Öğrenilmiş üstünlük
Ortalama bir Batılı ırkçıya veya ülkemizdeki gibi
körkütük bir Batıcıya göre Batı, insanlık hiyerarşisinin en tepesindedir. Bu
anlayış, Aydınlanma düşüncesinden tevarüs ettikleri ilerlemeci bakış açısından
kaynaklanmaktadır. Bir zamanlar din, ariyet veya medenileşme adına sergilenen
hor görme tavrı bugün ilericilik adına sergileniyor. En özgürlükçü ferdin bile
saklayamadığı “beni takip et, dediğim gibi ol” tarzı bir üstünlük taslayış bu.
Modern Batı zihniyetinin ıslahı hepimiz için gerçekten çok zor olacak. 24
Mart 2022, 00:00 Yeni Şafak
Numan
Aka - Yazar
Rusya’nın 24 Şubat’ta
başlayan işgali ile birlikte milyonlarca Ukraynalının göç yolarına düşmesine ve
komşu Avrupa ülkelerinin kapısına dayanmasına şahit olduk. Avrupa’nın ortasında
gerçekleşen bu savaş, tüm Avrupa’yı harekete geçirmiş görünüyor. Daha önce
görmediğimiz ölçüde insani bir hassasiyet ve yardım hazırlığı dikkat çekiyor.
Ülkelerin yanı başlarında cereyan eden bir savaşa ve yol açtığı insanlık
dramına sessiz kalmamaları insanlık açısından umut verici elbette. Fakat gerek
daha önce Avrupa’nın göbeğinde soykırıma uğrayan Müslüman Boşnaklara bu derece
sahip çıkılmaması gerekse benzer kaygılarla Avrupa’nın yolunu tutmuş Asyalı,
Ortadoğulu veya Afrikalı göçmenlere karşı yakın zamana kadar gösterilen
tavizsiz sertlik kafalarımızın karışmasına yol açtı. Özellikle Ukraynalı
göçmenlerden söz ederken Batı medyasına hakim olan dil, bizleri sönmeye yüz
tuttuğunu düşündüğümüz ve sadece bazı marjinal kesimlerde olduğunu
varsaydığımız ırkçılık ve ayrımcılık üzerine tekrar düşünmeye sevk etti.
DERİNİN RENGİ
Ukrayna’nın
işgalini izleyen süreçte Batı medyasının en önemli haber ajanslarından ve
televizyonlarından duyduklarımız ve Ukraynalı mültecilerin yaşadıklarını insani
bir hassasiyetle ifade etmeye çalışırken seçtikleri kelimeler “Beyaz Üstünlüğü”
mefhumunun hâlâ zihinlerinin derinliklerinde yer ettiğini gösteriyor. Örneğin
CBS muhabiri, “Tüm saygımla, burası Irak ve Afganistan gibi çatışmaların
onlarca yıldır görüldüğü bir coğrafya değil. Burası böylesi çatışma
görüntülerini görmeyi beklemeyeceğiniz medeni, Avrupalı bir şehir” diye
tanımlıyordu Kyiv’i. NBC’den bir diğer muhabir, “Açık söylemek gerekir ki,
bunlar Suriyeli mülteciler gibi değil. Avrupalılar, Hıristiyanlar ve beyazlar.”
diye durumu özetlerken devirmedik çam bırakmıyordu. ITV’den ses
veren muhabirse, “Burası bir 3. DHemen hemen tüm canlı bağlantılarda,
sığınmacıların dini aidiyetlerinin yanı sıra ten rengi, saç rengi, hatta göz
rengi vurgulanarak, Avrupalıların meseleye ne kadar duygusal yaklaştığını
açıklamak adına ifade ediliyordu. Bir Ortadoğu ajansı olan Al Jazeera’de Batılı
bir sunucu, gerekçelere müreffehliği de ekliyordu. Bu tavır için özür dileyen
de bir tek onlar oldu yanılmıyorsam. Tabuta son çiviyi çakan ise İngiltere
tahtının varisi Prens William oldu: “Afrika ve Asya’da savaş ve kan dökülmesi
olağandır. Tüm bunları şimdi Avrupa’da görmek çok garip geliyor.”
Tüm
bu özür dilenmeyen dil sürçmeleri “Savaş ve göç beyaz, Hıristiyan, medeni
Avrupalıların başına gelmemeliydi. Ukraynalı sığınmacılar; Suriyeliler,
Afganlar ya da Iraklılar gibi değil, başlarına geleni hak etmiyorlar.” şeklinde
özetlenebilir. Bu iç karartıcı tablonun en acı yanı, Batılı ülkelerin Suriye,
Afganistan ve Irak’ta yaşanan çatışmaların baş aktörü olduklarının yok
sayılması veya unutulması olsa gerek.
BEYAZLARIN ÜSTÜNLÜĞÜ 3.0
“Öğrenilmiş
Üstünlük “ kavramı aşina olunan, külliyatta yer alan bir kavram değil.
İnsanların, ne yaparlarsa yapsınlar kurutulamadıkları bir başarısızlık hissine
yenik düşmelerini ifade için kullanılan “öğrenilmiş çaresizlik” kavramından
ilhamla ben oluşturdum. Hemen “Beyazların Üstünlüğü” ile ilgisini kurmak mümkün
olmayabilir fakat biraz düşününce “gelişmemiş” olarak sınıflamaya yatkın
olduğumuz Batı dışı toplumların içinde bulundukları zihinsel ve ruhsal gerilik
hissinin, kitabi adıyla “öğrenilmiş çaresizliğin” zıddı bir hissiyata karşılık
geldiği görülecektir.
Ortalama
bir Batılı ırkçıya veya ülkemizdeki gibi körkütük bir Batıcıya göre Batı,
insanlık hiyerarşisinin en tepesindedir. Genel olaraksa modern Batı, insanların
barış içinde yaşadığı, müreffeh bir huzur adası olarak anılır. Ukrayna’nın
Rusya tarafından işgali ile başlayan karmaşanın Batılıların dillerinin
dolanmasına yol açması, başkalarına, örneğin yakın zamanda Avrupa’nın orta
yerinde soykırıma uğramış beyaz tenli, Müslüman Boşnaklara bile, fazla değer
vermeyen kendi toplumsal hafızalarının bir sonucu. Coğrafi komşuluk gibi bazı
makul gerekçeler, Avrupalıların aşırı hassasiyetini kısmen izah etse de yanı
başlarında yaşayan Boşnakların başına geldiğinde aynı hassasiyeti neden
görmediğimizin izahı yok. Demek ki, coğrafi yakınlığın ötesinde bazı gerekçeler
var; kültür, medeniyet ve din gibi. Bu ayrımcılığı, modern Batılı toplumlarının
eriştiği söylenen eşitlikçi, hürriyetçi, dinler üstü, evrensel insanlık
idealiyle bağdaştırmak mümkün mü?
Modern
Batı’da mevcut genel geçer ilkeler, ne bin yıl öncesinin Haçlı ruhuyla ne de üç
yüzyıl öncesinin sömürgeci felsefesiyle uyumlu; her iki tarihsel tecrübenin
ancak tortusunun kaldığını söylememiz icap eder. Üstelik bu zorbalıklardan
tövbe edip geçmişte yapılanlardan yüz çevirdiğini söyleyen oldukça önemli bir
kesim var. Siyasetten medyaya, ticaretten akademiye yaygın söylemi onlar
yönlendiriyor. Şahsen deri rengine dayalı ırkçılığı ve kısmen dini ayrımcılığı
aştıklarını düşünüyorum. Öyleyse bu son insanlık krizinde şahit olduğumuz olgu
neyin eseri?
AYDINLANMA FELSEFESİ VE İLERİCİLİĞİN ROLÜ
Batılıların
kendilerinin bile tam farkında olmadıkları ayrımcılıkları ve kendilerini üstün
saymaları, Aydınlanma düşüncesinden tevarüs ettikleri ilerlemeci bakış
açısından kaynaklanmaktadır. Solcu, ırkçı ya da özgürlükçü fark etmiyor;
Batı’nın Aydınlanma ile insanlığın önünü açtığı, tüm boş inançlardan ve baskıcı
dinlerden kurtardığı ve insanlığa yol gösterdikleri sanrısı her bir ferdin
zihninde ışıl ışıl parlıyor. Dünyanın gerici diğer toplumları ancak onların
öncülüğünü tanırsa, insanlığın geleceğinde birHer tür ayrımcılığa savaş açmış
“Sosyal Adalet Savaşçıları” gibi yeni akımlara bile sirayet etmiş bu anlayış,
diğer kültür ve toplumlara üstünlük taslamaktan vazgeçmeyecektir.
Bir
zamanlar din, ariyet veya medenileşme adına sergilenen hor görme tavrı bugün
ilericilik adına sergileniyor. En özgürlükçü ferdin bile saklayamadığı “beni
takip et, dediğim gibi ol” tarzı bir üstünlük taslayış
bu.
Modern Batı zihniyetinin ıslahı hepimiz için gerçekten çok zor olacak.