MUHAMMET
AMCAM NAM-I DİĞER İMAM
,
Evin en küçük oğlu. Hep gölgede büyüdü. Babasının yanında Kuran okuttu. Tahsili
yok. Ne maddi ilimlerde, ne manevi ilimlerde bir eğitim almadı. Çocukluğunu
köyde, gençliğini şehirde geçirdi.
Askerden sonra işçi olarak bir fabrikaya girdi. Ağır işçilikti çalıştığı, ama O
yılmadı. Evine yorgun argın geldi. Anne babasıyla oturdu. Ondan ziyade Onlar
Ona baktı.
Çok kuvvetliydi. Belli ki tekne kazıntısı bu evlat iyi beslenmişti.
Tokalaşırken yakaladığı elleri demirden eldivenle kelepçe gibi sıkar,
sahibini bağırtırdı. Bu güç gösterisi ona büyük bir haz verirdi.
Yıllar geçti, çoluk çocuk sahibi oldu. Biraz varlıklanınca evden ayrılmak
istedi. Validesi onunla gitmedi. Üzüntüden bir tarafına inme indi.
Oğulları Ali onları yalnız bırakmadı evine aldı. Ondan sonra annesi pek
yaşamadı. Babasını evlendirdiler.
O hep karısını çok sevdi. Onun ağzına baktı. Evde karının sözü geçiyordu. O
hiçbir şeye karışmıyordu. Gül gibi geçinip gidiyorlardı. Babasından büyük miras
kalmıştı Ona. Oğlu büyüyünce onu evlendirdi. Çalışırken borçlanan oğlunun
borcunu ödemek için babasından kalan arazisinin birini sattı. Arazi değerliydi.
Adını etmeye değmez borçtan sonra kalanıyla bir ev aldı. Evi yeniden donattı.
Bir damadına da araba aldı. Bu arada kızlarını da evlendirmişti. Kiradan
kurtulmuştu.
Emekli de olmuştu epey zamandır. Bisikletine binip uzun mesafedeki tarlasına
giderek çiftçilik yapmaya devam etti. Kentte ahırı vardı. İnek besliyordu.
Yaşlanınca onu kurban ediyorlardı.
Kurban etini tek başına yiyor, sabah kahvaltısında bir ekmek bitiriyordu. O
kadar hareketli olmasına rağmen kalp damarları tıkandı. Kalbin 3’ te 2’si
çürümüştü. Doktor yiyeceklerin bir çoğunu ona yasakladı. O da ‘Bu güne kadar
yediklerimize sayarız’ dedi. Hareketleri yavaşladı. İlaçlarla yaşıyordu.
Tevekkül ediyordu.
Bu arada babadan kalan büyük mirası da iyi paraya sattı.
Çocuklarına birer ev
ve oğluna bir araba aldı. Oğlu arabayı pelt etti. Hurdasını sattı, parasını kumarda yedi.
Bunların hepsini kabullendi. Babasının tevekkül hali ona miras kalmıştı bunca
mirasın yanında. Ara sıra söylendi ama hiçbir zaman büyük dert etmedi. Karısı
kanser oldu. Onu tedavi ettirdi, aldırmadı. "Ne kadar ömrümüz varsa, o kadar
yaşarız" dedi.
Şimdi ara sıra çarşıya iner, alış veriş yapar, bir kaç kişiyle konuşur, biraz
sohbet eder, hep kendi dertlerini anlatır, eve dönerdi.
Şimdilerde kendince bir hayat tutturmuş gidiyor, derin bir tevekkül içinde
yaşıyor.
Ahmet Kemal