Mahrem bir düş’ ün tam da ortasındayım: varsa yoksa ortaladığım duyguların tortusu g/izi kalan geride ve manidar bir kahkaha çalınıyor kulağıma bense çalan çanlara sirayet ediyorum ve işte atağa geçtiğim resmidir sevginin ihalesi de bana kalmışken…

 

 

 

Çöpsüz üzüm diyen bir feryada d/okunuyorum

İstimlak edilmiş o hengâmede saklı taşların izi

Mezar başlığı belliyorum karanlığı

Cübbesi yalnızlığın şehrin arka bahçesinde gizli

 

İmalat hatasıyım yaşamışlığın

Sevgide bonkör özlemde nazlı s/alındığım

Hırpani ruhum fetvalar veriyor

Duyulmayan sesi ve işte kalemin kalan son nefesi

Nefsimi öldürmüş olmanın verdiği gururla yaşıyorum

Açlık ne ki ya da susuzluk?

Bir duada yeniden doğduğum

Kıyama durduğum her an yoğurduğum iç sesim

 

Hüznümle muhalif

Aşkımla Rabbine sadık

Hazan çeşmem ve bohçam

Kıyamet alameti olsa ne ki isyanı iblisin?

Zalime kafa tuttuğum

Mazlumu kanatlarımın altına aldığım

Nasıl ki mağdurum

Ve işte severek teselli bulduğum

Yörükler sunarken bilinmezi

Yok yere yok sayıldığım ömrün ertesi

Yoktan var edene duyduğum sadakat

İlahi Aşkın da tek reçetesi

Sevdiğim kadar tevekkül yüklendiğim

Sabrımı katık ettiğim bekleyişim

 

Şükre delalet her gün her an

Soluduğum şu havada saklı rahvan atın sesi

İzindeyim umudun

Gizindeyim mahremiyetin

Künyem ve iç sesim

Bir rüzgârsam içine esen

Bir mevsimsem dağları aşan

Bir de tepeme yağan kar yok mu?

 

İlahi Aşkın esintisi nemalandığım şu dik yokuş

Feraha çıkacağımın da garantisi

Her andığımda Rabbimi

Adaklarım ve uğruna içtiğim ant

Bir anıt mezar adeta şiirin kasveti

Tehir ettiğim.

 

Hüzün ırak değil benden

Aşk ise içine düştüğüm

Elem yüklü güncem ve sakin mevsim

Yapraklardan d/okuyorum ayağımın altına serili kilimi

Ne kindar ne lanet değil umurumda

Sevgiden medet uman bir canlıyım işin aslı

Sevecen gözlerim

Bazense titreyen sesim

Sevdiğim kadar mesut karıncanın ayak izinde saklı bir güneşim

 

Ne karanlıktır beni korkutan

Ne de uğradığım ihaneti soluyan kimse

Asaletim doğuştan

Baba nasihati bellediğim sevgim ve inancım tek tesellim

Tecelli buldukça yeni gün

Seyrindeyim ömrün

Kaptan köşkünde nöbete durduğum

Can simidir kalemim ve yüreğim

Bazense miçosu geminin

Elbet duygular yolcum ve düşüncelerim.

 

Namım aldı yürüdü bir kere

Nazenin olsa da kimliğim saf tuttuğum en önde

Elbet siperim

Elbet konuşlu olduğum dağım, tüneğim

Gocunmadan sevdiğim

Gerisi geliyor işte

Nemalandığım bunca acı sükûnet yüklü bekleyişim

Huzura delalet yazdıklarım

 

Gökte saklı bir turna koşu

Kimine göre ebabil

Sevdiğim kadar da var hani:

Yoksa küllerimden nasıl doğardım ölümün ertesi?

 


( Yoksa Nasıl Doğardım Küllerimden... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.