Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 16.08.2022
Okunma Sayısı : 247
Yorum Sayısı : 9
KERBELA KATLİAMI NİÇİN OLDU? KERBELA’DAN SONRA NELER YAŞANDI?---6. BÖLÜM--
Değerli okurlarım! İslam Dünyasında – amiyane tabirle- dananın kuyruğunun koptuğu an aslında Gadr-ı Hum olayı idi. Yani İslam dünyasındaki ayrılıkların birinci sebebi Gadr-ı Hum olayı idi.
Ben bu konuda bir tarihçi olarak Sünni Müslümanların da Şii ve Alevilerin de görüşlerini aktarmak durumundayım.
O halde ‘’Sünnilere göre Gadr-ı Hum’da ne olmuştu?’’ sorusunun cevabı ile başlayalım.
Bugün Sünni inançta olanlar açısından Gadr-ı Hum’da olan şuydu:
Peygamberimiz (S.A.S) 632 Senesinde Veda Haccı dediğimiz ve Mekke’nin fethinden sonra yaptığı ilk ve son hacca çıkarken Halid bin Velid idaresinde bir orduyu Yemen’de bulunan Hemedan Kabilesini İslama davet ile görevlendirdi. Ancak Yemenli bu kabile İslama girmek konusunda direnince onlarla savaştı ve pek çok esir yanında pek çok da ganimet elde etti.
Halid bin Velid, daha sonra Peygamberimize bir mektup yazarak ganimetlerin taksimi ve ganimetlerden Beyt’ül Mal’a ( Devlet hazinesi) Düşecek payın belirlenmesi için bir kişinin gönderilmesini talep etti. Hz. Muhammed, bu talebe Hz. Ali’yi göndererek cevap verdi ve bu arada Hz. Ali’ye ‘’ Taksimatı yapar yapmaz geri dön ve hacca katıl.’’ Dedi.
Hz. Ali acele bir şekilde Halid bin Velid’in yanına gitti. Ganimet taksimini yaptı. Ganimetin beşte birini ise Medine’ye gönderilmek üzere çok güvendiği birine emanet ederek tekrar Mekke’ye döndü. Hac görevini tamamladı ve daha sonra hızlı bir şekilde Medine’ye gönderdiği kervana yetişti. Ancak bu kervana yetiştiğinde gördüğü manzara korkunçtu. Zira emanete ihanet edilmiş, devletin payı olan ganimetler savaşa katılanlar arasında paylaştırılmış, ganimet develerine binilmişti.
Hz. Ali bu duruma çok kızdı. ‘’ Çıkarın üzerinizdeki o elbiseleri ( ganimetleri kast ediyor ) Resulullah şu rezil halinizi görmesin’’ dedi.
Bunun üzerine kervandakiler Hz. Ali’ye çok kızdılar ve onu Peygamberimize şikayet etmek üzere geri döndüler. Bu arada Hz. Ali hakkında iftiralar atıyorlar hatta ona küfür ediyorlardı.
Hz. Muhammed, Gadr-ı Hum denilen yere geldiğinde ortamın oldukça sert ve Hz. Ali aleyhine oldukça gergin olduğunu görünce Gadr-ı Hum’da bir Hutbe okudu ( Daha doğrusu bir hitapta bulundu Müslümanlara.) bu hutbede ‘’ Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Ey Allah'ım, onu sevenleri sev, ona düşman olanlara da düşman ol.’’ Ve daha pek çok Hz. Ali’ye düşmanlık yapılamayacağına dair sözler sarf ederek hem kendisi hayattayken hem de ölümünden sonrası için Hz. Ali’yi ve ehl-i beytini koruma altına almak istedi.
Ama?
Ama Şiilere göre böyle olmadı.
Ya nasıl oldu?
Hz. Muhammed’e sık sık kendisinden sonraki halifenin Hz. Ali olduğunu açıklaması konusunda uyarılar geliyordu Cebrail Aleyhisselam tarafından. Fakat o ‘’ İnsanlar inanmazlar. Hatta Ali’ye fenalık yaparlar bu yüzden.’’ Korkusuyla açıklayamıyordu ve bu açıklamayı Veda Haccı tamamlanıp da Medine’ye dönüş yolculuğunda Gadr-ı Hum’a gelinceye kadar yapamadı. Ama Gadr-ı Hum mevkiine gelindiğinde artık açıklamak zorunda kaldı zira Allah’tan ayet vahyolunmuştu.
Hangi ayet mi?
Maide Suresinin 67. Ayeti.
O ayette Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: ‘’Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kafirlere yol göstermez.’’
‘’Sana indirileni tebliğ et...’’
Sünnilere göre Hz. Muhammed’e indirilen Kur’andır. Dolayısıyla da Hz. Muhammed’in tebliğ etmesi ve bu konuda korkmaması gereken husus Kur’anın bizzat kendisinin tebliğidir. Ayrıca Ayet ‘’ Allah, kafirlere yol göstermez’’ Diyor. Peygamberimizle birlikte haccedenlerin hiç birisi kafir olmadığına göre bu hitabın Gadr-ı Hum’da peygamberimizin yanındaki insanlarla bir alakası yoktur.
Şiilere göre ise Hz. Muhammed’e emrolunan şey Hz. Ali’nin kendisinden sonraki halife olduğunun açıklanmasıdır ve Hz. Muhammed Gadr-ı Hum’da gelen bu ayet üzerine Hz. Ali’nin elini tutarak ‘’ Benim velimdir ( Yani beni vekilimdir.)’’ Diyerek kendinden sonraki halifeyi ilan etmiştir. ( Bu noktada da Şiiler ve Sünniler ayrılır. Sünnilere göre ‘’ Mevla- Veli gibi kelimeler dost- yoldaş anlamına gelir. Şiilere göre ise veliaht, vekil, halef ( kendinden sonra yerine geçecek olan kişi, halife)
Ama dahası da var:
Şiilere göre Peygamberimiz bu açıklamayı yaptıktan sonra on binlerce Müslüman ( ki aralarında Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de vardır ) Hz. Ali’nin elini tutarak ona biat etmişlerdir. Ama maalesef Hz. Muhammed’in ölümünden sonra başta Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer olmak üzere bazıları bu biatlarına ihanet etmişlerdir.
Peki doğruyu söyleyen kimdir?/ Kimlerdir?
632 Yılından bu yana tartışılan bir konuda ‘’ Doğruyu söyleyenler şunlardır’’ demek yetki ve salahiyetinde görmüyorum kendimi. Ancak bir hususun altını çizmeden de geçemeyeceğim:
Şiiler ve Aleviler Gadr-ı Hum’da Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir dahil on binlerce Müslümanın Hz. Ali’ye biat ettiklerini söylüyorlar. Onlara şunu sormak isterim: Hz. Muhammed hayatta iken bir başkasına biat edilir mi? Bu, Hz. Ali dahi olsa. Eğer Müslümanların on binlercesi Gadr-ı Hum’da Hz. Ali’ye biat ettilerse Hz. Muhammed iktidardan mı indirildi? Yani neticede iktidarı elinde tutan ve kendisine biat edilmiş bir lider henüz hayattayken ikinci bir lidere biat edilmesi söz konusu olabilir mi? Eğer böyle bir biat söz konusu olmuş olsaydı daha sonraki dönemlerde de ‘’ Peygamber Sünneti’’ denilerek devam ettirilmez miydi? Oysa Ne Hz. Ebubekir ne Hz. Ömer ne de Hz. Osman böyle bir uygulama yapmadığı gibi Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin hatta Muaviye ve ondan sonra gelen liderler de kendileri hayattayken veliahtları için biat almamışlardır kimseden.
Evet... Benim şahsi kanaatimin ya da inancımın on dört asırdır tartışılan bir konuyu çözmesi elbette söz konusu bile değildir. Ancak, İslam dünyasında hem de Peygamberimiz hayattayken yaşanan bu olay İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır ve bundan sonra yaşanacak pek çok felaketin start noktası Gadr-ı Hum’dur.
Burada bir noktanın daha altını çizmekte fayda var.
Dün bir arkadaşımın yaptığı yorumda dile getirdiği bir husus aslında çok doğrudur.
‘’Hz. Muhammed ( S.A.S) ölmeden önce onun etrafında pek çok Müslüman vardır ama bu Müslümanların hepsinin İslamı anlamış olduklarını söylemek mümkün değildir. ‘’
Çok doğrudur. Eğer her Müslüman, İslamiyeti hakkıyla anlamış olsaydı daha Peygamberimiz hayatta iken ortaya çıkan yalancı peygamberlere hiç kimse inanmazdı. Oysa görüyoruz ki pek çok inanan çıktı ve bunların pek çoğu Hz. Muhammed’in huzurunda Kelime-i Şahadet getirerek ona biat etmiş insanlardı.
Evet... Yalancı Peygamberler dedim. Burada biraz soluklanıp bir arkadaşımla yaptığımız konuşmadan ufak bir pasaj aktarıyorum.
BEN- Muaviye için Hazreti Muaviye demek içimden gelmiyor. Yanlış anlaşılmasın Sünniyim. Muaviye’ye küfretmem. Onun hakkında kötü bir şey söylemem. Onun İslam dünyasına hizmetlerini, İslam toplumunu bir İslam Devleti yapmasındaki rolünü hep takdir ile karşılarım ama yine de ona Hazreti Muaviye demek içimden geçmez.
ARKADAŞIM- Olur mu Hocam. Hz. Muaviye Peygamberimizin sahabesidir. Peygamberimiz ‘’ Beni sahabeleri Yıldızlara benzer. Hangisine tutunursanız sizi selamete ulaştırır.’’ Demiştir. Muaviye Peygamberimizin vahiy katipliğini yapmıştır.
Muhabbet bu minval üzere devam edip gitti.
Sonra yazımla ilgili araştırma yaparken ne görsem iyi?
Bu sorunun cevabını vermeden önce bir soru sorayım. Peygamberimizin son dönemlerinde ve Hz. Ebubekir döneminde ortaya çıkan yalancı peygamberler kimlerdir?
Eminim bilenler hemen sıralayacaktır: Esved el-Ansî, Müseylimetü'l-Kezzâb, Tuleyha b. Huveylid ve Secâh bint el-Hâris ( Bunlardan Secah kadındır. Diğerleri erkek )
Bunlar, Hz. Muhammed’in artık iyice hasta olduğu bir dönemde ortaya çıkan yalancı peygamberlerdir.
Peki ilk yalancı peygamberin Hz. Muhammed, sağlıklı iken hatta Hz. Muhammed’le Mekke’den Medine’ye hicret eden ve vahiy katipliğini yapan bir sahabe olduğunu kaç kişi bilir? (Araştırma yaparken bulduğum şey işte bu sorunun cevabıydı soruya cevabı Rahmetli Rasim Özdenören veriyordu )
Evet yanlış okumuyorsunuz. Peygamberimizle hicret etmiş ve Peygamberimizin vahiy katipliğini yapmış biri, Peygamberimizin hastalığında filan da değil çok sağlıklı olduğu bir dönemde ‘’O vahiyler aslında Muhammed'e değil bana geliyor’’ Diyerek peygamberliğini ilan etmişti.
Kim miydi bu kişi?
Gelecek bölümde.
( Kerbela Katliamı Niçin Oldu? Kerbela’dan Sonra Neler Yaşandı?---6. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.