Dördüncü
yaratılış önce El 'e yeni isim vermenin ve El ‘in arkasında
duracak bir El ahit anlaşması içinde ayrışmayla başladı. Bu
yaratılış tutumu köleci hâkimiyeti. El Hakemi pekişir olacak El
sahipliğini belirtir olacak köleci ulamlardan üç beşi şöyleydi.
El,
lütfedendi. El kaderleri belirleyendi. El rızası olan, rızası
alınandı. El hakkı içindi. El mükâfat verendi. El vaat edendi,
sabretme ve tevekkül etmeyi, teslim olmayı ahde vefayı söyleyip,
sözleşendi. Azabı olandı. Çünkü bu kadar mülk ancak kahreden
azapla elde tutulabilirdi.
Bu
yaratılışa göre artık siz yürümüyorsunuz El yürütüyordu.
Siz nefes almıyordunuz. Canınız elinde olan El nefes aldırıyordu.
Siz üretmiyor, siz çalışmıyordunuz! El dilediği için
çalışıyordunuz. El dilediği için ürün size bol bol ya da kıt
olarak veriyordu. Enflasyonu El istiyordu. Maden ocaklarında El
istediği için ölüyordunuz!
İşte
kolektif gücü, kolektif emeği, kolektif kapasiteyi karartma böyle
si yaratış söylemli karanlıkçı ve makyajlı ifadelerle
başlamıştı. Şimdiden sonra yani dördüncü yaratılış
sonrasında “nerede kolektif hareket, orada kolektif bereket”
yoktu. Mülk sahibi efendi ile mülkten yoksun adına birinci sınıf
yurttaş denen köleler ve ücretli köleler vardı.
Yurttaş
kavramı aynı zamanda köleci paylaşıma karşı direnç belirterek
içi istendiği gibi doldurulmakla efendilere karşı meşrulaşış
kavramıydı. Kolektif hareket yerine siftah sizdendi, bereketi
(kandırması sömürmesi) El 'dendi. Artık her şey El 'in
dilemesiyleydi. Neyi nasıl dilediğini de kimse bilemezdi.
Bunda
bilemeyecek bir şey yoktu. El zamanın ya da günün gelişme
şartlarına göre dileyecekti. Kimse kendisinden sonraki gelişmenin
yönünü ve şartlarını bilemez olup, kararlarının ne
olacağından emin olmadığı nedenle; El ‘in de neyi, nasıl
dilediğini kimse bilmezdi.
Köleci
yaratılışla olan dönem malik olmanın ve malik oluş işleyişine
göre sürecin anlaşılması ve anlatımları olacaktı. Kâr, nema,
ticaret, kazanç, ekmeğini taştan çıkarma gibi köleci
söylemlerin havada uçuştuğu belirtmelerin gelenek görenek ve
dini anlayışlara dönüştüğü dönemlerdi.
Efendi
mülk sahibi kişiydi. Efendi kişiler rızkı verilen seçilmişlerden
olması nedenle El tarafında kayralı kişilerdi. Köle mülkü
olmayandı. Köle rızkı az verilen ya da kıt verilen kişiydi.
Köle kıt verilen rızkını da yeryüzüne dağılıp arayacaktı.
Efendi;
mülkünü, rızkını, mülkü olan kölesini hazır bir biçimde ve
meşruiyetle “elinin altında bulundurandı”. Varıp bir mülk
sahibine ve mülk sahibi içinde olmanın anlatımlarıyla mücehhez
bir mürşide teslim olmayan köle, yeryüzüne dağılıp rızkını
arayacaktı.
Oysa
ne hayat ne de insanlar yeryüzün de iş arama telaşıyla ortaya
çıkmamışlardı. İş arayan bir insanlık geçmişi ile bir hayat
hiç yoktu. Olamazdı da. Nasıl olsun ki?
Sizin
üreten bir kolektif ilişkiyi ve üreten bir kolektif hareketi
ortaya koymadan ve bunları kaderleri belirleyecek bir mülkiyet
ilişkisine dönüştürmeden; yeryüzünde iş aramanız olanaklı
ve bilinebilir bir şey değildir. Karanlık çalığın böylesine
de pes doğrusu.
(
El Felsefesi Ve Tarihsel Yaratılış 11 başlıklı yazı
Uraz Bayram tarafından
5.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.