Düşlerin saklı tut, hafız bazense
tekerinde dünyanın kırıklarımı vidalarla iyileştir.
Düşkün kollarında ömrün…
Ah, içine düşülesi son aşkmış
benimki:
Hiçliğin mertebesine konan Anka’yım
ben belki de arazı dünün afaki çehrelerde saklı kısık gülüşlerin çatlamış
damarlarına akarım ben Allah diye diye.
Hiçliğim kıskandırır haşmetli
varlıkları.
El bebek gül bebek büyüdüm ben asla
da bilmedim yokluğu gel gör ki ruhumdaki delikler ve aldığım darbeler sonrası
üstüne üstük yaşadığım onca arbede ve işte kılkuyruk bir sözcükten üredi
sessizliğim.
Çocuktum, ufacıktım ama boyumdan
büyüktü benim hayallerim ve öylesine baş koydum ki sevgiye.
Çatal dilli iblis ne ki, hafız…
Ben nice iblis tanıdım iki ayaklı
seni cehenneme postalama amacı ile peşine düşen.
Peşine düşülesi bir sözcük ya da
sıradan bir cisim değilim bir o kadar sıradan bir insan da değilim.
Sıra dışıdır benim minvalim.
Sıra dışıdır benim hayallerim ve
masallarım.
Masa başında oturmayı sevmediğimi
anladığımda kaç yüz CV bırakmıştım onca insan kaynakları çekmecesine.
Hep sevdim hep ama.
Öğrencilikti bana en çok yaraşan
sonra da tepindiğim o çamurlu okul yollarında rüştünü ispatlamış bir
öğretmendim ben.
Dilemması sözcüklerin kurada çıkmadı
kalem bana.
Kolay kolay da düşürmem elimden
dilimden de düşürmem sevgiyi ve günümüzde yerlerde sürünen sevgi ve ilişki
başlığında gözlemlediğim nice yoldan çıkmış insan.
Ruhum bakirdir yüreğimse hınca hınç.
Efkârdır benim ana menüm ara sıcaktır
özlem ve kaynar çorbayı boca ederim ben içime.
İçmediğim kadar acı içiyorum hele ki
yazmadığımda ruhum benden soyutlanıyor ve yürek çarpıntılarımı yazarak
dindiriyorum.
Tansiyonu düşmeyen bir yolculuk
benimki köklediğim sözcükler ve her gaza bastığımda.
Yüreğin hutbesi en sevdiğim veda
hutbesi en çok da kendimden çekip gitmek istediğim her ayrılık vakti
benliğimle.
Cıvıl cıvıl kuş sesleri ve işte
hayatla aramdaki o devasa aparat.
Bir ön yargı insanların nasiplendiği.
Bir ön söz getirmek ise benim işim.
Hicreti bu yolculuğun bazen hicapla
dolduğum.
Nüktedan emareleri var sözcüklerin
kümeleşen bazense bana gözdağı verip tek sözcüğün semtime uğramadığımı.
Çaçaron gölgelerden ise asla haz
etmedim:
Ne o öyle?
İşi gücü bırak dal gıybet sofrasına.
Aç gezdiğim çok zamanlar oldu benim o
yüzden dayanıklıyımdır ben aç kalmaya asla da ruhumu aç bırakmadığım gibi
beynimi de bilgiyle ve düşünce ile doyururum illa ki.
Ünlüdür beynime verdiğim komutlar,
nefsimle işim de olmadı ta çocuklukta bunu yenmeyi başardım ve evet ben akla
zararım.
Haşmetli bir sağanak az evvel maruz
kaldığım derken gök kuşağı çıktı ve evren aydınlandı gel gör ki gecenin körü
benimse korumdur sözcükler ve gönül ateşi ile dünyayı ve evreni aydınlatmaktan
kolay ne var?
Bir o kadar karamsarlığım ve
kötümserliğim ile şom ağızlı addedilen kimliğim duyumsadığım ne varsa bir adım
sonrası da gökten zembille iniyor.
Düşlerim düşüncelerim düşkünlüğüm
sevgiye.
Kıblemdeki devasa ateş ise asla
sönmedi benim yüreğin feri de bu yüzden hüznün neferi olmak asla zoruma
gitmiyor.
Delişmen yüreğim bazen coşkum bazense
alaya alındığım ve nicedir içime atıyorum nicedir sineye çekiyorum nicedir
havale ediyorum Rabbime elbette sadece annemin hatırı için.
Sevgili hafız…
Baba yarım.
Sevgili hafız…
Anne yarım.
Sevgili hafız…
İçerlediğim ve içtiğim kadar iç bükey
bir ayna olduğumu da söyleyebilirim ve yüreğim iken sırlarla dolu çok da sevmem
aynaya bakmayı çünkü içimdir benim ilgi alanım ve devasa bir ayna tutarım içime
elbet insan olmanın verdiği itibar ile de gerektiğinde bakarım boy aynasına ama
kendimi asla büyük görmeme vesile olmaz o ayna ki aklımdan dahi geçmez boy
aynasında gördüğüm o küçük çocuktur beni ayakta tutan ve hayata bağlayan.
Hafız…
Hafızladığım yüzlerce belki binlerce
kitap yüreğimin külliyesinde saklıdır bilgiler ve duygular.
Ritmik bir sesi var bilginin bir de
sevmenin.
Ritim bozukluğu olan bir kalp bile
yeniden canlanır ve tüm tıkalı damarları açılır ne zamanki insan umuda ve
sevgiye dokunsa.
İkbalim.
İbarem.
Bir de sunduğum itiraz dilekçem.
Beni mazur gör, hafız ki sensin
güvendiğim ve de tek çekincem yokken sana dair çünkü insan olmanın güncellenmiş
versiyonusun sen.
Sürçü lisan etmiş olmamla belki de
kayıt dışı tutmalıyım kimi duygumu ama yazarak sonu gelmeyen bir yolculuktan da
muaf tutamıyorum kendimi.
Bir hatam varsa af ola.
İnançtan doğan umut sevgiye dair bir
yolculuk ve tutku benimki.
Lal satırlarda doğan bir cümle
büyüyen güncem ve yüreğim ve tutkulu yüreğimle tutuklu geçirdiğim yılların
hesabını soruyorum ben cihandan: hem seve seve hem yaza yaza.