EĞİTİMDE ÖĞRETMEN SORUNU
Eğitim öncelikle öğretmenden başlar. Ne mekan, ne zaman, ne de teknik değildir
öğretimde başat olan. Öğretimde ve eğitimde öncelik öğretmenindir. İlk muallim
Allah’tır. O ilim sıfatının hakiki sahibi olmakla birlikte ilmi öğreten de odur
eğiten de. ‘Beni Rabbim terbiye etti, ne de güzel terbiye etti.’
İşte öğretmenin en mümeyyiz vasfı eğitmektir ve eğitim olmazsa olmaz bir
zorunluluktur. Gençliği yoğuran, ülkenin geleceğini teminat altına alan eğitim
hareketidir. Devlet eğer bu alanda iyi çalışma yapmaz, yapamazsa, ülkenin
geleceği için iyi ve güzel şeyler söylemek mümkün olmaz. Aksine bu alanda
yapılacak yanlışlık ülkenin istikbaline vurulan en büyük darbedir.
İşte şimdi biz bu alanın en büyük etmenini irdeleyeceğiz. Kendimde bir eğitimci
olduğum için rahatlıkla söyleyebilirim ki eğitimde bir iyi sonuç varsa bu
öğretmenindir. Kötü bir sonuç alınıyorsa yine en baş sorumlu öğretmendir.
O halde ne yapmalı. Bir fakülteyi bazen kopya ile bazen zar zor bitirerek KPSS’
de iyi bir puan almayan ama öğretmen ihtiyacı yüzünden düşük bilgi ve beceriyle
eğitime koyulan bir öğretmen kadrosundan ne beklenebilir. Dahası amacı yalnızca
para kazanmak olan, hiçbir ideal taşımayan, dahası ahlaken toplum katmanlarının
en alt tabakasında yer alan bir öğretmen grubundan – büyük çoğunluğu tenzih
ederim- ne beklenebilir?
SIRF bir kadroya atanabilmek, yine kendisi gibi öğretmen biriyle evlenerek son
model araba çekmek, lokantalarda yemek yiyerek, eğlenerek yaşamak, arada
hükümeti lanetleyerek vakit geçirmek, milli olan ne varsa aleyhinde propaganda
yapmak, hiçbir dini inanca tam bağlanmadan, neye inandığını bilmeden yaşamak,
dinsiz denmemesi için ‘benim de annem beş vakit kılardı, ben de Kuran’ın
çevirisini okuyorum, benim kalbim temiz diyerek ve cennete en önce kendisinin
gideceğini varsayarak, kendisini örnek insan olarak lanse ederek geçinip giden
bir insan tipi.
Gayri meşru yaşamından edindiği çocuğu aç bırakarak ailesine giden, artistler
gibi giyinen bir zavallı tip. Savunmasında biberonunu yanına koydum diyecek
kadar akıl izan yoksunu. Bir diğeri ise öğrencilerine tecavüz eden, karısını
döven, tehdit eden, not tehdidiyle süfli arzularını tatmin eden tip ve tipler.
Sırf para kazanmak için derse giren, ücretli ders vermek için en zor sorularla
öğrenciyi başarısız kılan, öğretmediği konulardan soru sormayı marifet sayan,
öğretmek için değil öğretmemek için her şeyi yapan, idareye yaltakçılık yaptığı
için her alanda kayırılan, övülen, ödüllendirilen ve başarılı sayılan
öğretmen.
Bu kadroyla mı iyi bir nesil yetiştireceğiz. Peygamber en iyi öğretmen ve
eğitmendi. Rabbinin kendisini terbiye ettiği, Cebrail’in ona okumayı öğrettiği
gibi, örnek ahlak ve şahsiyetiyle altın nesli yetiştirdi. Ve bu nesil İslam
öğretisini üstün ahlak ve aldığı eğitimle dünyaya yaydı.
O halde biz önce öğretmeni ele almalı ve onu en iyi bir şekilde yetiştirmeli
değil miyiz? Dahası öğretmen seçiminde yalnızca KPSS gibi test sorularıyla
değil, ahlaki bir tavır göstermemeli miyiz?
Bu da yetmez, bir zamanlar planlanan öğretmen akademisini yeniden yeni bir
anlayışla ele alarak öğretmen adaylarını orada iyi bir uygulamalı eğitime tabi
tutmalı değil miyiz?
Bunlar yapılması gereken en acil işlerdir ve bu işlerde geç kalınmıştır. Yeni
nesillerin gezici, twitçi, y kuşağı, z kuşağı gibi olumsuz olmaması için yeni
yepyeni bir altın nesil oluşturmak için buna mecburuz. Yoksa milli manevi
değerler önem veren bir iktidar bu gidişle kendi sonuna hazırlar, en geç 10, 20
sene sonra kendi mezarını kazan bir kuşağa cesedini teslim eder sade cesedini
değil ruhunu da bitpazarında beş kuruşa sattırır da alanı bulunmaz.
Ahmet Kemal