Yazman Öğretmen - Dızman Öğretmen -uzman  Öğretmen—1. Bölüm-

‘’ÖĞRETMENE VARAMADIM NAYLON ÇORAP GİYEMEDİM’’ VE ‘’YAZMAN ÖĞRETMENLİK’’ FASLI.
*****
Yıl 1975
Bir taraftan geleceğin bir tarih öğretmeni olabilmek için kelle koltukta üniversite öğrenimime devam ediyorum öte taraftan İstanbul/Bakırköy – Kartaltepe Muhtarlığında katip olarak çalışıyorum.
Muhtarlığa her gün 12-13 yaşlarında bir kız çocuğu geliyor ve kovsan dahi gitmiyor. Her ne kadar sonunda alışmış olsak da gıcık bir kız.
Bir gün sordu: ‘’ Sen üniversiteyi bitince ne olacaksın?’’ Dedim ki ‘’ Öğretmen olacağım.’’ Kız dudak büktü ‘’ Olacak başka şey bulamadın mı Allah’ını seversen?’’
Evet..O günlerde İstanbul , Ankara , İzmir vb. Büyük şehirlerin ensesi kalın tipleri nazarında öğretmenlik hiç de öyle tercih sebebi bir meslek değildi. Hatta şöyle geyikler yapılırdı:
-Hakan Bey ! Maşallah evlatlarınız aslan gibi. Ne iş yapar bu delikanlılar?
-Efendim , bu gördüğünüz oğlum okudu doktor oldu. Bu oğlum da okudu mühendis oldu. Bu küçüğe gelince... Baktık okumaya niyeti yok , bari öğretmen olsun dedik o da öğretmen oldu.
Yani öğretmen olmak okumaya , emek sarfetmeye çok da gönlü olmayan , ite kaka okuyan insanların , zoraki yaptıkları bir iş olarak görülürdü büyük şehirlerin zengin züppeleri nezdinde.
Ancak bağrı yanık Anadolu’mun , bağrı yanık , elleri nasırlı kasaba ve köy insanı nezdinde durum farklıydı.
*****
Yıl 1981
12 Eylül ihtilalinden sonra anarşi birdenbire şak diye kesilmiş vaziyette... Yaş 27... Millet ‘’ Biraz daha beklerse tam tohumluk olacak.’’ gözüyle bakıyor bana. Acil evlenmem lazım.
Lazım olmasına lazım ya ben gibi bir topala kim kız verir?
Derken efendim , eş- dost devreye girdi ve Finike’nin Hasyurt beldesinin Koruca Köyünde ikamet eden aslı Fethiyeli bir nasip ayarlandı.
Kendi kendime ‘’ Ulan bu dünyalar güzeli kız beni beğenmez’’ Diyorum. Kızın babası ‘’ Bence tamam ama bakalım kız ne der.’’ Deyince benim yürek ağızda tabii ki. Öte taraftan da şaşkınım zira bizim memlekette( Kars ) kıza pek sorulmaz ‘’ Nasıl? Talibi beğendin mi? He diyelim mi? ‘’ Diye. Buraların gelenekleri farklı...
Biz ‘’ Allah’ın emri peygamberin kavli ‘’ Grubu , evin önündeki ağaçların altında içeriden gelecek cevabı bekliyoruz. Evin içindeyse ikna heyeti , kızı ikna etmeye çalışıyor: Biri ‘’ Kız ne şanslısın valla. Bizim köyden ilk kez bir kızı bir memur istiyor. Hem de öğretmen.’’ Diyor bir başkası ‘’ Kız valla şimdi senden vazgeçip beni istese hemen herifin boynuna sarılırım bir daha da bırakmam. Öğretmen kocan olacak. Allah’ından daha belanı mı arıyorsun?’’ Diyor. Ve sonunda kız da cevabı patlatıyor: ‘’ Yahu ben de varacağım ona tabii ki ama azcık da olsa naz yapmayalım mı yani?’’
Yani efendim bağrı yanık Anadolu’mun bağrı yanık insanı nezdinde memurluk hele de öğretmenlik hâlâ saygın bir meslek. Kızını bir memura hele de öğretmene veren anne , baba ‘’ Bizim kızı öğretmene verdik ‘’ Diye hava atarken zavallı kız da her gün ısısı 100 derecenin üzerine çıkan seralarda geberesiye çalışmaktan kurtulup sadece evinin hanımı olarak bir eli yağda bir eli balda bir hayat yaşayacağı zannıyla göbek atıyor.
Velhasılıkelam toplumun bir kesimi nezdinde öğretmenlik ‘’ Amaannn yahu başka iş mi bulamadın?’’ Gözüyle bakılan bir meslekken bir diğer kesimi nazarında ‘’ Öğretmene varamadım. Naylon çorap giyemedim.’’ Diye türkülere bile konu olan bir meslek. ( Böyle bir türkü olduğuna inanmayanlar aşağıdaki videoyu seyredebilir. Ve bu arada Kıvırcık Ali’yi Rahmetle anabilir benim gibi.)
Ama?
Öğretmene sadece ve sadece öğretmen deniliyor ya da eski insanlar ‘’muallim’’ diyor. Bir de tabii ki ‘’ Hoca ‘’ var. ‘’
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.’’ Düsturuyla yetişmiş insanlar ‘’ Hocam.’’ Diyor edeple. Kendini bir halt zanneden ukala dümbelekleri ‘’ Hocaaaaa’’ Diye hitap ediyor.
Yani efendim henüz daha Başöğretmenlik- Kıç Öğretmenlik diye bir ayırım yok öğretmenler arasında.
Bu arada atlamayalım: Benim çocukluğumda okul müdürlerine Başöğretmen denirdi. Sonra sadece ‘’ Müdür ‘’ Dendi. 1981 Yılının 24 Kasım Gününden itibaren de Atatürk’e 24 Kasım 1928’de Başöğretmenlik unvanı verildiği hatırlandı zamanın İhtilal Hükumeti tarafından. Atatürk dışında herhangi birisine ‘’Başöğretmen’’ Denmesi uygun görülmemiş olsa gerek ki 2022 senesine kadar bir daha Başöğretmen kelimesi Atatürk dışında bir kul için kullanılmadı ( Ya da ben şahit olmadım )
Derken efendim bendeniz , öğretmenlik hayatımın daha başlarında artık sıradan öğretmen olmaktan çıktım. Artık yeni bir sınıfın mensubu oldum. Bana artık ‘’ Yazman Öğretmen ‘’ Diyorlardı.
****
Okul müdürlerinin çok önemli ve kendilerine mahsus bir özellikleri vardır: Okullarındaki tüm öğretmenleri hangi işlerde kullanacaklarını o öğretmenlerin gözlerinden anlarlar.
İşte o sebeple hangi okula gidersem gideyim okul müdürleri benim gözlerime bakar bakmaz üç şey gördüler: 1- Bu öğretmenden çok iyi bir program sunucusu olur. O halde tüm bayram ve özel gün programlarının hazırlanmasını ve sunulmasını kitle Sami Bey’e 2- Bu öğretmenden çok iyi bir Tiyatro yöneticisi olur. O halde okulun Temsil ve Müsamere kolunu ( Şimdi kulüp diyorlar.) ve temsilleri , tiyatroları kitle Sami Bey’e 3- Diğer iki madde zaman zaman başka öğretmenlere kitlense de Öğretmenler kurulu tutanaklarının yazılması yani Kurul Yazmanlığı kesinlikle Sami Bey’e kitlenmelidir zira adamın gözleri ‘’ Ben bir Yazmanım’’ diye bakıyor.
Evet...Resmi olsun özel okul olsun 33 senelik öğretmenlik hayatımın 33 senesinde de -Yurdumun hangi yöresinde olursam olayım- Öğretmenler Kurulunda müdürlerin teklifi ve öğretmen arkadaşların oy birliği ile ‘’ Evet ‘’ oyu kullanması sonucunda YAZMAN hep bendim. Dolayısıyla ben bir Yazman Öğretmendim.
****
Oooofff offff. Yazmakla bitecek gibi değil ki mübarek.
Yani anlayacağınız devamı yarın...
&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Yazman Öğretmen - Dızman Öğretmen -uzman Öğretmen—1. Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 22.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.