Sektiğim kaldırım taşları ne ki ne
derdest olmuş yolların da virajını alamazken peyda olan şu hüzün yok mu?
Demli bir geceye sirayet ettiğim
damsız bir evde ikame ettiğim.
Hüznüme sahip çıkan sadece Rabbim
Kulum kul:
Küllerimden doğduğum
Efkârın indinde ip atladığım gün ve
ömür
Bir sevinci pay edeceğim kim kaldı ki
geride?
Sevinçten geçtim vurdum derdin
dibine.
İhya edilesi sandım her yüreği
Sevgi ikliminde sektiğim kadar
Aşkla kardım hüznü
Sevdiğim kadar mutlu ve sadık olduğum
kader
Kederin iman gücüme yaptığı:
Daha çok b/ağlandığım Rabbime
Mademki muktedir
Olan bitene.
Mazlumsam ne mümkün mutluluk?
Müridi olduğum yüce dinime nasıl da
vurgunum
Şanımsa kaderden
Acı yüklü olsam kime ne ben ölmeden?
Hazandan hazana geçen bir yol
Baharı çalan eşrafım
Günümden sektiğim her acı
Aşkla yardığım bir çukur gibi
Ne çok da yaşarmış meğer insan bu
bitimsiz hasreti
Hezeyanları var cihanın
Hamt ettiğim kadar mutlu bahtiyarım
Çerçöp peşinde insanlık
Kulluğuma biat
Yaşadığım kadar da yeşerecek ikbalim.
Yaşımın da yasımın da muadili
Ses etmeden sevip yaşadığım tek
gerçek
Hüzündür bohçamdan taşan
Mevsimdir yürekten yüreğe ulaşan
Duygular ve düşünceler
Saklı olduğum kadar Allah katında
büyüyen
İman gücümle aştığım dağlar tepeler
Tepetaklak olduğum kadar
Hicranı tutuklu kılan şeytan ve keder
Vuku bulacaktır elbet aydınlık
Özlemin sarkacında gidip geldiğim
kadar
Gıyabında duyguların
Gark eden sözcüklerin de infazı
Elbet kalemimi kırmadan
Yazmakla mükellef
Kırılan kalbimde saklı ne varsa
Havale ettiğim kadar Rabbime
Sadığım hüznüme
Sağanak bildiğim acı ve kader
Haşmetliymiş meğer nasıl da içine
düşülesi dertler
Son bulması adına
Sabır ve şükürdür
Katık ettiğim ömre sadık olduğuma
şahit melekler