hal içinde yaşayanların bir kısmı istikbale vurgun 
bir kısmı da maziye aşık 
bir çoğumuzun tahayyül ettikleri atide 
bir çoğumuzun hatırladıkları geçmişte yaşıyor
en güzel zamanlarımız
ya hayalimizdeki atiyi kurduğumuz 
ya hafızamızda maziye konduğumuz zamanlardır belkide

hemen herkes 
kendi gençliğinde geçmiş olan zamanları aramağa koyulur
kendi gençlik çağlarını özler 
evvelki mehabetli mehtap alemlerinin ihtişamından bahseder
bizim yaşadığımız gecelerin  onlara nispetle sönük kaldığını 
ziyafetin sonlarına yetiştiğimizi
sofranın son kırıntılarını yediğimizi 
son sohbetlerini işittiğimizi söyler

hayat pek kısa
bu kısa zaman içinde görülen bütün şeylerin 
duyulan bütün hislerin boyları 
fanilikleri
bir o kadar daha kısa 
hiç kimse
hiçbir şeyin 
kendine mukadder kısacık ömrünü bitirip 
sona erdiğini 
sonuncu damlasını yaşadığını evvelinden bilemez

yine bir sabah 
yine masum
yine habersiz
evimizden her zamanki gibi çıkar, gideriz
yaptığımız yine 
her günkü işimize benzer
hiçbir şeyin hususiyeti dünden farklı değil  

halbuki o esnada 
bize bir şeyi haber vermeyen kaderimizde 
ne büyük değişiklikler olur 
halbuki alın yazımıza haberdar olmadığımız ne büyük olaylar yazılır

bugün evimizin sonuncu günü mesela
ikindi vakti evimize döneriz
evimizin yerinde 
bir yangın harabesi buluruz

yine böyle 
bir gece gezinmeye mehtaba çıkarız 
bu gecenin hiçbir hususiyeti bizim ayrıca dikkatimizi çekmez
hiçbir farkı nazarımıza batmaz 
hiçbir şey bize bir sonuçtan haber vermez
şehirde  böyle bir gece  işte 
mehtap alemlerinin sonuncusu olmuş
fark etmeyiz

bir daha artık bi hesabın uyuşarak bu mekana varması 
ve birbirinden ayrılan tekmil unsurların toplaşarak 
böyle bir gece daha yaşatması mümkün değildir halbuki
ancak iştirak etmeyenler şüphesiz bunu bilemezler
meğer bu gece asıl manasıyla 
sonuncu mehtap gecesiymiş

meğer ki sulara uyarak denizde yüzen 
zavallı kayık parıltıları
yavaşça  sönmeye  başlıyormuş 
fakat gözlerimizin önünde geçenlerin 
onların sonuncu gidişleri olduğunu 
ve yakında bu sularda kaybolacağını 
bir türlü göremiyor, anlayamıyoruz

meğer ki
makul olmak için kendimizi terk eden bütün bu manzaraya
biz hep elveda demeliymişiz
elveda atmış yaşım
elveda denizde seyredilen  mehtap
işitilen melodi
elveda süküt içinde duyulan aşklar
elveda birer muhabbet ve lezzet mahfazası gibi sıralanmış yıllar
elveda ruh mutluluğum
elveda artık ömrümüz boyunca bir daha bulamayacağımız gecelerin lezzeti

elveda parıltıların suların üstünde sonuncu ışığı 
yüzen kayıklar 
elveda 
müzik seslerinin beşikler gibi salladığı
uyuttuğu, büyüttüğü bütün arzular
hülyalar, emeller ,zevkler 
hepsi  fani bir takım duygularmış meğer

meğer biz anlayamıyormuşuz
hüznü gittikçe koyulaşan kederi 
öyle bir zaman geliyor ki 
insan yer yüzünde her gecenin de atisi, 
pek çabuk gelecek bir başka günün mazisi 
olmağa mahkum olduğunu yeni öğreniyor
eyvah ki
eyvah…

insan yalnız bir gecelik çalgıların değil 
her türlü sihirlerin bozulacağını
şarkıların ,musikilerin uzaklaşıp gideceğini 
duyulmaz ve anlaşılmaz olduğunu 
farkına varıyor zamanla
ebedi sandığı bir çok şeyin
her güzelliğin
akan sular üstünde kayarak göçtüğünü 
bir gün yok olmaya mahkum olduğunu yeni öğreniyor

iç içe geçen dakika ve saatlerin 
en sıkı örülmüş rejim ve intizamların
milyonlarca insanın
mahsus kanaat ve zevklerin
en yıkılmaz  medeniyetlerini bile 
değişen geçici şekillerden ibaret olduğunu
bunların da içlerinden bozulup dağıldığını 
başka kalıplara girerek başkalaştığını 
yeni öğreniyor

artık bütün ruhunu saran 
fanilik ıstırabını bir azap olarak çekiyor 
yerini  birbirlerine acele acele terk eden
yer değişen kısacık vakitlere bırakıyor
vaktiyle sevgililerinden bile uzaklaşıyor
hafızasında birbirine karışan 
nihayet birbirlerinin yerini alan silik birkaç çizgi 
veya  birkaç hatıra kalıyor

en yüksek cezbelerin izlerini bile hatırlayıp yaşatamıyor
ölümün ve ademin şümulü o kadar derin ki 
her an inkişaf eden nice arzuyu 
nice duyguyu bile hafızasını sığdıramıyor
gönlünde zamanla her şeyi sildiğini
birer ikişer yok ettiğini anlayamıyor  

gözlerimizin  bu gerçeklere daha yeni açılmış gibi 
yaşayan bütün şeylerin faniliklerini görmesi
bize öyle acı geliyor ki 
vaktiyle aldığımız her güzel haber
şimdi eyvah ki
hep zeval, fanilik ve ölüm haberleri oluyor

zaman değişse de
güncel dünyanın birtakım yeni alışkanlıkları ortaya çıksa da 
bizim hikayelerimiz  azalmıyor
kendi hayat hikayemiz bir yandan akadururken
başkalarının da hikayesini okuyoruz
onların hayatlarına temas ediyoruz
iç dünyamızda bir tekamül 
almış başını gidiyor 
hiç fark etmeden

hayat bize yeni pencerelerden bakma olanağı sağlıyor 
her okuduğumuz 
adeta tecrübe edilmiş bir bilgiye dönüşüp
ufkumuz genişliyor
bakış açımız değişiyor hep

başkalarının acılarına, sevinçlerine eşlik ediyoruz
gönül dünyamızın rengi mavileşiyor
öfkelerimiz  törpüleniyor
aslında her bir hikaye kalbimize düşen tohuma benzemekte
düştüğü yerde yeşeriyor
gün yüzüne çıkıyor
kalpten kalbe  köprüler kuruyor
kalplerimizi birbirine ısındırıyor

bazen
sıradağlar olmak geçiyor içimizden 
ferhat  olup yalçın  dağların altını kazıyoruz
aşk olup içinden geçiyoruz hayatın
biliyoruz ki  aşktan ölüm bile korkar 
sadece aşk korkmaz hiçbir şeyden

bir çığlık misali
gözden kaybolduğunu sanıyoruz maziye gideni
uzatsak elimizi yakalayacağımızı sanıyoruz
öyle ki yönü farklı değil geldiği yönden
bir kristal dehliz işte 
hangi renge boyalıysa içi
öyle görüyoruz dışarısını
yeter ki vazgeçilmez sevdamız güneş olsun 
esirgemesin ışıklarını 

redfer
( Bazen Sıradağlar Olmak Geçiyor İçimizden başlıklı yazı redfer tarafından 28.06.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.