Karaşahin Holdingden ayrılan Ali çok mutluydu.
“ Helal olsun sana Küçük Ağa. Camianın bunu hazmetmesi zor olacak ama kendini
riske attın” Bu düşüncelerle Çaylı Otel’in yemek salonuna girdiğinde Caner
Çaylı ve Hatice kahvaltı masasında bekliyorlardı. Sandalyeye otururken
beklediği soru Caner Çaylı’dan geldi.
-Dün gece neredeydin Ali?
Ali
gülümseyerek baktı kayınpederine.
-İkinci defadır bu soruya muhatap oluyorum
Caner Bey. Yanlış anlamayın. Dün gece Hatice’yle yemek yedikten sonra spor
salonuna ardından bir arkadaşımın çay bahçesine gittim. Gece birde evime gidip
yattım.
-Dün gece olanlardan haberin var o zaman.
-Kısmen var. Gece bir operasyon olmuş galiba.
Birileri camianın kayıt dışı dövizine el koyup sabah Hazine’ye teslim etmişler
diye duydum. Bu devletin camiaya savaş ilan etmesi demek.
-Doğru duymuşsun Ali. Devlet hiç kimsenin
beklemediği bir hamle yaptı. Bu saatten sonra camia beklenmedik şeyler
yapabilir.
Caner
Çaylı garsona çay getirmeni işaret etti.
-Evet Ali seni dinliyorum.
-Tahminime göre hedefte siz varsınız Caner
Bey. Öldürmek için saldıracaklar diye düşünüyorum. Benim için yaptıklarınız ve
benim yaptıklarım. Bunları bir arada düşününce dün geceki operasyonu deşifre
ettiğiniz düşüncesine kapılmaları mantıklı geliyor. Sizi ortadan kaldırmak için
çok fazla sebepleri var. Yanılıyor muyum?
-Yanılmıyorsun Ali. Yıllardır camianın
içindeyim. En büyük finansörlerinden birisiyim. Birisiydim demeliyim. Camianın
tüm günahlarına bir şekilde ortak oldum. Camia tam olarak beni zengin etmedi
ama ben onları ihya ettim. Bedel ödemeye hazırım. Benden sonra olacakları
düşünmüyorum. Takdiri ilahi. Herkes kaderini yaşar. Kızıma sahip çıkmanı
istiyorum, canın pahasına.
-Bunları düşünmek için erken Caner Bey. Biz
tedbirimizi alalım. Gerisi takdir. Güvenlik müdürünüz olarak an itibarıyla
evinizin güvenliğini devralmak istiyorum. Onay verirseniz bugün evinizin
güvenliğini devralırız. Size yeni bir şoför ayarlayacağım. Olabildiğince
dikkatli olmanızı, şoför ve korumasız hareket etmemenizi rica ediyorum.
İsterseniz çelik yelek ayarlayabilirim. Personeliniz dahil kapalı mekanlarda
bulunmamanız lazım. Çalışma odanızı değiştirmenizi öneriyorum.
-Çelik yelek hariç tamam Ali. Sen hallet.
Çıkmadan konuşalım seninle.
Caner Çaylı masadan
kalkıp uzaklaştı. Hatice onayladı Ali’yi.
-Söylediklerini ben hallederim Ali. Babam
hedefteyse sende hedeftesin. Ne yapacaksın?
-Benim işim bu Hatice. Kendime dikkat ederim.
Sizin güvenliğiniz daha önemli.
-Ekstra korumaya ihtiyacımız olduğunu
düşünüyorsan devlete mi başvursak?
-Sen bilirsin Hatice. Camianın gücünü
düşününce… Güvenilir bağlantılarınız varsa açığa çıkmadan bir şeyler
yapabilirseniz bilemem. Benim her hangi bir bağlantım yok. İzninle bir telefon
görüşmesi yapmam lazım.
Ali masadan kalkıp birkaç
adım uzaklaştı. Serhat’ı aradı. Caner Çaylı’nın ev güvenliği ve koruma için
talimat verdi. Görüşmesi bitince masaya geri geldi. Hatice’nin üzerine krem
peynir ve bal sürdüğü ekmeği aldı.
-Ne düşünüyorsun Ali?
-Adım adım ateşe doğru gittiğinizi Hatice.
Sadece hayatınızla sınırlı değil. Kısa bir süre sonra tüm servetinizi
kaybedebilirsiniz.
Hatice
gülümsedi.
-Takdir Ali. Hepimiz kaderimizi yaşayacağız.
Bilmediğimiz şeyler için üzülmeye gerek yok öyle değil mi?
Ali
cevap vermedi. Kafasında düşünceler cirit atıyordu. Bu günlük rahattı. Böyle
bir durumda kendisi olsa beklenmedik anda saldıracağı için bu gün saldırı
beklemiyordu. Ama akşam ve yarından sonrası her şeye hazırlıklı olmak lazımdı. Kahvaltı
bitince Hatice odasına çıktı. Ali Caner Çaylı’nın yanına lobiye geçti. Caner
Çaylı her günkü rutini gereği tüm gazeteleri sehpanın üstüne yığmış
inceliyordu. Ali’ye oturması için işaret etti.
-Ne düşünüyorsun Ali?
-Hayatınız yüksek risk altında Caner Bey.
Hayatınız, servetiniz, aileniz ve itibarınız.
Caner
Çaylı kahvesinden bir yudum içti. Ağzına tabağın kenarındaki lokumu attı
çiğnedi.
Gözlerini Ali’ye dikti.
-Tavsiyen var mı?
-Savaşın seyrine bağlı olarak değişir Caner
Bey. Camianın hükümete dolayısıyla devlete kafa tuttuğunu biliyorsunuz. Camia
hükümetin desteğiyle elde ettiği gücü koruyabilir mi? Bana sorarsanız
koruyamaz. Camia yıllardır doğrudan veya dolaylı olarak insanların canını
yaktı, yakmaya devam ediyor. Dindarlara, milliyetçilere, solculara, ülkede ki
tüm toplumsal sınıflara zarar verdiler. Devlet için hayatını feda edecek
milyonlarca insan var. Karar sizin. Tecrübeleriniz ve öngörülerinize göre karar
vermelisiniz. Bu saatten sonra camiaya geri dönebilirsiniz veya devletin
tarafına geçersiniz. Bu kadar yıllık iş yaşamınızdan sonra devlete ulaşmak
sizin için zor olmaz diye düşünüyorum. Devlette her hangi bir bağlantım
olmadığı için size yardımcı olamam.
-Meslek etiğine uygun değil ama sana bir sorum
var Ali? Karaşahinler?
-Dün geceki operasyonu biraz önce Abdullah Bey
haber verdi Caner Bey. Tahminim onlarında Sapanca’da parası vardı. Size
yaptığım önerilerin tamamını onlara da yaptım. Nasıl bir pozisyon alacakları
hakkında bir bilgim yok.
-Karaşahinler yıllardır devlet yanlısı bir
gurup olarak bilinirler Ali. Pozisyonları az çok tahmin edilebilir. Camiaya hep
soğuk yaklaştılar, ortaklık tekliflerini reddettiler.
-Yorum yapmam dediğiniz gibi meslek ahlakına
uygun olmaz Caner Bey.
-Tamam Ali sen işine bak. Görüşürüz.
Ali
başıyla selam verip çıktı. Gezdiği iş yerlerindeki güvenlikçileri sıkı sıkıya
tembihledi. Küçük Ağa’yı arama ihtiyacı hissetmedi. Küçük Ağa gibi deneyimli
bir istihbaratçının en azından birkaç gün ortalarda gözükmeyeceğini biliyordu.
Arayana kadar Küçük Ağa’yı aramamak en doğrusuydu.
Onun yerine Hulki’ye
cevapsız bir çağrı attı. Saat 11’de Soner aradı.
-Efendim Soner?
-Ali işin var mı?
-Müsaitim Soner Hayır mı?
-Hayır hayır Ali. Kibar yengenin yerinde yemek
yiyelim seninle.
-Konum at, orada buluşalım.
Saat
11,30 da Ali lokantanın karşısına arabasını park etti. Soner bekliyordu.
Arabadan inip yaklaştı. Lokanta dolmaya başlamıştı.
-Sorun mu var Soner?
-Hafta başında birileri gelip haraç istemişler
Ali. Murat haber verdi. Gelsinler bakalım kimlermiş.
Yarım
saate yakın beklediler. Beyaz kaşkollu tespihli adamlar lokantaya yaklaşınca
Soner ve Ali adamlara doğru yürüdüler.
-Hayırdır birader? Yemek yemeye geldiyseniz
biraz bekleyin lokanta dolu.
Otuzüçlük
tespihi sallayıp duran kaşkollu başını çevirdi.
-Size
ne birader? Lokantanın sahibiyle işimiz var.
-Ne işiniz var?
Kaşkollu
adam elini beline atmaya fırsat bulamadı. Soner’den kafayı yer yemez yere
yığıldı. Ali’de Soner’le eş zamanlı olarak diğer adamı vurduğu kafayla yere
yıkmıştı. Diğer iki adama fırsat vermeden silahlarını çekip adamlara
doğrulttular.
-Bana bakın gençler gidin Rıfkı ağabeyinize
söyleyin. Bu lokanta Orhan Metin Karaşahin’in korumasında.
Ağzı
burnu kan içinde yerde yatan adam burnunu tutarak ayağa kalktı.
-Orhan Metin Karaşahin? Psikopat Orhan Metin
mi?
Soner
dişlerini göstererek güldü.
-Aynen koçum Psikopat Orhan Metin. Şimdi toz
olun buradan. Haydi. Haydi.
Adamlar
koşar adım uzaklaştılar.
-Karnın aç mı Ali?
-Pek değil Soner. Lokanta boşalsın bir şeyler
atıştırırız. Bekleyelim.
Lokantanın
içinde herkes can havliyle çalışıyordu. Kibar Karaşahin ve genç aşçılar servise
zor yetişiyorlardı. Murat boşalan tabldotları toplarken bir taraftan da çay
servisi yapıyor, bulaşıkçı kadın gelen tabldotları yıkayıp tezgahın kenarına
istif ediyordu. Yasemin kasanın başındaydı. Lokanta beş gündür 11,50-13,00
arası full çekiyordu.
-Duyduklarım doğru mu Ali?
-Duyduğun şeye bağlı Soner. Ne duydun?
-Devlet dün gece camianın para deposunu
patlatmış.
-Öyle olmuş bende duydum.
-Senin bu konuda bilgin yok değil mi?
-Bilgim yok Soner. Ama ortalık ısınıyor.
Devlet savaş baltasını çıkardığına göre yakında ortalık toz duman demektir.
Dikkatli olmak lazım. Ekibini sağlam tut bana sorarsan.
-O konuda sağlamız Ali. Orhan Bey hakkında söylediklerin
aklıma yattı. Merak etme.
Kibar
Karaşahin lokantanın önüne geldiklerinde Soner’i fark etmişti. Saat 13 te servis rahatlayıp lokanta
boşalınca kapının önüne çıkıp Soner’e seslendi.
-Soner Bey!
-Efendim yenge.
-Biraz önce kavgamı ediyordunuz siz?
-Yok yenge.
-İçeri gelin. Karnınınız aç mı?
Soner
ve Ali’yi içeride Murat karşıladı.
-Murat Soner ve Ali’ye servis açar mısın?
Murat
hemen pencere kenarındaki masaya servis açtı. Birkaç dakika içinde tabaklarda
kuru fasulye, pilav ve salata yanında kadayıf geldi. Kibar Karaşahin gelip
masaya oturdu.
-Neler oluyor Soner Bey?
-Önemli değil yenge. Birilerinin rahatsız
ettiğini duyduk ta. Arkadaşlara rica ettik gittiler. Tekrar gelirlerse
haberimiz olsun.
Kibar Karaşahin Murat’a
baktı.
-Murat mı haber verdi?
Soner
başını sallayıp yemeğe devam etti.