Ben, kar yağışı hep akşam gelsin isterdim




oda daralıyor bekledikçe. 
nefesini tutan çiçekler yetmiyor bekleyene
sabah zor geliyor geceyi tedirgin edenlere
o yıllarda benim bekleyiş sebeplerim 
neyse ki çok masumdu 
biraz kar
sobada pişen kestane
patlamış mısır 
ve gece… 

*
akşam sokağımıza karanlık çöktüğünde koşarak eve gelir
annemin hazırladığı sofraya diz çöküp yemek yerdim
karanlık, pencereden odanın içine sinsice bakarken 
annem evin içinde olup bitenleri dışarıdakiler görmesin diye 
tek hamlesiyle perdeyi kapatır
böylece karanlığın meraklı gözlerini de kovmuş olurdu

yemek faslı sona erince 
her zamanki yerime pencere kenarına koşar 
çiçekli tülümüzü aralayıp karanlığı süzerdim

o yaramaz çocuk gibi içeri girmeye çalışır 
bense onun hücrelerinde kar tanesi avlardım
sokağın başında ve sonundaki sokak lambası, 
güçsüz ışığıyla sadece kendi gölgesini aydınlatırdı
uzağa atılan bir bakışla ancak
bu aydınlığı yakalayabilirdim

ikisi arasında kaybolan görüntüler benden habersizdi
ben de onlardan habersiz 
bir şikayetim yoktu
onlardan bir alıp veremediğim de
görmek istediğim, 
gökyüzünde karanlığı elekten geçirerek 
düşen beyaz kar taneleriydi

her yağışında beni kendine hayran bırakan görsel şölenden 
gece boyunca gözlerimi alamazdım
kış aylarında evde olup bitenleri pek hatırlamam
gündüzleri okul çıkışları oynadığım oyunlar
yediğim tereyağlı ekmek 
uçları donmuş el ve ayak parmaklarımı ısıtmak için 
yanına sokulduğum soba aklımda kalanlar

akşamları ise hep bir bekleyişin heyecanı 
içimi didikleyip dururdu
bizim oralarda
misafirin akşam geleni kalıcıdır, derler 
ben de kar yağışı hep akşam gelsin isterdim. 

sobanın yanında çay içen ninemin iplerini 
sarmasına yardım eder 
patlamış mısır yer
çay içer ama her fırsatta pencereyi yoklar 
gelecek
misafirimi beklerdim

gece olup kapı kapanma sesleri 
ve musluk şırıltıları da kesilmişse 
herkesin uyku
benimse meraklı bekleyişimin 
vakti gelmiş demekti

kar yağmaya başlamıştı
her bir taneyi gökten yeryüzüne indiren gözlerim 
ne zaman uykuya teslim olmuştu hatırlamıyorum

*
zordur beklemek
bütün duvarların tuğlalarına tek tek başını koymak,
teselli aramak sıcaklığında 
ama her fırsatta soğuk bir karanlığa teslim olan geceyi ağırlamak
aynı dairenin içinde kaçıncı turu attığını bilemeyen gözlerin 
artık yuvasından çıkıp yere uzanmak isteği

eşyaların üzerine sinmiş çaresizlik izi
saatin içinde akrep 
ve yelkovanın 
birbirinden umutsuz 
kaçma sesindeki o suçlu harmoni

*
sabah uyandığımda meraklı gözlerle pencereye koşmuştum 
öyle bir manzarayla karşılaşmıştım ki 
sanki güneş utanıp kaçmıştı
ağaç dalları arasına sıkışan cılız gün ışığına bakılırsa 
kaçarken de gözü arkada kalmıştı

yağan karın üzerinde beliren kuşların ürkek ayak izlerini kıskandım
güzel bir manzaraya bakarken 
en eşsiz açıyı yakalamaya çalışırsın 
ve kimse bu kareyi göremesin diye 
o yöne bakmıyormuş gibi yaparsın ya 

kar, 
gözlerimden içeri hücum eden beyaz bir efsundu 
bu döngüsel beyazlık 
hala üzerine düşen zarif taneler 
hiçbir müdahale istemeyen 
bir hasta gibi rahat bırakılmak 
ve içinden ne geliyorsa onu yapmak istiyordu 
ben de öyle 

pencereyi kapatıp hemen mutfağa koştum
annem çoktan kahvaltıyı hazır etmiş
toplanmamızı bekliyordu
kahvaltı sofrası için annemin nar gibi kızarttığı patatesin kokusu
sesinden önce gelir burnumu gıdıklardı

sabahları böyle uyanmak
özellikle de dışarıdaki sessizliğin 
içeriden duyulması apayrı bir huzurdu benim için. 
dışarıda alem sükut etmişse 
mutlaka sesleri yutan bir kalabalık olurdu 
ve adı kardı

kış erken geldi, dedi babam 
ve çayını yudumladı 
evde çay varsa kapı eşiklerini döven kışın soğuğu içeri giremezdi 
çay kokusu yayıldıkça evi efsunluyordu
bir çaydanlık çay bitmeden kimse sofradan kalkamazdı
 
alelacele iki bardak çay içip okula gitmek için hazırlanmaya başladım
annemin verdiği iki farklı çoraptan uçları yamalı olanını alta 
yeni olanını üste giydim 
hırkamın üzerine mavi montumu
annemin zarif ellerinden çıkma şapkamı da başıma geçirdim

püskülleri  iki yanından sarkıyordu şapkanın 
annem onları birbirine bağlayıp
böyle daha iyi, dedi 
ve o güzel eldivenlerim
dilediğim kadar kara dokunup onunla oynamamı sağlayan 
eldivenler

sıcacık bir kavuniçinin üzerinde ince ,narin çiçeklerin serpildiği 
babamın bir akşam çantasından çıkarıp 
bak bunlar senin için dediği 
eldivenler 

redfer
( Ben, Kar Yağışı Hep Akşam Gelsin İsterdim başlıklı yazı redfer tarafından 9.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.