Yazman Öğretmen - Dızman Öğretmen -uzman  Öğretmen----3.bölüm---

BAŞ ÖĞRETMEN, BAŞARA ÖĞRETMEN, UZUN HACI, GÜL PAPUCU, BICI BICI HATÇE BACI FASLI
Derken efendim 2004 Yılına geldik.
Bu tarihte artık eşimin yıllardır başımın etini yediği meseleyi de halletmiştim. Yani onun memleketi olan Fethiye’ye – Ömrü hayatımda ilk kez torpil yaptırarak- tayinimi çıkartmıştım.
Bu torpili anlatayım kısaca.
Efendim, eşim ille de ‘’ Ne yap et nereden bir torpil bulursan bul tayinini Fethiye’ye yaptır. ‘’ Diye tutturunca ve dahi 2004 yılı itibariyle MEB Müsteşarı olan zat annemin dayısının oğlu olunca hemen yanına gittim. Hep abi diye hitap ettiğim Prof Dr. koskoca müsteşara ‘’ Abi gözünü seveyim beni Fethiye’ye şöyle bir sallayıver. Yoksa aile saadetim tehlikede.’’ Dedim.
Müsteşar abim ‘’ Tayinleri bilgisayar yapıyor. Puanların yeter de Muğla’ya tayinin çıkarsa ancak bu durumda sana yardımcı olabilirim. Ama tayininin Muğla’ya çıkması konusunda müsteşar değil, bakan olsam bir şey yapamam.’’ dedi.
26 Yıllık öğretmenim. Puan durumu iyi. Muğla’ya tayinim rahat rahat çıkar.
Nitekim de çıktı. Muğla merkez Turgut Reis Lisesi... Taa 1864 yılından kalma ve aynı zamanda yatılı kontenjanı da olan müthiş bir okul. Lakin benim gözüm iki sebeple Fethiye’de. Birincisi malum, hanımın memleketi Fethiye. Muğla ise Fethiye’ye dört saatlik mesafede ayrıca çok pahalı bir şehir. İkinci sebep: Turgut Reis Lisesi Öğretmenleri... Benimle aynı maaşı alan insanlar. Lakin ben Victor Hugo’nun Sefillerini oynarken onlar altlarında son model arabalar, yaylada yazlık, sahilde kışlık evler, çocuklarını yurt dışında okutmalar filan yani havalarından geçilmiyor. Hiç alışık değilim böyle bir ortama.
Meğer ben ve benim gibi salaklar (!) ‘’ Öğretmen pazarlamacılık yapmaz. Öğretmen özel ders vermez.’’ Derken bu zevat, önceleri su arıtma toplarından çelik tencere pazarlamacılığına kadar her işi yapmışlar sonra da Beden Eğitimi de dahil her branştan özel ders vererek köşeyi dönmüşler. Yani Turgut Özal'ın dediği gibi ‘’ Benim memurum işini bilmiş.’’
Gerek okul Müdürü gerek İl Milli Eğitim Müdürü ‘’ Burada iki sene görev yapmadan Başbakan gelse seni başka bir yere gönderemez.’’ Diyorlar. Ben de ‘’ Giderim’’ Diyorum.
Derken efendim benim dediğim oldu. Üç aylık yaz tatili süresince Muğla Turgut Reis Lisesinden sadece maaş aldım. Sonrasında İl Milli Eğitim Müdürü, gıcık kaptığı beni kendince bir köy İlköğretim okuluna sepetleyerek cezalandırdı ama aslında benim canıma minnetti Fethiye/ Çiftlik Ali Rıza Köse İlköğretim Okulu.
2006 Yılına geldiğimizde ben artık emekli olmayı düşünüyordum zira bana göre eğitim-öğretimin b.ku çıkmaya başlıyordu yavaş yavaş. En azından göreve ilk başladığımız yıllarda öğrenciler bize ‘’ Eti senin kemiği benim.’’ diye emanet edilirken şimdi bir öğrenciye ‘’ Evladım konuşma derste!’’ deyip kaş kaldırdığınızda, veli soluğu mahkemede alıyordu ‘’Sınıfta arkadaşlarının içinde çocuğumun gururunu kırdı.’’ Diye.
Hele bir de son zamanlarda öğrencilerin ‘’ Düştünüz elimize hocalar!’’ Tavırları vardı ki katlanılacak gibi değildi. Evet... 2004 Yılında MEB Temel kanunu olan 1739’a ilave edilen bazı maddelere göre artık öğretmenin kariyer basamaklarında ilerleyebilmesi için öğrencilerin o öğretmen hakkında verecekleri notun da etkili olacağı konuşuluyordu. Yani öğretmenin performans değerlendirmesinde öğrencinin öğretmene vereceği notun da etkisi olacaktı. Ve tabii ki öğrenci velisinin de...
Yani efendim her gün İstiklal Marşı töreninde arkadaşına pandik attığı için ensesine tokadı indirdiğim Fatih adlı öğrencim, benim ne kadar iyi bir öğretmen olduğum konusunda bana not verecekti. Her gün sınıfta gizli gizli bir şeyler tıkındığı için ‘’ Ulan oğlum yiye yiye çatlayacaksın.’’ Dediğim İsmail’in ‘’ Öğretmen benim evladımı rencide ediyor ‘’ diye okul müdürüne şikayet ettiği velisinin, hakkımda vereceği puan, benim kariyer basamaklarını hoplaya zıplaya çıkmamı sağlayacaktı(!)
En doğru kararın bir an önce emekli olup beladan uzak durmak olduğuna karar verdim ve emekli oldum ama sevgili MEB tabii ki ‘’ Sami emekli oldu. Artık duralım.’’ Demedi.
Ben daha emekli olmadan önce duydum ki bundan sonra artık eğitim ordusunda da rütbeler olacaktı. Evet... 2004 Yılı itibariyle Milli Eğitim Bakanımız Hüseyin Çelik, Eğitim öğretimin en önemli meselesine parmak attı. Pardon parmak bastı... Amaaan ya her neyse.. ‘’Parmağını soktu.’’ diyelim kısaca.
Bundan böyle artık İrfan Ordusunda da aynen Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğu gibi rütbeler olacaktı.
Bu rütbelerin en büyüğü Başöğretmenlikti.
Sonra?
Sonra Başara öğretmenlik.
Sonra Uzun Hacı
Daha sonra Gül Papucu
En son olarak: Bıcı Bıcı Hatçe Bacı.
Ya pardon... Kusura bakmayın. Bir taraftan yazı yazıp bir taraftan 5 Yaşındaki torunuma parmaklarımızı öğretmeye kalkarsam olacağı bu.
-Bak güzel torunum: Bu Baş Parmak. Bu İşaret Parmağı. Bu Orta parmak. Bu yüzük Parmağı. Bu da Serçe parmağı.
-Of yaaa ezberlemesi çok zor.
-O zaman şöyle yapalım: ( Rahmetli annemden öğrendim ben de ) Bu Baş Parmak. Bu Başara Parmak. Bu Uzun Hacı. Bu Gül Papucu. Bu da Bıcı Bıcı Hatçe Bacı.
-Kih kih kih... Çok komikmiş.
-Evet kızım bizim Milli Eğitim Bakanlığının işleri hep böyle komiktir.
-Milli Eğitim Bakanlığı ne dedeciğim?
-Ooooff offff. Onu ne sen sor ne ben söyleyeyim güzel torunum.
*****
Gelecek bölümde dananın kuyruğunu kopartacağız
( Yazman Öğretmen - Dızman Öğretmen -uzman Öğretmen----3.bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.