His(siz) 
Düştüm, bu benim ilk akıllı düşüşüm... Düşündüm, kimde ne kadarım, kimde gerçeğim, kime ve neye sahibim? Cevap canımı acıttı, en kaliteli düşüşümdü bu. Kalktım mı? Hemen kalkmayacağım, hemen kalkmak demek; "ben güçlüyüm" imajı çizmektir insanoğluna. Oysaki güçlü olanın güçlü olduğunu kanıtlamaya ihtiyacı yoktur. Bir süre düştüğüm yerdeyim. Sevdiğim her insanı düşündüm tek tek. Bende var oldukları kadar çok değildim onlarda, azaltmayı seçtim. Rehberime dokundum, herkesin adını sadeleştirdim, emojilerini yok ettim, sade ve oldukları gibi kalmalıydılar. Hep yakın mesafeden baktığım insanlardan uzaklaştırdım yüreğimi, ben düşerken tutmadıkları için değil; düşme nedenim olup bir gram, bir nohut tanesi kadar dahi olsa üzülmedikleri için. Dost durağından fos durağına geçiş yaptım, acılı helvamı yediğimde gerçekten neredelerdi? Acı çek ama acını gösterme, acını çek ama bilhassa acına sebep olan insanlara acını gösterme. Bir şarkı seç ve o sadece senin şarkın olsun, kimseyle paylaşma, kimseyle didişme, kimseden beklentileme. Yürek kalabalık olunca sığmaz herkes, herkesin yumruğu kadardır sevmek; çünkü yumruğumuz kadardır kalbimiz. Minicik yumruğuma çok sevmek sığdırmışım. Aşk durağından yalın alt geçidine yürüdüm, sade ve yakışıksız görünmemek için tek yürümeyi öğrenen yalnız kadınlardan biriydim işte. Kırıldıkça öğrenen, kalkanlarını kuşanan, mesafeyi öz evladı gibi bilen ve ağlasa da bir daha asla kimseye göstermeyen. Her yalnız kadının yalnızlığı sevmek hikayesi böyle başlardı. Benim hikayem de başlamıştı. Belki atan bir kalbe sahip olmayacaktım, belki gözlerimden hüzün bulutları geçecekti ama öğrenecektim insan sevmemenin o kadar da kötü olmadığını; kalbe duvar örüp iflah olmanın kanayan olmaktan daha evla olacağını.

Mutluluklarını, acılarını, hatta minik kırgınlıklarınla büyük hastalıklarını dahi kimseyle paylaşma. Kimsenin kimse olmak görevi budur çünkü. Hiçbir insan bilmesin inceliklerini, ince de olma zaten. İyi niyet ne zaman cami avlusundan alınmaz olmuş ki?

Hissetmiyorum. Kalbime dokunuyorum, atsın istiyorum; bir yaşamak belirtisi göstersin coşkunlukla, o durdu çoktan. Sevemem artık ben.
İnceliklerimi döşeyemem, fedakarlık edemem; gözüm kapalı insan sevemem, insana güvenemem.
Düştüğüm yerden bambaşka kalkacak olmak eskiden olsa acı gelirdi. Duygu yoksunluğu yaşıyorum, ötenazinin en dip yerinden cevval adımlara attım düşlerimi. Gerçekler adeta bir manda yoğurdu beyazlığında. Başımı omuzlara yaslayamam; ellerden ellerime sıcaklık yayamam. Sevilmeyi bekleyemem. Alt geçite çoktan vardım.
Varmadan önce kurtarsaydınız, hepiniz mi sağırdınız? En yakınımdan en uzağıma kadar bir bardak su bile vermediniz. Sevgi ve aşkla atan incelikli kalbimi yordunuz. İnsanları bağrıma çocuk kalbi kadar basamam. Prensip taksisinde kısa mesafe tartışması yaşanmadan yolculuklar beni aldı. Gitmek istiyorum. Hiçbir insanın yaşamadığı yolculuklar çekiyor canım. Bir varlığa bile rastlamadan alabildiğine özgürce kendimle karşılaşmalıyım. Kırgın mıyım? Asla. Gücenme belirtisi dahi hissetmiyorum. Aramam, aranmadığıma da üzülmem. Hissiz rotalarda yankesicilere kaptırdım sevmek yetimi. 

Tanıştığınıza memnun oldunuz, umarım. Bu kız, hiçbir masalın hiçbir kahramanına yel olamıyor. Sadece kendine sarılıyor. Kaybedip, düşen her yalnız kadın gibi.

Düştüm, en kaliteli düşüşümdü bu benim. Yara bere içinde kalıp yine de nefes aldım. Hakkımdır bundan sonra, sadece kendini sevmek. Ey dostlar ve ey aşk! Bu saatten sonra gelseniz ne, gelmeseniz ne...

Kalbimi kurtaramadık. Hiç de üzülmem. Uzak yolculuklar çekiyor ilk defa canım. Kimsenin olmadığı her yere, elini uzatan kimse olmasın. Zaten olmamıştı, alışkınım.

Her güçlü kadının yalnız olmak gayesi böyle başlar. Üzülmeyin, gülerim. Üzülmeniz gerektiği zaman neredeydiniz? Çok insan sevdim gönüllü ve çok değersiz kaldım. Şimdi hissedememek ötenazi damarlarımda kaldırım yosması. İster beğenin, ister görün, ister görmeyin; öldü çiçeklerimin gülücüklü yanları.

Karşıdan biri geliyor, karşıdan bir ben geliyor. Sanal değil, yapay değil; haydi ver elini güzel kızım, azmi kurtuluş, yarası saklı kızım; ellerimizde yalnızlığımızın koparılmamış orkideleri...

Sarılalım.

Dilara AKSOY
( Hissiz başlıklı yazı dilara aksoy tarafından 30.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.