(NOT: Geçen hafta özel işlerimden dolayı ekleme yapamadım. Romanımızın finaline yaklaşıyoruz. Finali henüz yazmadığım için biraz gecikme olabilir. Site sakini arkadaşlardan özür dilerim.) 

Müdür Fevzi’nin dükkanı kapatıp alarmı açmasından sonra herkes arabalarına binip farklı yönlere doğru uzaklaştılar. Ali evine gitmeye niyetlenmişti. Aklına telefonunu açmak geldi. Emniyet’e götürüldükten sonra telefonunu açmaya fırsat olmamıştı. Açılan telefondaki arama sayısını görünce gözleri irileşti. Hatice 45, Serhat 10 Recep 10 kere aramıştı. Arayanlar arasında tanımadığı numaralar da vardı. Hatice’yi aradı.

-Alo Ali? Nerelerdesin? Sabahtan bu yana arıyorum telefonun kapalı.

            Anlaşılan Hatice’nin olanlardan haberi yoktu.

-Fırsatım olmadı Hatice. Sabah Emniyete götürdüler.

            Telefonun diğer tarafındaki Hatice birden panikledi.

-Ne oldu Ali? Şu anda neredesin? İyi misin?

-Telaşlanma Hatice iyiyim. Acil bir şey mi var? 45 kere aramışsın.

-Vardı Ali. Çok acil bir şey vardı. Ama geç kaldık. Yarın öğleden sonra ortaklar kurulu toplantısı var. Babamın nerede olduğundan haberin var mı?

-….

-Ali beni duyuyor musun?

-Duyuyorum Hatice. Caner Bey’in nerede olduğundan haberim yok. Dün gece beni aradı. Telefon ve sim kart istedi. Ulaşamıyor musun?

-Telefonu kapalı Ali. Hastanedeki kamera kayıtlarına göre gece saat 2,3 civarında siyah bir minibüsle hastaneden ayrılmış. Haber alamıyoruz. Öncesinde hastaneye hukuk müşaviri ve noter çağırmış. Bazı vekaletnameler hazırlatmış. Hukuk müşaviri toplantı istedi.

-Eve gidiyorum Hatice. Bugün haddenden fazla yoğunluk yaşadım. Dinlenmem lazım. Yarın görüşsek olur mu?

-Peki Ali. Sabah erken holdinge gelirim. Görüşürüz.

-Görüşürüz. İyi geceler.

            Ali doktorun tüm ısrarlarına rağmen hastaneden çıktıktan sonra olanları bilmiyordu. Müşerref Çaylı ve camia yanlıları hastaneye gelirlerse sıkıntı olmasını istemediği için uzak durmuş, günlük rutinlerini halletmişti. Küçük Ağa’nın telefonu halen kapalıydı. Yazılı, görsel ve internet medyası 15 Kasım’dan sonra tam olarak uykuya yatmıştı. Sinekten çıkan yağı haber yapan medya Sapanca’daki depoya yapılan baskını görmemişti. Medyanın görmediği sadece Sapanca baskını değildi. Ülkenin en büyük turizmcilerinden Caner Çaylı’ya işyerinin önünde yapılan saldırıyı da medya görmemişti. Bir iki muhalif sitede son dakika diye isim vermeden camia içinde hesaplaşma diye küçük haber çıkmıştı o kadar. Demek ki basının olan biten her şeyden haberi vardı. Daha önce defalarca olduğu gibi istenilmeyen haberler sümen altına atılmıştı.

            Başka bir zamanda ve başka bir ülkede ilginç olsa da demek ki yeterince ilginç bulunmamış, yaşananlara haber değeri verilmemişti.

            İzlenmediğine emin olmak için bayağı bir gezen Ali, emin olunca evinde sıcak bir duş aldı, banyodan çıkmadan soğuk suyun altında 10 dakika kadar bekledi. Hazırladığı hazır çorbayı içine ekmek doğrayıp yedi. İki ağrı kesici, iki tanede kas gevşetici içip yattı.

           

21 Kasım 2013

 

            Sabah saat 08,15 te Çaylı Otel’in önünde arabadan indiğinde Hatice giriş kapısının önünde geziniyordu. Selam verip yaklaştı.

-Hayırdır Hatice sıkıntılı görünüyorsun?

            Kapı kenarında kendilerini takip eden güvenlikçiye işaret etti.

-Bize iki çay söyler misin arkadaşım?

            Birkaç dakika içinde fincanlarda çayları ellerindeydi.

-Sigaran var mı?

-Efendim?

-Sigara kullanıyorsan bir tane versene.

            Ali güvenlikçinin uzattığı sigarayı cebinden çıkardığı çakmakla yaktı. Hatice ilgiyle izliyordu.

-Sigara içtiğini bilmiyordum Ali. Paket taşımıyorsun ama çakmağın var. İlginç.

-Meslek alışkanlığı Hatice. Dağda ateş her şeydir. Sigara kullanmıyorum ama çakmak ve kibritsiz yola çıkmam. Ne olduğunu anlatacak mısın Hatice? Ortaklar kurulu toplantısı ve ben. Ne alaka?

-Babamın yaptıklarından haberin yok değil mi Ali?

-Haberim yok Hatice açıklayacak mısın?

Fincandaki son yudum çayı içip güvenlikçiye doğru uzattı.

-Babam şirketlerindeki hisselerinin kullanımını sana devretmiş Ali. Haberin yok mu?

            Ali duyduklarıyla bir anda dondu kaldı. Cevap veremedi. Elindeki fincanı güvenlikçiye uzattı. Sigarasından derin derin nefesler çekti. Birden tıkandı. Öksürmeye başladı.

-Sen ciddi misin Hatice? Bu mümkün değil? Sana inanmıyorum.

-Son derece ciddiyim Ali. Babam İki gün önce hastaneye Hukuk müşavirimizi ve noter çağırmış. Hastane psikiyatristinden sağlam raporu alıp hisselerinin kullanımını sana devrettiğine dair bir vekaletname hazırlatmış. Hukuk müşaviri dün vekaletnameyi ortaklara tebliği etmek için toplantı istedi. Babam benden sana her türlü destek olmamı istedi. İki gündür fiili olarak babam adına Çaylı Holding yönetim kurulu vekilisin. Dün gece yarısından sonra da ortadan kaybolmuş. Bu yüzden sana ulaşmaya çalıştım ama bir türlü ulaşamadım. Bu gün öğleden sonra tekrar toplantı yapacağız. Toplantıya katılmanı istiyorum. Sahi dün neredeydin?

-Emniyetteydim Hatice. Saat 9,30 gibi gözaltına alındım.

-Sebebi neymiş?

-Tuğrul Ercan. Benden önceki güvenlik müdürü bir süre önce ortadan kayboldu. Onunla ilgili bir şeyler sordular. Öğleyin serbest bıraktılar. Telefonum bu yüzden kapalıydı. Orhan Bey’i akşam cezaevine götürmüşler.

            Hatice ilgisiz dinliyordu. Kafasında öğleden sonra yapılacak ortaklar toplantısı vardı.

-Haberim yoktu Ali. Ortaklar toplantısı sıkıntılı geçecek. Annem ve diğer ortaklar babamın kararına itiraz edeceklerdir. Hazırlıklı ol. Ben odama geçiyorum. Toplantı başlamadan haber veririm. Yakınlarda ol.


( Bereli 67 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 23.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.