Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 6.06.2022
Okunma Sayısı : 931
Yorum Sayısı : 3



Yaklaşık 9 aydır Atina’da esaret hayatı süren Esat Paşa, 2 Aralık 1913 tarihinde İstanbul’a geri döndü ve ardından 30 Aralık’ta merkezi Halep olan 6’ncı Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. Fakat Enver Paşa, Esat Paşa’nın İstanbul’a yakın bir yerde görev yapmasını istiyordu. Bunun üzerine Esat Paşa Halep’e gitmedi ve 1914 senesinde Tekirdağ’da 3’üncü Kolordu Komutanlığı’na atandı.

Esat  Paşa  bu  yeni  görevinde  ilk  olarak Tekirdağ’da hasta nakilleri, silah teminatı, askeri talimler ve bunun gibi birçok işle bizzat ilgilendi.

2 Kasım 1914 tarihinde yani  Osmanlı  Devletinin  I. Dünya  Savaşına  resmen  girdiği  günün  ertesi  günü 1. Ordu Kumandanlığından Esat Paşa’ya Gelibolu’ya giderek birliklerin tümünü komuta etmesi görevi verildi. 4 Kasım’da 1914 tarihinde de 3’üncü Kolordu Gelibolu’ya nakledildi.

8 Kasım günü Esat Paşa ağır bir hastalık geçirdi ve malulen  emekliye  ayrılmak  istedi. Bunu duyan Alman Mareşal Liman von Sanders  ona  acil  bir  telgraf  yollayarak şöyle  dedi:

“Enver Paşa ile görüştüm. Vaziyeti askeriyenizde( Askeri  görevinizde ) kalmanızı sizden talep ediyorum. Böyle mühim bir anda, vatan en iyi zâbitlerinden mahrumiyeti kabul edemez. Tahriratla mükemmel salâhiyeti haiz yeni emirler alacaksınız. Bu salâhiyete binaen karargâhı umumunuzu( Genel  karargahınızı) hemen Gelibolu’ya nakledersiniz.”

Esat  Paşa  tüm  hayatı  boyunca  emirlere  itaat  eden  bir  komutan  oldu.  Bu  sefer  de  ağır  hasta  olmasına  rağmen  emirlere  itaat  ve  görevine  devam  etti.

18  Mart  1915’de  İtilaf  Devletleri  donanmasının  dünyanın  en  güçlü  savaş  gemileri  ile  Çanakkale  Boğazını  geçme  teşebbüsünün  onlar  açısından  başarısızlıkla  sonuçlanmasında  Esat  Paşa’nın  üstün  komutanlığın  rolü  oldukça  fazlaydı.

Evet... Düşman  Çanakkale  Boğazını  geçememişti  ancak  denizde  başarısız  olan  düşmanın  bir  kara  harekatı  yapacağı  kesindi. İşte  bu  noktada  Esat  Paşa’ya  yine  önemli  görevler  düşüyordu. Çünkü  Osmanlı  Genelkurmayı, Esat  Paşa’nın  emri  altındaki 3. Kolordunun Bolayır’dan  başlayarak Gelibolu  Yarımadasını  korumasını  istiyordu.

Düşman  25  Nisan 1915’de Karaya  asker  çıkarmaya  başladı. Ancak  burada  önemli  bir  noktanın  altını  çizmekte  de  yarar  var.

5.  Ordu  Komtanı  Limon won  Sanders  ile  3.  Kolordu  Komutanı  Esat  Paşa  arasında  oldukça önemli  görüş  ayrılıkları  vardı.  Bu  görüş  ayrılıkları  şunlardı:  1- Limon  won  Sanders, düşman  çıkarmasının  Saros  Körfezine  yapılacağını  düşünürken  Esat  Paşa  çıkarmanın  hedefinin  Seddü’l Bahir  ve Kabatepe olacağını  düşünüyordu  2- Limon  won  Sanders  düşmanı  içeride  bekleyip  ani  bir  taarruzla  püskürtmeyi  düşünürken  Esat  Paşa ‘’Kıyıda  mevzilenelim  ve daha  çıkarma  yapmadan  işlerini  bitirelim.’’  Düşüncesindeydi.

Bundan  sonrasını  Esat Paşa’nın  anılarından  dinleyelim:

Tarih 25  Nisan  1915  İtilaf  Devletleri  orduları  karaya  asker  çıkarmaktadır.

“Bir taraftan durumu bildirmek, gerekli emirleri almak üzere  aynı zamanda Eceabat’a çabuk gidebilmek için bir araç istemek üzere otomobille kendisini aramaya gittim. Bolayır’a yaklaştığımda yanında yaveri Brike olduğu halde bir çalının arkasında dürbünüyle düşman gemilerini seyrederken buldum. Otomobilimi bir sırtın arkasına bıraktım, yürümeye başladım. Beni görünce düşman görür korkusuyla telaşa kapılarak “yere yat” işaretini verdi. Bunun üzerine yere yatmak zorunda kalarak sürüne sürüne yanına gittim... Kendisine, asıl çıkarmanın Arıburnu ile Seddülbahir’de başladığını ve Saros Körfezi’ne gelen bu gemilerin bir gösterişten ibaret olmasının muhtemel bulunduğunu söyledim. Bir an önce Eceabat’a gidip duruma el atabilmek için emrinde bulunan şirket vapurunun geçici olarak emrime verilmesini rica ettim. Düşman hakkındaki görüşümü yerinde buldu, karargâha dönüşe karar vererek şirket vapuruyla Eceabat’a gitmeme izin verdi. Yalnız kendisinden yapılacak hareket hakkında hiçbir talimat alamadım.’’

Evet...  Limon  won  Sanders’in  İngilizlerin  sahte  çıkarma  harekatını  yutması  maalesef  Türk  ordusuna  çok  zor  anlar  yaşattı  Çanakkale  Savaşlarında.

Çanakkale  Kara  Savaşlarının  bu  ilk  çıkarma  günü ile  ilgili  olarak  Esat  Paşa’nın  hatıraları  ile  Mustafa  Kemal’in  anıları  biraz  farklılık  gösterir.

Esat  Paşa’ya  göre  İngilizlerin iki tümene yakın kuvvetine karşı, 57. ve 27. Alayların birlikte gösterdiği taarruzlar sonunda, çıkarma birlikleri ilk çıktıkları kıyı sırtlarına sıkıştırıldılar. Ancak 9.tümenden 19.Tümene( Mustafa Kemal’in  emrinde  bulunan  ihtiyat  tümeni ) gelen “Düşman Kabatepe kumsalına asker çıkardı” haberi üzerine, 77. Alay güneye, Palamutluk sırtına yönlendirildi. Bu vaziyetteYarbay Mustafa Kemal, Maltepe’deki 72. Alayın yanında bulunduğu sırada Esat Paşa ile karşılaştı. Yarbay Mustafa Kemal, Esat Paşa’nın yanına geldi. Esat  Paşa’ya Tümenini düşman donanması tarafından yapılan ve birçok kayıplara sebebiyet veren ateş yağmurundan kurtarmak için geri çekmeyi ve daha  sonra Eğertepe’yi geri almak düşüncesinde olduğunu söyledi.Esat Paşa kendisine:“Beyefendi, askerimiz eğitimi henüz noksan olduğundan tarihte birçok örnekleri görüldüğü gibi bu çekilişi bozgun sayarak istediğimiz yerde durmayarak kaçmaya kalkışacaktır. Bunun içindir ki tümenimiz yerinde kalarak gerekirse düşmana saldıracaktır. Ölmek var dönmek yok ”cevabını verdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal cepheye dönerek bulunduğu bölgeyi savunup düşmanın bir adım dahi ilerlemesini engelledi.

Mustafa  Kemal’e  göre  ise 24-25 Nisan günü saat sabaha karşı 05.50’de 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, Esat Paşa’yı aradı. Zırhlı gemilerin, kruvazörlerin ve nakliye gemilerinin Saros, Seddülbahir ve Arıburnu’na ilerlediklerini söyledi. Bunun üzerine Esat Paşa derhal karargâhına gitti.

Arıburnu bölgesinden top seslerini duyan Mustafa Kemal, bir süvari bölüğünü Kocatepe istikameti bölgesine keşif için gönderdi. Daha  sonra, inisiyatif alarak 07.45’te karargâhından 57. Alay ile birlikte yanına bir dağ bataryasını alarak hareket etti. 09.40’da Kocaçimen Tepe’ye vardığında askerlerine istirahat verdikten sonra çıkarmayı gözetlemek için beraberindeki birkaç subay yaya olarak Conkbayırı’na doğru hareket etti.

Mustafa Kemal’in inisiyatif alarak tümenini zamanında savaşa sokması, Kocaçimen Tepe’nin düşman eline geçmesini engellemiş ve düşmanın Boğaz’a hâkim olma planlarını sonuçsuz bırakmıştır.

25 Nisan günü Mustafa Kemal’in başarısından dolayı Gümüş İmtiyaz Madalyası’nı bizzat Esat Paşa kendisi takmıştır.


Düşmana  karşı  yapılan  başarılı  savunma  İstanbul’da  heyecana  sebep  olmuştu.  Başkomutan vekili Enver  Paşa 11  Mayıs’ta  Çanakkale’ye  geldi. Cephedeki  büyük  başarılarından  dolayı 15 Mayıs’ta 3’üncü Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya, 19’uncu Tümen Komutanı Mustafa Kemal Paşa’ya ve 5’inci Ordu Kurmay Başkanı Kazım (İnanç) Paşa’ya üstün hizmet  madalyaları takıldı. Ancak  bu  arada  gerek  Enver  Paşa  gerekse Limon  won Sanders  elde  edilen  başarılar  sebebiyle  gaza  gelmiş  olduklarından  düşmana  taarruz  edilerek   Çanakkale’den sökülüp  atılmasını  istiyordu. Lakin  Esat  Paşa  bu  görüşte  değildi. ‘’ Biz  düşmanın  üzerine  gideceğimize  onlar  bizim  üzerimize  gelsin’’ Diyordu.  Nedeni  ise  gayet  basit  ve  anlaşılırdı: Ordunun  boşa  harcayacak tek  bir  mermisi  bile  yoktu. ‘’

Ağustos 1915  başlarına  kadar  tüm  eksiklere  rağmen  düşman  karşısında oldukça  başarılı  ve  mucizevi  bir  savunma  ve  yer  yer  taarruz yapan  Türk  ordusunda  8 Ağustos  günü  önemli  bir  değişiklik  yapıldı.  Bu  değişiklikle  birlikte  tüm  birlikler  Anafartalar  Grup  Komutanlığı  emrine  verildi  ve  bu  komutanlığın  başına  da  Albay  Fevzi  Bey ( Çakmak )  Getirildi.

5.  Ordu  komutanı  Limon won  Sanders, Fevzi Bey’e 8. Ağustos  gecesi  düşmana  taarruz  etme  emri  verdi. Fakat Fevzi  Bey  ‘’ Askerin  dinlenmesi  lazım.  Bir  taarruz  en  erken  9 Ağustos  sabahı  yapılabilir.’’ Diyerek  emre karşı  geldi. Bunun  üzerine kızan Limon won Sanders  onu  Anafartalar  Grup  Komutanlığından  alarak  yerine  Albay  Mustafa Kemal’i  getirdi.

10 Ağustos’a gelindiğinde Mustafa  Kemal’in üstün  sevk  ve  idaresi  altındaki Türk  ordusu Conkbayırı hücumu sonrasında İngiliz hattını bozdu ve düşman askerleri dağılmaya başladı. Suvla ile Anzak’ta tek bir önemli mevki bile müttefik güçler tarafından ele geçirilemedi. Çanakkale Boğazı için yapılan savaş fiilen sona erdi. 6-10 Ağustos tarihlerinde toplam 50.000 asker savaşa katıldı ve 18.000şehid verildi.

Esat Paşa Çanakkale Savaşı’nın sonu hakkındaki fikirlerini şu ifadelerle dile getirdi:

“Denizden ve karadan cephemize ve geri hatlarımıza sayısız mermiler vekara torpilleri atılıyordu. Havadan inen ve yahut büyük düşen siperlerinden gelen el bombaları, hesapsızdı. Tayyarelerle çivi yağdırılıyor, yer altından lağım patlatılıyordu. Bunların hepsi askerlerimizin maneviyatına menfi hiç bir tesir yapmadı. Kumandanlar, zabitler, küçük rütbeli zabitler ve nihayet kahraman efradımız vazifelerine fütursuzca devam ediyorlardı. Canlarını esirgemiyorlardı. Büyük bir metanet ve cesaretle muhafaza etmekte oldukları bu mertçe vaziyetlerini, aynı inat ve cesaretle uğraşan İngiliz’e ve Müttefiklere usanç vermiştir. ..Nihayet ricattan başka çare olmadığına hükmederek, Gelibolu Yarımadası’nı tahliye ettiler.

Çanakkale  Savaşlarından  sonra  Esat Paşa 1917 yılında İstanbul’a üçüncü ziyaretini yapan Alman İmparatoru Kayzer II. Wilhem’in mihmandarlığı görevini yaptı.

30 Eylül 1917’de merkezi İstanbul’da bulunan 1. Türk Ordusunun kumandanı Müşir Von Der Goltz Paşa, merkezi Bagdat’ta bulunan VI. Ordu komutanlığına atandı.Üçüncü Kolordu Kumandanı Esat Paşa da 29 Eylül tarihi itibariyle Goltz Paşa’nın yerine 1. Ordu Kumandanlığı’na tayin edildi.

8 Haziran 1918’de 3. Ordu komutanlığına atanan Esat Paşa, daha sonra Askeri Okullar Müfettişliği ve 2. Ordu Müfetişliği yaptıktan sonra, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan mütareke durumlarını 
beğenmediği için 19 Ekim1919’da kendi isteği ile emekliliğe ayrıldı.

1920 yılında Ali Rıza Paşa’dan sonra hükümeti kuran Salih Paşa kabinesinde on beş gün Bahriye Nazırlığı yaptı.

Bundan  sonraki  hayatını  ise  kendisi  şöyle  anlatır:

''Mütareke (ateşkes) devresinde Bahriye Nazırı (Deniz Bakanı) sıfatıyla hizmet etmiş olduğum halde, kanun gereği 5.000 kuruş maaşla emekli oldum. Maaşımın azlığını gözden uzak tutmayan Atatürk’ün, 
emriyle, İstanbul Sigorta ve daha sonra Tramvay Şirketi Yönetim Kurulu Üyeliği’ne, Millet Meclisi Başkanı Mustafa Abdülhalik Renda’nın isteğiyle Göçmen Olmayanlar Komisyonu’na ve nihayet cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün büyük lütuflarıyla Cam ve Şişe Fabrikaları Yönetim Kurulu Başkanlığı’na atandım. Bugüne kadar geçim sıkıntısını duyurmamış olan adı geçenlerin şükran borçlusu ve ezeli minnettarıyım.''


2  Kasım 1952’de  90  Yaşında  vefat  eden  Esat  Paşa  Karacaahmet  Mezarlığına  defnedildi.

Allah  makamını  cennet  eylesin

                               SON

( Unutulmuş Bir Kahraman: Esat Paşa—2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 6.06.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.