Bundan 55-56 Sene önceydi.
Büyüklerimizin erkek familyası, kıraathanelerde bir taraftan pişti, batak, okey ve benzeri oyunlar oynarken bir taraftan da ‘’Ne olacak bu memleketin hali ?’’ muhabbeti yapıyorlardı.
Kadınlarımızın - şimdilerde unutulan – kısır ve altın günleri vardı. Bol bol hamur işi yerler sonra da başlardı ‘’ Ben aslında şişman değilim kemiklerim iri.’’ muhabbeti. Ha bir de üzerinden neredeyse on sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ Farah Diba mı ( Farah Pehlevi. İran Şahı Rıza’nın ikinci eşi ) Yoksa Süreyya mı daha güzeldi muhabbeti... Tabii ki ilk eş Süreyya daha güzeldi ama arada bazı parazitler çıkar Farah’ın daha güzel olduğunu söyleyip insanın sinirlerini zıplatırdı.
Tabii ki abilerimiz de boş durmazdı. Onlar da ya komünistleri Moskova’ya davet ederlerdi ya da faşizme karşı omuz omuza verip karşılıklı birbirlerinin gözünü oyarlardı sevgi, barış, kardeşlik adına... Yaratılmışı severlerdi yaratandan ötürü ama nedense solcu sağcıyı, sağcı solcuyu hiç sevmezdi. Herhalde solcuyu da sağcıyı da Allah yaratmadığı için olsa gerek.
Neyse efendim. Asıl konu bizleriz, yani 12- 13 yaşlarındaki ergenler...
Toplanırdık bir ahşap binanın giriş merdivenlerinde ve o binada oturan biri ‘’ Lan bi defolun gidin. Kafamız şişti dırdırınızdan.’’ Diyene kadar biz de dünya meseleleri üzerinde fikir teatisinde bulunurduk. ( 12- 13 Yaşlarında, orta okul öğrencisi olduğumuzu bir kez daha hatırlatayım.)
İşte şimdi onlardan biri.
- Oooofff Oooofff.
-Ne oldu la Kemal? Neden ofluyorsun?
-Ya, bana bir kardeş geliyormuş.
-Nereden geliyormuş?
-Ne bileyim ooolum. Söylemiyorlar ki.
-Ben biliyorum nereden geldiğini?
-Essah mı? Nereden?
-Nereden gelecek ooolum. Annenin diz kapağından ( Yalanım varsa Allah canımı alsın. Muhabbet aynen böyle. )
-Saçmalama Mustafa. Kadının dizinden bebek mi gelirmiş hiç?
-Madem öyle sen söyle ukala Sami. Nereden geliyor bu bebek?
-Nereden gelecek oolum? Tabii ki Nuriye Teyzenin karnından geliyor.
-Hadi yaaa? Peki o bebeği oraya kim koymuş?
Evet... En nazik soru buydu. Tabiat Bilgisi derslerinde Terliksi Hayvandan Amipe, Amipten Sıtma Anofeline bir sürü çok hücreli ve tek hücreli canlının nasıl çoğaldığını, ürediğini öğrenmiştik, sınavlarda şemasını çatır çatır çiziyorduk ama insanın nasıl ürediği ve çoğaldığı hakkında hiç bir bilgimiz yoktu.
-O bebeği oraya tabii ki Allah koymuş?
-Ya Sami ben de onu anlamıyorum.
-Neyi anlamıyorsun Davut?
-Çocuğu annenin karnına Allah koyuyorsa baba denen şey ne işe yarıyor?
-Ooolum o çocuğa kim bakacak? Söyle bakalım baba olmasa çocuğa kim bakar ha?
-Hımm haklısın. Peki çocuk annenin karnında. İyi de onu oradan nasıl çıkarıyorlar?
-Nasıl olacak ooolum. Hastaneye götürüp karnını yarıyorlar bebeği oradan aldıktan sonra tekrar dikiyorlar karnını.
-Karnıyarık gibi yarıyorlar kadının karnını ha? Bizim Nuriye Teyzenin karnını böyle yaracaklar desene.
Bu arada Kemal başladı ağlamaya ve söylenmeye:
-Ah be anne. Bir çocuğun daha olsun diye karnını yardırmaya değer miydi? Ya şimdi dikemezlerse? Öyle karnıyarık gibi mi dolaşacaksın? Ah anne ahhhh.
Rıfkı söze girdi.
-Lan ooolum siz Sami’ye aldırmayın. Her konuda boş boş konuşur hıyarağası. Ben babama sordum ‘’ Sizin aklınız ermez öyle şeylere. Büyüyünce öğrenirsiniz.’’ Dedi.
Tam ‘’ Hıyarağası sana benzer.’’ Diye Rıfkı’nın üzerine yürüyordum ki nihayet Rum komşumuz Madam Elefrtia’nın kafası uzandı cumbadan.
-Vire çojuklar. Haydi gidin başka yerde çene yapin. Dimitri amjaniz uyuyor.
Dışımızdan ‘’ Tamam Eleftria Teyze’’ desek de içimizden ‘’ Gebersin namussuz ayyaş.’’ Diyerek uzaklaştık o kapıdan... Bize kapı mı yoktu sanki.
*******
Aradan yarım asırdan fazla zaman geçti. O gün ‘’ Çocuğu kadının karnına kimin koyduğunu tartışan bizlerin kimi çoktan öldü. Tabii ki bu geçen uzuuun zaman içinde çocuğu annenin karnına kimin koyduğunu öğrenmiştik.
Yaşayan arkadaşların pek çoğu şu anda ben gibi torun bakıyorlar.
Evet.. Torun dedim de... Daha dün benim torunla muhabbet ediyoruz. Fotoğrafta gördüğünüz 4.5 Yaşındaki o sevimli veletle yani. Konu bizim 55-56 sene önce Madam Elefria’nın oturduğu ahşap binanın merdiveninde konuştuğumuz konu. Yani bir bebek nasıl dünyaya gelir? Ama bu sefer insanlar üzerinden değil bir çift kumru üzerinden konuşuyoruz. Daha doğrusu torunum anlatıyor ben dinliyorum.
-Dedeeeeee
-Buyur kızım.
-O kuşlar nerede?
Efendim, torunumun neden bahsettiğini kısaca anlatayım: Geçen sene bu zamanlarda karşı apartmanın balkonuna bir çift kumru önce yuva yaptı. Daha sonra dişi kuş iki yumurta yumurtladı ve yumurtalar üzerinde kuluçkaya yattı. Bilahare yumurtalardan iki yavru çıktı. Bir süre erkek kuş yuvaya yiyecek taşıyıp dişisini ve yavrularını doyurdu. Derken yavrular büyüdü ve uçup gittiler. Bu sene aynı yuvaya gelen giden olmadı. Benim torun işte o kumruları soruyor.
-Onlar büyüdü uçtu gittiler kızım. Sen onları hatırlıyorsun demek ki.
-Eveeet...
-Yavru kuşları da hatırlıyor musun?
-Eveeett. Önce erkek kuşla kuşun karısı yuva yaptılar.
-Kuşun karısı mı? Yani dişi kuş?
-Hayırrr. Dişi kuş değil. Erkek kuşun karısı
-Hımm doğru. Sonra?
-Sonra kuşun karısı hamile kaldı.
-Anlamadım? Hamile kalmak mı? Sen onu da mı biliyorsun?
-Tabii biliyorum. Kuşun karısı hamile kaldı. Karnı şişti.
-Eeee. Sonra?
-Sonra iki tane yumurta yaptı.
-Hamile kaldıktan sonra iki tane yumurta mı yaptı?
-Ya dede sen de hiç bir şey bilmiyorsun. Evet.. Hamile kaldıktan sonra iki tane yumurta yaptı.
-Tamam anladım. Sonra?
-Sonra yumurtaların üzerinde oturdu.
-Hımm. Yumurtalar kırılmadı mı?
-Yok. Sağlam yumurtlardı. Kırılmadı.
-Peki sonra.
-Sonra kuşun kocası karısını aldı kuş hastanesine götürdü.
-Allah Allah. Ben bu kısmı kaçırmışım. Demek karısının doğum sancıları tutunca erkek kuş, karısını kuş hastanesine götürdü ha?
-Evettt.
-Eee sonra?
-Kuş hastanesinde doktorlar yumurtaların içindeki bebek kuşları çıkardılar.
-Hımmm. ‘’Maşallah iki adet nur topu gibi yavrunuz dünyaya geldi.’’ de demişlerdir mutlaka.
-Of dede yaaa. Dalga geçme. Ben burada sana ciddi bir şey anlatıyorum.
-Tamam tamam kızma. Sonra?
-Sonra erkek kuş ve kuşun karısı, bebek kuşları alıp buraya kendi evlerine getirdiler. Baktılar büyüttüler ve bebek kuşlar büyüyünce hepsi birden başka bir yere gittiler.
İşin doğrusu benim torunun anlattığı üreme ve doğum olayı benim 55-56 sene önce anlattığım üreme ve doğum olayından çok daha mantıklı ve gerçekçiydi.
Sormaya utandım ‘’ Peki o yavru kuşları yumurtanın içine kim koydu? Nasıl koydu?’’ Diye. Eminim onu da anlatırdı. Hem de benim 55-56 sene önce anlattığımdan çok daha mantıklı bir şekilde...
Bir de ‘’Z Kuşağı hiç bir şey bilmiyor.’’ Diyorsunuz. Valla her şeyi biliyorlar bence. Hem de bizlerden çok daha iyi biliyorlar.
( Kuşun Karısı Nasıl Doğum Yaptı? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.06.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.