HZ.HÜSEYN VE KERBELA



Efendimiz SAV. Ve Hulefa-i Raşidin (R.A.) den sonra maalesef büyük fitneler yaşanmış ve bu fitneler İslam aleminin geleceğini yüzyıllar boyu etkilemiş, ve hala daha etkilemektedir. İslam'ın intişarının ilk dönemlerinde münafıklar belirmiş mescidin ön safında da namaz kılan münafıklar efendimiz as. Tarafından teşhir edilmemişti. Aksine onları gizlediği gibi onlara iltifat da etmiş, böylece onların düşmanlıklarını bir nebze olsun azaltmak istemişti.
Özellikle İslam’ın güçlendiği Medine devrinde Yahudiler kısmen ilerinden Müslüman olanlar çıktıysa da bazıları da Müslüman olmadıkları halde Müslüman görünerek eski inançlarına bağlı kalmışlardı. Ancak İslam’a olan kinleri ve inançsızlıkları nedeniyle düşmanlıklarını sürdürmüşlerdi.
Bu nifakçı kesim zaman zaman bozgunluk çıkarmış, savaşa giden Müslümanları caydırma görevlerini ifa etmişlerdi. Abdullah bin Übey bin Selül gibi büyük fitneci Yahudi asıllı münafık faaliyetlerine hiç ara vermemiş Müslümanlar arasında sürekli fitne kazanını kaynatıp durmuştu.
Hz. Ebubekir ve Haz. Ömer devrinde fazlaca bir varlık gösteremeyen münafık Yahudi asıllı fitne Hz. Osman devrinde gemi azıya almış, Hz. Osman’ın Ümeyye oğullarına zaafını istismar ederek onun katline yol açmıştı. Ardından Hz. Ali döneminde fitne ateşini körüklediği ve onunda şehadetini sağlamış, ardından hilafet ihtilaf ve kavgalarını körükleyerek İslam’da asırlardır sürecek fitnenin tohumlarını atmıştı.
Hz. Ali(K.A.V.) döneminde onu Hz. Aişe (R.A.) ile karşı karşıya getirerek Cemel vakasına neden olmuştu. Daha sonra Sıffin savaşlarıyla İslam’daki fitne derinleştirilmiş, önce Haricilik sonra Şiilik gibi iki büyük fırkanın ehl-i sünnetten ayrılıp, ona içten düşman olan iki büyük harekete yol açmıştı.
Hz. Hasan’ın büyük fedakarlık ve fitne söndürücü şahsiyetiyle hafifleyen fitnenin Hz:Hüseyin ve Yezit arasında olup Hz.Hüseyin’ ve arkadaşlarının hak dava ve baği olan güce isyanı sonucunda şehadet ile başlayan süreçle artarak yayıldığı ve İslam dünyasında kangren olacak bir yaranın derinleştirildiği görülmektedir.
Bu süreç Hz. Ömer döneminde fethedilen İran’da neşv-ü nema bulan Şiilik devletleşmiştir. İslam coğrafyasında yeni bir Şia kuşağı oluşmuş asırlar süren bir i düşman kesimi oluşmuştur. Bu İslam’ın yarası sürekli kanamış, Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selimin rekabet savaşına odaklık etmiştir. Haşhaşilerin İslam içi fitnesine de odaklık yapmış, İslam devlet ve yöneticilerinin başını ağrıtmıştı.
Bu fitne bu gün de dün olduğu gibi İslam’ın en büyük baş ağrısı ve en büyük belasıdır. Bir yanda İran’ın temsil ettiği Şiilik diğer yanda Suudi Arabistan’ın temsil ettiği Vehhabilik ve Türkiye’nin temsil ettiği Sünniliğin dış düşmanlarca önce rekabete sonra düşmanlığa sevk ettiği düşünülürse bu çağda İslam İslam’la çelişkiye düşürülmüş, Müslümanın Müslümanla savaştırılmasının yolu almıştır.
Yahudiliğin Hristiyanlığa olan düşmanlığı yanında ondan sonra gelen hak din İslam a olan düşmanlığının bir neticesi olan bu fitne İslam’a karşı işlenen en büyük cinayettir. Bu cinayet İslam’ın en büyük karabasanıdır, Müslümanın Müslümanla savaşması gibi büyük bir tuzak Yahudi münafıklar eliyle tezgahlanmış bu güne dek canlı tutulmuştur.
Umarız Müslümanlar bu tuzaktan kurtuluş ve asıl misyonları olan ila’y-ı kelimetullah davasına dönüş yaparak dünyaya yeniden hak ve adaletin ışığını yakmakta geç kalmazlar

Ahmet Kemal

    ( Hz.hüseyn Ve Kerbela başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 1.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
    Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.