Avrupa’nın tesirinde kalan, kendi değerlerinden kopmuş gençliğimizi kaybetmek üzereyiz.Moda, moda diyerek modanın esiri ve Maskarası olmuş bir gençlik.

Her tarafı dökülen delik deşik kod pantolonlar, Marka özentisi adı altında uydurma çakma markaları, hem gençliğin sağlığını tehdit ederken aynı zamanda akla hayale gelmeyen uçuk-kaçık karelere şahit oluyoruz.

Kadın, Erkek aynı kıyafetleri, takıları kullanmakta adeta yarış halindeler. Anadolu’nun gariban gençini İstanbul’un en popüler ilçelerinde yaşayan burjuva, gençlerinden ayırmak mümkün değil. Kültürler, inançlar, tesettürlü, acık, kapalı bizim her şeyimize yabancı! uzaylı bir gençlik.

Bu kimin gençliği?
Yaz kış kıyafetleri bile bir birine karışmış, düşünebiliyor-musunuz? yazın ortasında uzun boylu, kapalı bot giyen kız ve erkeklerimiz, kışın tam tersine cicili- bicili boyanmış, süslenmiş çıplak ayak veya patik üzerine, çakma Çin malı yarı acık yazın giyilebilecek ayakkabı modelleri giymekteler.

Eskiler ‘Ayagını sıcak tut başını serin,
Birde iş bul düşünme derin derin’ demişler.

Tıp dünyası, ayak ve bileklerin üşütülmesi ve sağlıksız ayakkabı kullanma nedeniyle mantar, egzama, pis koku, böbrek ve prostat hastalıklarına davetiye çıkarıldığını söylemektedirler. Yine dar kimyasal boyalı kod,streç pantolon giymenin ilerde kısırlığa ve bir çok hastalığa yol açtığı bilinmektedir.
Başkasına benzeme hastalığı bizi, hem örf adetlerimizden, hem sağlığımızdan hemde paramızdan yapmaktadır.

Merdiven altı yerlerde sağlıksız akla hayale gelmedik, vücudun her yerine yapılan korkunç dövmeler de, gençliğin bir başka çılgınlığıdır.

Gecen bir gencin koluna yaptırdığı bir dövme gördüm hala şaşkınım!

Arapça harflerle “Her insan ölümü tadacaktır” ayeti kerimesini sol koluna dövme yaptırmış. Bu haliyle tuvalete giriyor her türlü yapılmaması veya girilmemesi gereken yerlere girerek büyük günaha girmektedir. (tabii inancı varsa)?

Yine iş yerinde başka bir gencin sırtına, idam sehpasında sallanan bir adamın dövmesini yaptırmış olduğunu gördüm. Bu nasıl insanlık, bu nasıl zevk bu nasıl bir hobi?

Üç günlük Sevdiği kızın adını kazıtıyor sonra ayrılıyorlar, haydi bakalım, içki alemleri, intiharlar
ruhi bunalımlar başlıyor.

Saçı sakalı birbirine karışmış kız, erkek öğrenciler, uzun kirli tırnaklar, gözde, kulak, kaş, göbek, dudakta küpe, prsinğ, kolye gibi acayip takılar.

Ağzında sakız, kulağında kulaklık, Trende, metro’da, otobüs de dünya yansa umurunda olmayan başka hayal dünyasındaki gençler. Biri imdat dese veya yanıyoruz diye feryat etse, ancak ölünce uyanacak kadar kendinden geçmişler. Yaşlı, hasta, gazi, çocuklu aileye yer vermek ise bir Hayal olmuş.

Bir de kışın ortasında arabada, evin içinde, okulda kapalı yerlerde güneş gözlüğü takanlar var ki, bu nasıl bir moda bunuda anlayabilmiş değilim.

Sokak ortasında, parklarda, hatta okul yolunda her türlü zararlı maddeyi kullanan, uyuşuk gençlik. Aile uykuda, okul uykuda, yetkililer uykuda, nereye gidiyor bu gençlik?

İş yok, para yok diye bağıran insanların ve çocukların ellerinde, zengin ülke çocuklarında bile olmayan, son model beş-on bin TL telefonlar var. Sanırsın ki iş adamı, önemli bir yerde yönetici sanırsın.

Sırtında gereksiz gıvır zıvır dolu sırt çantası 24 saat eli gözü, kulağı, facebook, watsap, instagram, internette dolaşan, fakat bir o kadarda dünyadan, etrafında olup bitenden habersiz acayip dünyalı gençlik.

Müslüman ülkesinde salyangoz satan insanlar misali, özgürlük, demokrasi, insan hakları adı altında her şey hattinden fazla apartılmış.

Sözde sigara içilen alanlar kanunla belirtilmiş, dinleyen kim? Sokaklara taşan kafe’ler, on yaşından itibaren sigara içmeye başlayan çocuklar. Nerede belediyeler, vali, kaymakam, emniyet, milli eğitim?

Her biri kendi içerisinde gençlerimizin aklı başında sağlıklı yetişmesi için gerekli tedbirleri almaları gerekmektedir. Her şeyi de hükumetten ve cumhur başkanımızdan beklemeyelim.

İçi boş, ruhu paramparça, düşünce kabiliyetini yitirmiş, bir biriyle konuşmaya korkan, robotlaşmış bir gençlik, çıkmaz sokağın eşiğine gelmiş meçhul bir meçhul gençlik..

Sosyal medya, internet, Tv kanalları manevi duygu ve düşüncemize uygun hale getirilmeli, gençliğimize milli duygular bir şekilde verilmelidir.

Medyada, adına her ne denirse densin, sanat, demokrasi, özgürlük adı altında boy gösteren sapıklara, sapkınlara kötü örneklere fırsat verilmemelidir.

Bu gidişatı zenğin-fakir her eğitim alanında, farklı kültür, dindar, muhafazakâr, milliyetçi, liberal, laik bütün katmanlarda görmek mümkün.

Acil olarak Devlet, millet, STK, milli eğitim, üniversiteler, Diyanet sırt sırta vererek gençliğin kaybolmaması için çalışmalar yaparak, ciddi tedbirler almak zorundayız.

Ahmet Ali Canbaz 
( Uçurumun Kenarındaki Gençlik başlıklı yazı Ahmet Canbaz tarafından 28.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.