı ise, milletin sağlam imanını, ilme ve akla dayanarak bozamayacaklarını, İslam’a hücum ettikçe, kendi yüz karalarının meydana çıktığını görerek, hile, yalan yoluna sapıyor. Müslüman görünüp ve Müslümanlığı beğenici ve methedici yaldızlı yazılar yazıp, fakat bu yazıları ve sözleri arasında “Müslümanlığın esas ve temel meselelerini, sanki Müslümanlık değilmiş” gibi ele alıp kötülüyorlar. Okuyucuları ve dinleyicileri bunlardan soğutmağa ve ayırmağa çalışıyorlar. 

Allahın emrettiği ibadetlerin vakitlerini, miktarlarını ve şekillerini uygunsuz görerek, “böyle olacağına, söyle olsaydı, daha iyi olurdu” diyorlar. “Abdestsiz Kur’an okunmalı, ayakkabı çıkarılmadan masalarda namaz kılınmalı, alnımızı yere korken mikrop kapıyoruz” vb. gibi.

İbadetlerin ruhlarından, içlerinde saklı bulunan inceliklerden, faydalardan ve kıymetlerden haberleri olmadığı için, bunları basit ve iptidai fidelere âlet sanarak, sanki düzeltmeğe çalışıyorlar.

Bir şeyi bilmemek, insanlar için kusur ise de, anlamadığına karışmak, ayrıca pek gülünç ve acınacak bir hâldir. Böyle cahilleri, akıllı sanarak, sözlerini dinleyen ve inanan Müslümanlar ise, bunlardan daha cahildir. Müslüman ismini taşıyan böyle sinsilere (Yobaz) denir.

Zamanımızdaki yobazlardan bir kısmı da, “Evet, İslamiyet iyi ahlâkı emretmekte, insanları olgunlaştırmaktadır. Fakat İslamiyet’te sosyal hükümler, aile ve cemiyet hakları da vardır. Bunlar ise, o zamanın şartlarına göre konmuştur. Bugün milletler büyümüş, şartlar değişmiş, ihtiyaçlar artmıştır. Bugünkü, teknik ve sosyal ilerlemeleri karşılayabilecek yeni hükümler, kanunlar lâzımdır. Kur’an’ın hükümleri bu ihtiyaçları karşılayamaz” diyorlar.

Böyle sözler, İslam hukukunu bilmeyen, İslam bilgilerinden haberi olmayan cahillerin boş ve yersiz düşünüşleridir. İslamiyet, adâleti, zulmü, insanların birbirlerine karşı, aile ve komşuların birbirlerine, milletin hükûmete ve birbirlerine karsı haklarını, vazifelerini, suçları açıkça bildirmiş, bu değişmez kavramlar üzerinde, temel hükümler kurmuştur.

Bu değişmez hükümlerin, hâdiselere, vakalara tatbikini sınırlamamış, örf ve âdetlere göre kullanılmasını emretmiştir. (Mecelle)nin 36. cı ve sonraki maddelerinin şerhinde diyor ki, “Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan ahkâm değişebilir. Nassa, delile dayanan ahkâm, zamanla değişmez. Hükmi küllî değişmeyip, bu hükmün hâdiselere tatbiki, zamanla değişebilir.”

Allah İslam dinîni, her memlekette, her yeniliği ve buluşu karşılayacak şekilde kurmuştur. İslam dini, yalnız sosyal hayâda değil, ibadetlerde bile tolerans, müsamaha göstermiş, insanlara serbestlik vermiş, başka şartlar ve zaruretler karsısında, içtihat hakkı tanımıştır.

Gelecek zamanlarda, büyük, küçük her millet, İslamiyet’in bildirdiği, değişmez olan güzel ahlâka sarılacağı, bunları uygulayacağı kadar, rahata, huzura, saadete kavuşacaktır.

İslamiyet’in bildirdiği sosyal ve ekonomik ahlaktan, ahkâmdan ayrılan insanlar, milletler, sıkıntıdan, ızdırâbdan, felaketten kurtulamamışlardır. Geçmiş milletlerde böyle olduğunu tarihler yazmaktadır. Gelecekte de, elbette böyle olacaktır. Tarih, tekerrürden ibarettir.

Sevgiyle kalın.

                                                                                    Seyfettin Karamızrak

( Allah İnancı Ve İslamiyet başlıklı yazı KARAM-41 tarafından 15.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.