Her ümmetin bir önemli yanılgısı vardır. Hristiyanlar İsa’yı ilahlaştırdılar, Müslümanlar ise Hz. Ali’yi. Her ikisinde de lanetli kavim Yahudilik başrolde. Hak dinlerin sapıttırılmasını kendine vazife edinmiştir Yahudiler.
Bu lanetli kavim her doğruyu sapıtmaya amade, her fitneyi alevlendirmekte başrolde. Yeryüzünde ne kadar hile, entrika, sahtekarlık, yalancılık, zülüm, sapıtma ve saptırma varsa hepsinde en büyük etken o. Bir peygamber nesli olmalarına rağmen sapmanın ve saptırmanın, bozgunculuğun ve anarşinin mimarı bir kavim. Beni İsrail oğulları Hz. Yakup’un oğullarıdır, çünkü Yakup(a.s.) ’ın bir adı İsrail’dir. Ki o da İbrahim (a.s.) ’ın oğlu İshak (a.s.) ’ın neslindendir.
İbrahim as ın hanımı Sara Hatun’un hikayesi malum. Buraya sığmaz, hem de konumuz değil. Sara hatunun önce yüce gönüllülükle kocasına kölesi Hacer’i bağışlaması ondan çocuk sahibi olmasına izin vermesi, bu yüce gönüllülük karşısında Allah’ın geç yaşta ona İshak’ı vermesi, ama bundan sonra çocuklu Sare’nin Hacer’i ve oğlu İsmail’i kıskanması sonucu göç ettirilmiştir.
İşte bu kıskanma aynı soydan gelen Arap ve İbranilerin tarihi düşmanlığının ilk kaynağıdır. Ayrıca İshak (a.s.) ’ın torunu Yakup oğulları Yusuf (a.s.) ’ı kıskanarak kuyuya atmış ve sonra köle olarak satmışlardır.
İşte bu iki mühim olay dünya tarihinin mihrak noktalarını teşkil etmiş, geleceği şekillendiren en önemli olayların ilk tohumlarını oluşturmuştur.
Biz bu zaviyeden bakarak diyeceğiz ki hak dinleri sapıtan bu lanetli kavmin hak dinleri sapıtıcı rolünü unutmamak gerek. Alevilik de bu meyanda İslam’da Yahudi fitnesinin açtığı ilk büyük yaradır. Hz. Ali sevgisi etrafında şekillenerek taassuba yönelen bu akım giderek İslam içinde derinleşen bir yara halini almıştır.
Hz. Ebubekir’in halife olmasından başlayarak İslam içinde nifak tohumlarını atmaya başlamış, inanmadıkları halde Müslüman görünerek içten içe İslam’ı yıkmayı hedeflemiştir. Mevlana’nın mesnevisinde anlattığı vezir hikayesi Yahudilerin hak dinlere karşı bu yıkıcı rolünü çok güzel anlatmaktadır.
Aleviliğin çıkış, gelişme ve yayılmasına bu nokta-i nazardan bakmak olayları ve olguları anlamak için isabetli bakış açısı olacaktır. Ayrıca Hz Osman’ın şehadeti, halifelik savaşları, Sıffin Savaşı ve Cemel vakası Aleviliğin gelişmesi dallanıp budaklanmasında önemli safhaları teşkil edecektir.
‘Doğru Yolun Sapık Kolları’ isimli eserde Üstat Necip Fazıl Aleviliğin doğuş, gelişim ve yayılışını güzelce anlatmaktadır. Biz bu yazıda kısa bilgilendirme ve ilerde yazacağımız yazılara bir girizgah yaptık. Bu konuda anlatılması gerekenler onlarca yazıya sığmaz.
Bilinmesi eğerken en önemli şeyin Aleviliğin İslam’da en hassa konulardan biri olduğudur ve Sünnilerin de en az aleviler kadar Hz Ali ve evlatları olan Seyyid ve şerifleri sevdiği gerçeğidir. Aleviliği bayraklaştıran devlet İran olduğu halde Seyyid ve şeriflere en büyük hakları veren en saygın mevki sağlayan Osmanlı devletidir. Nakib’ul- Eşraflık müessesini kurarak onların soyunun belirlenmesi ve maaşa bağlanması sağlanmış, ticaret ve tarım erbabından vergi alınmamıştır.
Sünni mezhep imamı İmam-ı Şafii’nin ‘Peygamber neslini sevmek Alevilikse ben de Aleviyim ‘ dediğini biliyoruz. Biz de diyoruz ki Alevilik Sünnilik suni bir ayrımdır, hem Aleviler hem de Sünniler peygamber sevgisinde birleşmektedirler.

Ahmet Kemal
( Hz. Ali Ve Alevilik başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 7.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.