YABANCI DİL EĞİTİMİ ÜZERİNE
1
Bu ülkede bilmem kaç yıldır yabancı dil eğitimi yapılıyor. Daha doğrusu
yapılamıyor.
Önceleri yalnızca İngilizce yapılan eğitim sonraları Almanca ve Fransızca da
eklenerek çeşitlendirildi. Üniversitelerde yabancı dil öğretmenleri
yetiştirildi. Önceleri yabancı diller bölümlerinde (filoloji: dilbilim)
yetiştirilen filologlar işsiz kalmasınlar diye yabancı dil öğretmeni
oldular.
Fakültede yoğun olarak öğrendikleri yabancı dili sırf bakanlık emretti diye Mr.
ve Misis. Brown’lı ağır metinleri sökmeye ve öğrencilere söktürmeye çalıştılar.
Bir çok kelime öğrettiler, bir sürü dilbilgisi kuralı öğrettiler, yok tens’
miş, yok zamirlermiş, yok Past ve Present fiiilermiş öğretip durdular ama
yabancı dili bir türlü öğretemediler.
Çünkü böyle bir amaçları yoktu. Onlar mevzuat ne emrettiyse onu yapıyorlardı.
Sevdirmiyorlar, nefret ettiriyorlardı. Sırf not almak için dil öğrenen
öğrenciler notlarını aldıktan sonra geriye dönüp, ket vuruyorlar, bütün
öğrendiklerini unutuyorlardı.
Sınıf geçmekten başka hiçbir işe yaramıyordu bu yabancı dil mereti. Öğrenci en
ağır metinleri çözüyor ama herhangi bir hikaye okumuyordu. Çünkü önünde buna
ait bir materyal yoktu. Herhangi bir yabancı metin yazamıyordu. Yabancı biriyle
mektuplaşacak kadar cümle kuramıyordu. İlk mektup zar sözlükten seçilen
kelimelerle gramer yardımıyla yazılıyordu. Ama bu mektup bir şey
anlatmıyordu.
Bunu bizzat başımdan geçtiği için yazıyorum. Lise yıllarında bir arkadaşım
vasıtasıyla bulduğun Pakistanlı mektup adresimdeki kişiye yazdığım ilk mektubu
yukarda anlattığım şekilde yazmıştım. Kendime çok fazla güvenemediğimden olacak
o zamanki İngilizce öğretmenime götürmüştüm. Öğretmenim söylemek istediğimi
anlamış kendi İngilizcesiyle bana yazıp vermiş, ben de yabancısı olduğum bu
mektubu postalamıştım. Mektup cevaplanmıştı. ben onu sözlük yardımıyla zar Zor
çözebildim., ama bir daha cevap yazmadım, yazamadım.
Yazmak içimden gelmedi. Çünkü yazacağım mektup yine sözlükten seçilen
kelimelerin bize öğretilen gramer kurallarıyla yazımı olacak, yine kendime
güvenemeyecek, öğretmenime gösterecek; o da yazdığım kelimelerin manasını ve
maksadımı anlayacak, kendi İngilizcesiyle kaleme alacak, bana da onu postalamak
düşecekti. Ben de bir daha aynı yolu takip etmektense yazışmayı terk edecek,
yazışma arkadaşım resmini gönderdiği, ordu alfabesini yazıp bana öğretmeye
başladığı halde onu yüzüstü bırakmıştım.
O beni arkadaşımın mektup arkadaşına sorduruyor, mektuplaşmaya niye devam
etmediğimi sorguluyordu. Arkadaşım durumu bana sorduğunda ne cevap verdiğimi
şimdi anımsamıyorum. Anımsadığım bir şey varsa o da daha fazla ezilmemek için
bu işi asla sürdürmeme kararlılığımdı.İşte bu hazin yabancı dil eylemim daha
başlamadan bitmiş, hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştı.
Gelelim daha sonraki yabancı dil maceramıza. Üniversite yıllarında az boz
öğretilmeye çalışılan yabancı dil basit bir gösteriye dönüşüyor bize bir şey
kazandırmayan boş bir çabaya dönüşüyordu. Okutmanlar tarafından sırf maaşı hak
ettiğini göstermek için yapılan eğitim zaman kaybından başka bir şey değildi. O
fakülteyi bitirmeden ayrıldığımda lisede başarılı bir öğrenciyken öğrendiğim
yabancı dili bile unutmuştum. İkici fakültede yabancı diller fakültesinde
gördüğümüz derste okutmanın öğrenci merkezli eğitiminin baş aktörüydüm. O da
bana bir şey vermedi. Sermayeden yiyor yeni bir şey elde edemiyordum. Sonra
fakültede kalmak için çaba sarf etmeye yeni yeni İngilizce kitaplar okumaya
başladım. Ünlü İngilizce eğitim serilerine baş vurdum. Kernel, follow Me ve
şimdi adını hatırlayamadığım bir sürü eser.
Neyse uzatmayalım. Öğretmen olduk akademisyen olamadık. İki fakülte ve arada
geçen boş yıllar akademisyenliğime engel olmuştu. Öğretmenlik bekliyordu.
Ücretli ders teklifi aldım. Yabancı dil öğretmenliğiydi. Kabul ettim. Yarım dönem
sürdürdüm. Atandığım Türkçe öğretmenliğime ilaveten yabancı dil derslerine
girdim. Öğrenciler branş dışı olduğum için Türkçe. Konuşmama teklifi yaptılar
kabul ettim. Geçiş süresi tanıdım. Konuşmak için 50 ye yakın kalıp verdim isyan
ettiler geri dönmek istediler. Ben hiç Türkçe konuşmamaya kararlıydım. Ama
yapamadılar.
İşte benim yabancı dil maceram.
Lise yıllarımda Bağdat’ta eğitim almış Arapça öğretmenimiz yabancı dilin
liseden sonra 6 ayda yoğun bir eğitimle halledildiğini, öğrencilerin, okuduklarını
anlayabildiğini, konuşup yazabildiklerini hatta bilimsel alanda literatürü
takip edebildiklerini ve ömür boyu unutmadıklarını anlatmıştı da hayran kalmış,
bizdeki uzun yıllar öğretilemeyen yabancı dil için hayıflanmıştık.
Daha sonra yabancı dille eğitim yapılan liseler kuruldu. Önce Anadolu liseleri,
sonra fen liseleri yoğun hazırlık sınıflarında yabancı dil öğreniyor, sonra o
dille eğitim alıyorlardı. Hatta askeri liseler bile bu dille eğitim yapıyor, bu
duruma itirazlar ayyuka çıkıyor, batı kafalı nesiller yetiştiği, Türklüğünü
inkar edecek bir kuşağın gelişinden bahsediliyordu. Bu nesil yabancı dil
biliyor ama kendi dilini unutuyordu. Bu eğitim sistemi devam ederse İngiliz
emperyalizminin kendine entegre ettiği bir ülke olacaktık. Bu kültür emperyalizmi
nesilleri yok edecek, Müslüman türkü sahneden silecekti.
Bu yanlıştan kısa sürede dönüldü ama bir türlü ifrat ve tefrit arası bir yol
bulunamadı. Yapılması gereken ne onu başka bir yazıda ele alacağız artık.
(devam edecek)
Ahmet Kemal