Virüs
Yağmura aldırış etmeden boş sokaklarda ilerliyordu. Suyun şapırtısı, aç karnının guruldamasını bastırıyordu. kıyamet kopmuştu sanki gökyüzünde , isyan bayrağını açmıştı bulutlar kavgaya tutulmuştu rüzgarlar ile şimşekler bağırıp çağırıyordu, doğadaki bütün dostlarından geri kalır mıydılar. Bembeyaz yapıp geceyi sanki yoklama alıyorlardı Gökyüzünde kim var kim yok der gibiydiler. birde bu delicesine, vücuduna kırbaç gibi inen, yüreğinin sesine benzeyen fırtına da cabası. Neydi hayatını bu kadar mahveden ve nasıl olmuştu bu kaos. soruları ile sığınacak bir saçak altı arıyordu. Ama her köşe başını gecenin bekçileri teslim almıştı. kimine göre sokak hayvanları, kimine göre evcil yavrular, kimine göre de canavarlar. Aslına bakarsanız görmezden geldiğimiz, nasıl karınlarını doyurduklarını, mutluluklarını ve hüzünlerini ve ne paylaştıklarını bilmediğimiz bu canlılar. Sevdi mi çıkarsız seven bir şekilde hayatımızın içindeki silüetleri ile yer eden, dostlarını satmayan kediler ve köpekler kapmıştı. Hiç düşünmemişti bugüne kadar nasıl yaşarlar geceleri neler yaparlar soğuk ve zifiri gecelerde sıcaklığı nerede bulurlar diye. Arık gezmekten yorulmuş, bir köşe buldu sonunda biraz kuru ama sert rüzgarlar esen.
Nereden çıkmıştı bu baş belası virüs ne güzeldi hayat. Her şey bambaşka idi bir hafta öncesine kadar. Akrabaları, öğrencileri, arkadaşları vardı oysa, dost sandığı. Parası vardı bitmez sandığı. sağlık mı ne gerek vardı sağlığa, sağlamdı ve canlıydı yetmez miydi. Yetmiyormuş meğer. Sağlam bir asfalt için silindirle toprağı ve birbirinden farklı malzemeleri en az dört beş kez ezmeleri gerekir duygularımız gibi. En son üzerine asfalt atılmadan önce. Yeterince ezilip sağlam karaktere ve geride kalan gerçek dostlara kavuşuncaya dek. Yoksa yağmurda, çamurda, karda çatlar, kayar, bozulur altyapısı. Öyle günlerden mi geçiyordu daha ne kadar ezilecekti yaşamında. inandığı insanları, duyguları, umutları, geleceğin ezildiği karakterleri görünce üzülüyordu. Nereden çıkmıştı bu baş belası Corona ...
Düşünmek onu daha da üşütüyordu. Daha da içine hayallerine, korkularına ve ölüme yaklaştırıyordu. Daha da kendinden alıyordu. Sen diyordu sen insanlığım. İnsanca yaşamaya olan inancım....
Uyumak istiyordu. Bir şarkı gibiydi yağmurun asfalta vuran sesi. İçine duygular yerleştiren, içki masalarında duymadığı kadar anlamlı ve gerçek bir hikayenin son satırı gibiydi. Son sayfaya mı geldim acaba. Son cümlem bu olmamalı diyerekten uyumamaya çalışarak göz kapaklarına yenik düşmek üzereydi. Mahallenin en güzel aşklarını yaşayan insanıydı oysa, yıldızlara bakarken herkes sayısını ve uzaklığını düşünürken, O yaprakları sararmış ağaçların gövdesindeki asaleti doğaya yükleyen insan. Nereden nereye ve nerede kalmıştı düşleri. Ağzında son dal sigarasından gecenin içinde bir aydınlık gibi kor çıkaran sigarasından son bir fırt çekerken, kapanmak üzere olan göz kapakları değildi bir daha asla yaşanmayacak olan yaşanmışlıklarıydı gibi gelmeye başlamıştı hayat gerçekleri ile yüz yüze yastığa kafasını yavaşça bırakıp geceye teslim olurken.....


21.10.2020
Ayhan ayna
( Virüs başlıklı yazı Ayhan AYNA tarafından 7.12.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.