Tamburiden
hicazkar
Gelen giden var
mi diye yalnizligin oldugu yerlere göz ucuyla
En tanidik
mesafeden sessizligi dinleyen
Zincir atar
atmaz niyeti bastan belliydi zaten sanayideki dükkanin
Insan dövüp
cekicliyordu civi civiye
Cürük tahtalar
üstünde pusulasini birakarak köprü ve sirat
Tökezleyip yalpalayan
hayata mülk olusun diye sanki
Sinemanin altindaki
cörtenlere her yagmur kar yagdiginda
Damlari toprak pencereleri
ayaz caddeleri demir beton
Evrelerle süregiden
bankalar sokaginin kuru igde ve dut satarak
Tüten bugusundaki
leblebi kavurdugunu
El arabalarinda
tuzlu cekirdekleri helebilmem kac kurustan
Yagarcasina bardaktan
ve sonra gün biterken kese kagitlariyla
Icerde birikmisleri
disarda yigilmisliklarla teraziye tutup
Disa vurulmasi
kacinilmaz el fenerleriydi sanki
Yasadiklarin gördüklerim
görecekerim budur
Ben
Sen ve ötekiler
buraya kadardik sizintisinda aglayip üzülerek
Dün bundan ibaret
dünya bundan sonra diyerek
Izi esgali
belli sapkinliklara masumiyet karinesi boncuklayan
Kimi pulutonyum
kimi radon kimisi de cekirdekten beri atomize uranyum
Kansere
Kangrenlere ebe
dede torunla tosga
Elbebek azap
sahralarca tamburiden hicazkar..
Insani telef
edip mezarlari ve sehirleri büyütmenin derdine düsen
Kökü kesilmis cinar,
gövdesiz gölgesizlik agaciydi galiba
Zincir attikca
ebediyete intikalin
Gazoz kapaklarina
pasli civiler cakan