Sönmüş yıldızları çalıyorlar gözlerimden, kelebeklerin aşina oldukları güz doğumu oluyorum, şahsen. Gün doğumundan bin bir farkla adresi şaşırıyor yaşamak. Hava olabildiğince ben, sessizlik şifasında bir hayal damgası basıyorum geçmişime, ağaçların şükür istasyonlarında kelime-i şahadetini getiriyor kozalaklar ve sen sevgilim; fırtınada dinen saadetin kirpik istikametinde gözyaşlarının en seçici kimsesizliğisin. Sana akan nehirler, sende veda dikenleri, sende seni hep sevebilmek asaleti yemiyken balıkların; özgür bir yaprağım. Kuşlar uçuruyorum, sana... Leyleklerin kısmeti bu cumartesi de açılmadı varlığına, gülün renginin boyandığı fani günlerde ebedi umudun salkımlarında bir üzümün sana yâr olduğu patikadayım. Çimenler seçiyor beni, özgürlük fildişi saadeti oluyor yine sen dolu mutluluk bir yaşamaksa... Kimin yanındasın, şehrin bir yaprak kımıldatmaz mı varlığımın saray taklidi hicranı keşfine?

 

Rüyalar tenimde kıvrılıyor sabah dikenleriyle, gecelerin örselenmiş sen burukluğu acı kahve tadında... Kabul ettim. Şimdi başımda dönüp duran şu kelebeğin bile bana sarılmak arzusu tende güneşken, sen, resmi çizilip beğenilmeyip buruşturulup atılmış sol yanısın bu aşkın. Oysaki sağım solum sen... Fabrikasyon değil, imitasyon hiç değil; en gerçek aşkın alfabetik pay ölçeri sevdasısın bu kaderin.

 

Rüzgar başımı döndürüyor. Alice Harikalar Diyarından ağaçlarıma ve oradan da sana ulaşmaya çalışan bir vicdansız şimdi. Gözlerine sol anahtarı çizerim, kulaklarına rüzgarın sesini üflerim ama dokundurmam senin varlığının zerresine. Alice gitsin, ben kalayım, sen de gitme.

 

Kurtlar sofrası burası. İstanbul, sandalyesinde çayını yudumlarken senin şehrin öteberi almış bensizliğe. Bir bilsen, nasıl da özlüyorum... Yasaklarından saatler çalınıyor, kaç buçuk geçe üçe salındıysa gündüzümün aklı; ben oradayım.

 

Sevgilim, kalbimdeki salıncak titriyor kaderime. İhtiyar kaydıraklar tahterevallisinden düşürüyor kelebekleri. Önümüz kış, ama sana daha fazla soğuyamam. Beyaz kelebeğin kanadında sen görüyorum. Kalemle çizmiş gibi tanrım. Yoksa o sen misin? Bana mı geldin, falanca kısmetin filanca aşkı? Çocuklar geliyorlar, imdadımdaki füzeler patlıyor. Çocuklar bir bilseler, aklım sana tıraşlanmış, doğumum senin kalbinde inga umudu... Şimdi rüzgarın eğlencesinde bir kadim sen örüyor taşlar, bir ters bir bana düz... Öğretiyorlar seni çok sevebilmeyi. Sensizliğin darmaduman parodisini yazdım benliğimin kükürtlenen yanına; çağrımı attım sonbahar ağaçlarına, dalı kırıldı bekleyişin; sevgilim, kalbim haram cennetin yasak elması oldu sonunda... Gelmedin diye, sevmedin diye, sen diye diye...

 

Dilara AKSOY

( Sabır Aşk başlıklı yazı dilara aksoy tarafından 5.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.