Sıkıntılı anlar duygu ve aklın birbiriyle savaştığı anlardır. Bu zamanlarda duygu akla darbe yaparak onun yerine geçmek ister. Duygular aklın önüne geçmediği sürece iyidir. Ama duygunun aklın önüne geçmesi demek, aklın bir pakete konulup rafa kaldırılması demektir.

Duygusuna mağlup olanlar sıkıntının altında kalır, yüreği daralır, çevresine anormal davranışlar gösterir. Bundan dolayı Peygamberimiz (sav): “Sabır ilk andadır” (1) ve “Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” (2) buyurarak sabırlı olmaya bizleri teşvik etmektedir.

    Stres anlarında bu psikolojik baskının hiç geçmeyeceği düşünülebilir, bu düşünce vesveseden kaynaklanmaktadır. Halbuki bu bir imtihandır, imtihanı kazanınca hemen bitecekti. Fakat akıl kabını duygular esir aldığı için insan düşünemez ve zanneder ki, bu bunalım hali hiç geçmeyecek. Duyguların esiri olmamak için Rabbimiz kitabında sürekli ‘‘düşünmemizi ve akletmemizi’’ emrediyor.

    Sıkıntılı anlarda duygularına hükmedenler, hem kendilerini hem de yakınındaki insanları geliştirirler. Bununla birlikte sıkıntılı zamanlar ‘fitne’ gibi insanların gerçek yüzlerini de ortaya çıkarır. Çünkü stres, insanın içinde sakladığı hakikati ortaya çıkarır. Stres insandaki imanın kalitesini ortaya çıkarır. Sıkıntılı anlarda duygularına hükmedenlerin yüreği geniş olur ve genişlemeye de devam eder. Bir süre sonra sıkıntıların varlığının ve yokluğunun onlar için bir önemi kalmıyor. Sadece vazifelerine yoğunlaşıyorlar.

    Sıkıntılar ‘bataklık’ misali gibidir, insanı dibe çekip batırmak ister. İnsan battığını gördükçe yüreği daralır ve bağırıp çağırmaya başlar. Ne kadar çok çırpınırsa o kadar çok bataklığa saplanır. Sıkıntılar insanı bu şekilde batırıp yok etmek ister. Müslüman yüreği geniş insandır, bu tarz durumlarda Rabbine sığınır, onun sonsuz denizinde yüzmeye çalışır. Müslüman ‘benim dağ gibi derdim var demez. Ey dertlerim, benim yüce bir Rabbim var deyip işine bakar.’

   Sıkıntılı anlarda ya hayır konuşmalıyız ya da susmalıyız. İnsanlar bize bir kötülük veya yanlış bir şey yaptığında biz en güzel bir davranışla karşılık verelim. Bu ahlaki ilke, hem yüreğimizi genişletir, hem kardeşimize karşı şeytana fırsat vermemiş oluruz, hem de bu güzel davranıştan dolayı da kardeşimiz yanlış yaptığını fark etmiş olur. O, bu yanlışını fark etmese bile Rabbimiz herşeyin farkındadır ve herkese hakkını verecektir. Bu gerçek bizim yüreğimizi genişletecektir.

   Sıkıntılı anlarda şu hususa da dikkat etmeliyiz: ‘Davranışlar çatışmaz, duygular çatışır’ Yani bir kardeşimizle problem yaşıyorsak, bu problem davranışlarımızdan dolayı değil, aynı anda ve aynı olan duygularımızın çatışmasından dolayıdır. Misal, iki kişi tartışıyorsa ikisi de öfkelidir. Bu ilke muhabbet ortamlarında da geçerlidir. Davranışlar uyuşmaz, duygular uyuşur. Huzur, mutluluk gibi aynı duygu frekanslarını yaşayan insanlar bu duyguları aynı anda muhabbet ortamlarında yansıtırlar. Duyguların uyuşması ve insanların birbirleriyle iyi geçinmesi için dinimiz bizi sürekli hüsnü zanna ve iyiliğe teşvik etmektedir. 


1- Buhârî, Cenâiz, 31
2- Buhârî,102; Müslim, 108
( Davranışlar Çatışmaz Duygular Çatışır Davranışlar Uyuşmaz Duygular Uyuşur başlıklı yazı fikirsungeri tarafından 28.12.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.