MİLLİ
EĞİTİMİN TRAJEDİSİ
Öğretmenler kendi aralarında konuşuyorlar: okullar öğrencileri bozuyor.
Yıllar önceydi. Bir ilköğretim okuluna atanmıştım. Bu benim ilk öğretmenliğim
değildi ama ilk atamamdı. Kadrolu ilk öğretmenliğimdi. Emektar bir idareci
öğretmenle konuşuyoruz. O yılların tecrübesiyle ‘öğrencileri biz bozuyoruz’
diyordu. Onlar buraya ilk geldiklerinde tertemizdiler. İlk yıl hiçbir problem
çıkmıyor. Ancak 2. 3. yıllar için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Okula pırıl pırıl gelen çocuklar burada her geçen gün yeni bir kötü davranış
öğreniyor. Mezun olurken bir sürü hata, isyan içinde buradan ayrılıyor.
Herhangi bir meziyet kazanmadan bir sürü yanlış davranış biçimlerini öğrenerek
gidiyor.
Yıllar geçti. Ben o zaman stajyer öğretmendim şimdi ise 26 yılımı tamamlamış,
daha fazla öğretmenlik yapacak tahammülü kalmamış bir emeklilik adayı öğretmen.
Bu kez öğretmenler odasında nispeten genç bir öğretmenle benim gibi emektar
öğretmen arasında geçiyor. Sonuç aynı. Düşünceler ve yargılar aynı.
Lise öğretmeni emektar arkadaşımız ilköğretimi suçlamıştı. Öğrenciler buraya
şekillenmiş olarak geliyorlar. İlköğretimden branş öğretmenliğine geçen
nispeten daha genç öğretmen ilkokulda öğrencilerin tertemiz bir yapıda olduğu
onların ilk üç yılda kopya nedir bilmedikleri, yalan söylemedikleri, yalan
söylemeyi bilmediklerini ifade ediyordu.
Hasılı ortak kanaat şuydu ki eğitim sistemimiz güzel davranışlar yerine kötü ve
yanlış davranışlar kazandırıyordu. Bu önemli tespit yapılıyordu yapılmasına ama
çözüm önerilemiyor, kimse çıkış yolu üzerinde düşünemiyordu. Teşhis doğruydu
ancak tedavi üzerinde bir düşüncesi olan yoktu. Ancak bu durumun nedenlerinden
birine işaret edilmemiş te değildi. Seçkin öğrencilerin farklı liselerde
toplanmasının bu sonuçlar üzerinde bariz bir etkisinin olduğu. Böyleceiyi ve
güzel örneklerin eğitim genelinden çıkarılarak belli okullarda toplanması diğer
eğitim müesseselerinde örnek öğrenci, model öğrenci eksikliğine yol açtığı üzerinde
duruldu.
Bu yozlaşma ve kötü modellerin bumerang etkisiyle birbirini çoğalttığı ortamda
değerler eğitiminin yoksandığı, aksine kötü örneklerin çokluğu nedeniyle
davranış bozukluklarının ileri safhalara vardığı görülmekte olduğuna işaret
edildi.
Aynen geçmiş yıllarda eğitimde süper ve klasik ayrımı, Anadolu ve düz/klasik
ayrımlarının yanında seviye sınıflarının yapılması da eğitimi bozucu ve
yozlaştırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bütün bu yanlış uygulamalardan sonra hala ortada bir eğitimin var olmasını ve
bu eğitimden iyi neticeler beklenmesini ben safdillik olarak görüyorum. Şükür
ki bu yanlışlardan bazıları bu gün terkedilmiş, bazıları da yoldadır. Süper,
klasik uygulaması büyük bir yanılgıydı ve Amerika eğitim sisteminden kopya idi.
Bizim bünyemize uygun değildi. Taban tabana zıttı. Ayrıca yıllar önce
başlatılmış Anadolu düz uygulamasından da bugün tüm okulların Anadolu sistemine
geçilmesiyle rafa kaldırılmaya başlandığı görülmektedir. Ancak bu yapılanlar
yeterli değildir. Yapılması gerekenler konunun uzmanı kişiler tarafından derin
araştırmalar sonucunda bulunabilir. Ve ona göre tedbir alınabilir. Bu konu
basit tedbirlerle çözülebilecek gibi de değildir. Bu konu asırlık bir
meseledir. Osmanlının medrese sisteminin bozulmasından sonra başlamıştır. Daha
önceki yazılarımızda aslında bazı teşhisler yapmış, bazı çözümler de sunmuştuk.
Dünyayı yeniden keşfetmeyeceğiz. Bu konu çok ciddi bir konudur. Üzerinde derin
düşünceler, araştırmalar, üniversiter çalışmalar yapılmak zorundadır. Dahası
uzmanlardan kurulu heyetlere ihtiyaç vardır.
Ahmet Kemal