Bir rengi yok bu duygunun aslında bir hikâyesi de yok.

Serap misali kaybolan yanlı aşksın sen

Mevsimin tadı damağında bir aksansın

Aksıran iç sesim

Akseden sessizliksin

Gizinde saklıyım bu imkânsız aşkın

İzini sürdüğüm bilinmezin

Doğasına aykırıyım belki de hayatın

 

Sırtımı sıvazlayan elin yok artık

Artık yılıdır mutluluk, bu şuursuz sevdanın

Gönül pencerem kırık

Belki de bir düş artığıdır her katık

Yaptığım geceden yüreğime batan kıymık.

 

İmha ettim mazimi

İhbar ettim ahvalimi

İdam mangam hazır ol da

İçtimada geçen ömrün kırık tokası

Azat edemediğim çocuk yüreğim

Bir düş ertesi her gerçek

Kamburu yalnızlığın

Kambersiz düğün misali

Sevincim yok artık hayat denen yokuşta.

 

Dizlerim titrerken dizelerimi ihya edemiyorum

Dizini dövdüm düşlerin

Gerçeklerin perçeminde ölümüne sevdalandığım

Hayallerin serzenişinde bitimine geldiğim sevincim

 

Düş taksimleri adeta mevsimin muhtırası, geceyi b/ölen dingin rüzgâr gün çekmecelerinde saklı nidaların fısıltısı ve öykündüğüm dünümde saklı hüznüme duyduğum özlem…

Ne sevebildiğim ne de nefret edebildiğim bir öyküm yok benim: günün kat izinde saklı bir sevinç ise asla değilim.

İhbar edeceğim tutuklusu kaldığım hiçbir şey yok sessizliğin gayesinde saklı iken tepki vermeden durmayan yüreğim ve işte artık atmayı da unutan.

Yiten bir özlem var içimde ruhumun belleğinde saklı bir niyet var kaydı bozuk bir rüya belki de her gece üstünü örttüğüm sessizliğe de nispet edercesine haşmetli bir yokluk ve serzenişim sadece kendime.

Kimliğimi kaybettim ben bu dik yokuşta üstüne bir bardak şiir içmişken yazdığım bunca şeyin üstüne sadece acil bir son acil bir çıkış noktası talep ediyorum evrenden.

İçim kasvetli ve vapurlar ötüyor.

Yaşlı ve yaslı şehir sefil yüreğimde saklı zemheri.

Tutuklusu olduğum iklim bile terk etti beni en çok da duygu trafiğinde kaybolduğum kadar da katık yaptım dünlerimi.

Mücbir sebeplerden asılı kaldığım gök kubbe ve tevazu yüklü yüreğimde saklı o sayaç ve ikilettiğim günün ikbali yarının muadili hiçbir duygum yok artık bu seferi yalnızlıkta hicabını duyuyorum hasretin haset edenlere dahi yok tek sözüm ve gözüm üzerinde evrenin bense nazara geldiğimin ötesinde nazara almıyorum artık günü geceyi.

Bir mihrapsa yerinde kalan.

Bir mizansense asılı kaldığım.

Tutuklusu olduğum hiçbir hayalim yok benim ve yitimi günün ve yitimi hasretin nasıl da uzağındayım kendimin.

Düşlerimin tekelindeyim ve bir nebze de olsa mutlandığım.

O ıslak zemin ve tesellisi dünün, günü öğüttüğüm aşkla övündüğüm.

Sergüzeşt hayaller coğrafyası yüreğe her kıymık battığında derinlerden firar eden sözcükler belki de bir adım sonram iken öncemle mukayese edip de tasalandığım.

Hükmünü yitiren duygular coğrafyası adeta o ritim bozukluğu ve nabzım hızla atarken soluğumu tuttuğum.

Düş pembesi bir iklim serzenişimde saklı sitemim ve suskunluğun sireni bense frene basacağıma gaza basıyorum ve basınç yükseldi mi içinde kayboluyorum havasızlığın.

Tütsüler yaktığım ve mum söndürdüğüm mum gibiyim belki de için için eridiğim belki de dibimi aydınlattığım.

Neşriyatı ömrün nasıl da nazik bir reverans aşkın serenadı.

Hecelediğim bir yasa adeta aşkın hicvi, harcanan zaman tutkal gibi yapışkan acıların saltanatı.

Bayramın güzelliği ve hayatın tevazu yüklü iklimi yine mi dünde kaldı?

Boşa düştüğüm ve başa döndüğüm.

İçimin kıyıldığı acının ertesi adeta bir düş çekmecesi iken üstüne serildiğim gece ve ertesi günün azabının şimdiden verilen hükmü ve işte şüheda anılar canlanıyor bense kırık tekeriyim devranın.

Sükûnet dilediğim bir fasıla aklımın ambarı ve aşkın hicranı dolduruşa geldiğim ve dolmuş misali bir binip bir indiğim hayatın rüzgârına yakalandığım ve biçimsiz bir şekil iken hıçkırığın tezahürü.

Nemli gökyüzü.

Namı almış yürümüş bir kez günün.

Nidaları susmayan çocuk gelin.

Nazarında evrenin, nezdinde duyguların ve işte kıblesi ömrün kınandığım kadar kandığım döngünün kandırıkçı seslenişi.

Harcanan para gibi ömrü de faiziyle yâd ettiğim.

 

 

 


( Hiçbir Duygum Kalmadı Artık Bu Yalnızlıkta başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 25.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.