Yaklaşık 9 aydır Atina’da esaret hayatı süren Esat Paşa, 2 Aralık 1913
tarihinde İstanbul’a geri döndü ve ardından 30 Aralık’ta merkezi Halep olan
6’ncı Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. Fakat Enver Paşa, Esat Paşa’nın
İstanbul’a yakın bir yerde görev yapmasını istiyordu. Bunun üzerine Esat Paşa
Halep’e gitmedi ve 1914 senesinde Tekirdağ’da 3’üncü Kolordu Komutanlığı’na
atandı.
Esat Paşa bu
yeni görevinde ilk
olarak Tekirdağ’da hasta nakilleri, silah teminatı, askeri talimler ve
bunun gibi birçok işle bizzat ilgilendi.
2 Kasım 1914 tarihinde yani Osmanlı Devletinin
I. Dünya Savaşına resmen girdiği
günün ertesi günü 1. Ordu Kumandanlığından Esat Paşa’ya
Gelibolu’ya giderek birliklerin tümünü komuta etmesi görevi verildi. 4 Kasım’da
1914 tarihinde de 3’üncü Kolordu Gelibolu’ya nakledildi.
8 Kasım günü Esat Paşa ağır bir hastalık geçirdi ve malulen emekliye
ayrılmak istedi. Bunu duyan Alman
Mareşal Liman von Sanders ona acil
bir telgraf yollayarak şöyle dedi:
“Enver Paşa ile görüştüm. Vaziyeti askeriyenizde( Askeri görevinizde ) kalmanızı sizden talep
ediyorum. Böyle mühim bir anda, vatan en iyi zâbitlerinden mahrumiyeti kabul
edemez. Tahriratla mükemmel salâhiyeti haiz yeni emirler alacaksınız. Bu
salâhiyete binaen karargâhı umumunuzu( Genel karargahınızı) hemen Gelibolu’ya nakledersiniz.”
Esat Paşa tüm
hayatı boyunca emirlere
itaat eden bir
komutan oldu. Bu
sefer de ağır
hasta olmasına rağmen
emirlere itaat ve
görevine devam etti.
18 Mart
1915’de İtilaf Devletleri
donanmasının dünyanın en
güçlü savaş gemileri
ile Çanakkale Boğazını
geçme teşebbüsünün onlar
açısından başarısızlıkla sonuçlanmasında Esat
Paşa’nın üstün komutanlığın
rolü oldukça fazlaydı.
Evet... Düşman Çanakkale Boğazını
geçememişti ancak denizde
başarısız olan düşmanın
bir kara harekatı
yapacağı kesindi. İşte bu
noktada Esat Paşa’ya
yine önemli görevler
düşüyordu. Çünkü Osmanlı Genelkurmayı, Esat Paşa’nın
emri altındaki 3. Kolordunun
Bolayır’dan başlayarak Gelibolu Yarımadasını
korumasını istiyordu.
Düşman 25 Nisan 1915’de Karaya asker
çıkarmaya başladı. Ancak burada
önemli bir noktanın
altını çizmekte de
yarar var.
5. Ordu
Komtanı Limon won Sanders
ile 3. Kolordu
Komutanı Esat Paşa
arasında oldukça önemli görüş
ayrılıkları vardı. Bu
görüş ayrılıkları şunlardı:
1- Limon won Sanders, düşman çıkarmasının
Saros Körfezine yapılacağını
düşünürken Esat Paşa
çıkarmanın hedefinin Seddü’l Bahir
ve Kabatepe olacağını
düşünüyordu 2- Limon won
Sanders düşmanı içeride
bekleyip ani bir
taarruzla püskürtmeyi düşünürken
Esat Paşa ‘’Kıyıda mevzilenelim
ve daha çıkarma yapmadan
işlerini bitirelim.’’ Düşüncesindeydi.
Bundan sonrasını Esat Paşa’nın
anılarından dinleyelim:
Tarih 25 Nisan 1915
İtilaf Devletleri orduları
karaya asker çıkarmaktadır.
“Bir taraftan durumu bildirmek, gerekli emirleri almak üzere
aynı zamanda Eceabat’a çabuk gidebilmek için bir araç istemek üzere otomobille kendisini
aramaya gittim. Bolayır’a yaklaştığımda yanında yaveri Brike olduğu halde bir çalının arkasında dürbünüyle düşman gemilerini seyrederken
buldum. Otomobilimi bir sırtın arkasına bıraktım, yürümeye başladım.
Beni görünce düşman görür korkusuyla telaşa kapılarak “yere yat” işaretini
verdi. Bunun üzerine yere yatmak zorunda kalarak sürüne
sürüne yanına gittim... Kendisine, asıl çıkarmanın Arıburnu ile
Seddülbahir’de başladığını ve Saros Körfezi’ne gelen bu gemilerin bir gösterişten ibaret olmasının muhtemel bulunduğunu söyledim.
Bir an önce Eceabat’a gidip duruma el atabilmek için emrinde bulunan şirket
vapurunun geçici olarak emrime verilmesini rica ettim. Düşman hakkındaki
görüşümü yerinde buldu, karargâha dönüşe karar vererek şirket vapuruyla Eceabat’a
gitmeme izin verdi. Yalnız kendisinden yapılacak hareket hakkında hiçbir
talimat alamadım.’’
Evet... Limon won
Sanders’in İngilizlerin sahte
çıkarma harekatını yutması
maalesef Türk ordusuna
çok zor anlar
yaşattı Çanakkale Savaşlarında.
Çanakkale Kara Savaşlarının
bu ilk çıkarma
günü ile ilgili olarak
Esat Paşa’nın hatıraları
ile Mustafa Kemal’in
anıları biraz farklılık
gösterir.
Esat Paşa’ya göre
İngilizlerin iki tümene yakın kuvvetine karşı, 57. ve 27. Alayların
birlikte gösterdiği taarruzlar sonunda, çıkarma birlikleri ilk çıktıkları kıyı
sırtlarına sıkıştırıldılar. Ancak 9.tümenden 19.Tümene( Mustafa Kemal’in emrinde
bulunan ihtiyat tümeni ) gelen “Düşman Kabatepe kumsalına
asker çıkardı” haberi üzerine, 77. Alay güneye, Palamutluk sırtına
yönlendirildi. Bu vaziyetteYarbay Mustafa Kemal, Maltepe’deki 72. Alayın
yanında bulunduğu sırada Esat Paşa ile karşılaştı. Yarbay Mustafa Kemal, Esat
Paşa’nın yanına geldi. Esat Paşa’ya Tümenini
düşman donanması tarafından yapılan ve birçok kayıplara sebebiyet veren ateş
yağmurundan kurtarmak için geri çekmeyi ve daha
sonra Eğertepe’yi geri almak düşüncesinde olduğunu söyledi.Esat Paşa
kendisine:“Beyefendi, askerimiz eğitimi henüz noksan olduğundan tarihte birçok
örnekleri görüldüğü gibi bu çekilişi bozgun sayarak istediğimiz yerde
durmayarak kaçmaya kalkışacaktır. Bunun içindir ki tümenimiz yerinde kalarak
gerekirse düşmana saldıracaktır. Ölmek var dönmek yok ”cevabını verdi.
Bunun üzerine Mustafa Kemal cepheye dönerek bulunduğu bölgeyi savunup düşmanın
bir adım dahi ilerlemesini engelledi.
Mustafa Kemal’e göre
ise 24-25 Nisan günü saat sabaha karşı 05.50’de 19. Tümen Komutanı
Mustafa Kemal, Esat Paşa’yı aradı. Zırhlı gemilerin, kruvazörlerin ve nakliye
gemilerinin Saros, Seddülbahir ve Arıburnu’na
ilerlediklerini söyledi. Bunun üzerine Esat Paşa derhal karargâhına gitti.
Arıburnu bölgesinden top seslerini duyan Mustafa Kemal, bir süvari bölüğünü
Kocatepe istikameti bölgesine keşif için gönderdi. Daha sonra, inisiyatif alarak 07.45’te
karargâhından 57. Alay ile birlikte yanına bir dağ bataryasını alarak hareket
etti. 09.40’da Kocaçimen Tepe’ye vardığında askerlerine istirahat verdikten
sonra çıkarmayı gözetlemek için beraberindeki birkaç subay yaya olarak Conkbayırı’na
doğru hareket etti.
Mustafa Kemal’in inisiyatif alarak tümenini zamanında savaşa sokması, Kocaçimen
Tepe’nin düşman eline geçmesini engellemiş ve düşmanın Boğaz’a hâkim olma
planlarını sonuçsuz bırakmıştır.
25 Nisan günü Mustafa Kemal’in başarısından dolayı Gümüş İmtiyaz Madalyası’nı
bizzat Esat Paşa kendisi takmıştır.
Düşmana karşı yapılan
başarılı savunma İstanbul’da
heyecana sebep olmuştu.
Başkomutan vekili Enver Paşa 11 Mayıs’ta
Çanakkale’ye geldi.
Cephedeki büyük başarılarından dolayı 15 Mayıs’ta 3’üncü Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya, 19’uncu Tümen Komutanı
Mustafa Kemal Paşa’ya ve 5’inci Ordu Kurmay Başkanı Kazım (İnanç) Paşa’ya üstün
hizmet madalyaları takıldı. Ancak bu
arada gerek Enver
Paşa gerekse Limon won Sanders
elde edilen başarılar
sebebiyle gaza gelmiş
olduklarından düşmana taarruz
edilerek Çanakkale’den
sökülüp atılmasını istiyordu. Lakin Esat
Paşa bu görüşte
değildi. ‘’ Biz düşmanın üzerine
gideceğimize onlar bizim
üzerimize gelsin’’ Diyordu. Nedeni
ise gayet basit
ve anlaşılırdı: Ordunun boşa
harcayacak tek bir mermisi
bile yoktu. ‘’
Ağustos 1915 başlarına kadar
tüm eksiklere rağmen
düşman karşısında oldukça başarılı
ve mucizevi bir
savunma ve yer
yer taarruz yapan Türk
ordusunda 8 Ağustos günü
önemli bir değişiklik
yapıldı. Bu değişiklikle
birlikte tüm birlikler
Anafartalar Grup Komutanlığı
emrine verildi ve bu komutanlığın
başına da Albay
Fevzi Bey ( Çakmak ) Getirildi.
5. Ordu
komutanı Limon won Sanders, Fevzi Bey’e 8. Ağustos gecesi
düşmana taarruz etme
emri verdi. Fakat Fevzi Bey ‘’
Askerin dinlenmesi lazım.
Bir taarruz en
erken 9 Ağustos sabahı
yapılabilir.’’ Diyerek emre
karşı geldi. Bunun üzerine kızan Limon won Sanders onu
Anafartalar Grup Komutanlığından alarak
yerine Albay Mustafa Kemal’i getirdi.
10 Ağustos’a gelindiğinde Mustafa
Kemal’in üstün sevk ve
idaresi altındaki Türk ordusu Conkbayırı hücumu sonrasında İngiliz
hattını bozdu ve düşman askerleri dağılmaya başladı.
Suvla ile Anzak’ta tek bir önemli mevki bile müttefik
güçler tarafından ele geçirilemedi. Çanakkale Boğazı için yapılan savaş fiilen
sona erdi. 6-10 Ağustos tarihlerinde toplam 50.000 asker savaşa katıldı ve
18.000şehid verildi.
Esat Paşa Çanakkale Savaşı’nın sonu hakkındaki fikirlerini şu ifadelerle dile
getirdi:
“Denizden ve karadan cephemize ve geri hatlarımıza sayısız mermiler vekara
torpilleri atılıyordu. Havadan inen ve yahut büyük düşen
siperlerinden gelen el bombaları, hesapsızdı. Tayyarelerle çivi
yağdırılıyor, yer altından lağım patlatılıyordu. Bunların hepsi askerlerimizin maneviyatına menfi hiç
bir tesir yapmadı. Kumandanlar, zabitler, küçük rütbeli zabitler ve nihayet kahraman
efradımız vazifelerine fütursuzca devam ediyorlardı. Canlarını esirgemiyorlardı.
Büyük bir metanet ve cesaretle muhafaza etmekte oldukları bu mertçe vaziyetlerini,
aynı inat ve cesaretle uğraşan İngiliz’e ve Müttefiklere usanç vermiştir.
..Nihayet ricattan başka çare olmadığına hükmederek, Gelibolu Yarımadası’nı
tahliye ettiler.
Çanakkale Savaşlarından sonra Esat Paşa 1917 yılında İstanbul’a üçüncü
ziyaretini yapan Alman İmparatoru Kayzer II. Wilhem’in mihmandarlığı
görevini yaptı.
30 Eylül 1917’de merkezi İstanbul’da bulunan 1. Türk Ordusunun kumandanı Müşir
Von Der Goltz Paşa, merkezi Bagdat’ta bulunan VI. Ordu komutanlığına
atandı.Üçüncü Kolordu Kumandanı Esat Paşa da 29 Eylül tarihi itibariyle Goltz
Paşa’nın yerine 1. Ordu Kumandanlığı’na tayin edildi.
8 Haziran 1918’de 3. Ordu komutanlığına atanan Esat Paşa, daha sonra Askeri
Okullar Müfettişliği ve 2. Ordu Müfetişliği yaptıktan sonra, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan mütareke durumlarını
beğenmediği için 19 Ekim1919’da kendi isteği ile emekliliğe
ayrıldı.
1920 yılında Ali Rıza Paşa’dan sonra hükümeti kuran Salih
Paşa kabinesinde on beş gün Bahriye Nazırlığı yaptı.
Bundan sonraki hayatını
ise kendisi şöyle
anlatır:
''Mütareke (ateşkes) devresinde Bahriye Nazırı (Deniz Bakanı) sıfatıyla hizmet
etmiş olduğum halde, kanun gereği 5.000 kuruş maaşla emekli oldum. Maaşımın azlığını gözden uzak tutmayan Atatürk’ün,
emriyle, İstanbul Sigorta ve daha sonra Tramvay Şirketi Yönetim
Kurulu Üyeliği’ne, Millet Meclisi Başkanı Mustafa Abdülhalik Renda’nın
isteğiyle Göçmen Olmayanlar Komisyonu’na ve nihayet
cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün büyük lütuflarıyla Cam ve Şişe
Fabrikaları Yönetim Kurulu Başkanlığı’na atandım. Bugüne kadar geçim
sıkıntısını duyurmamış olan adı geçenlerin şükran borçlusu ve ezeli
minnettarıyım.''
2 Kasım 1952’de 90 Yaşında vefat
eden Esat Paşa
Karacaahmet Mezarlığına defnedildi.
Allah makamını cennet
eylesin
SON