Esrarkeş Recep Paşa ’Emredersiniz sultanım ’ Diyerek çıkınca Mehmene Bânu Kerem’i ve Şehzade Berati’yi ’Siz çıkın. Papazın kızı gelene kadar dışarıda bekleyin ’ Diye odadan göndermiş. Bu sırada Şirin Sultan yaklaşmış annesine.
-Ah anacığım ah...Hiç sorma. Kızın Şirin artık eski saf ve tertemiz Şirin değil?
Mehmene Bânu'nun gözleri büyümüş, büyümüş, rengi kırmızı, yeşil, mor derken sapsarı olmuş ve bağırmış.
-Ne oldu? Lekelendin mi yoksa? Dur bakayım nerende?
Şirin Sultan mahcubiyet içinde hani neredeyse yer yarılsa da içine düşse misali -koşarken Ferhat’ın çamurlu çarıklarıyla bastığı - eteğinin ucundaki lekeyi göstermiş. Kızının eteğine bulaşmış o çamur lekesini gören Mehmene Bânu kudurmuş adeta.
-Ulan ben sana elbisende tek leke görmeyeceğim demedim mi? Ulan memlekette su yok, Ayşe teyze yok, yumoş yok..Ulan şanzımanlı Arçelik bile daha icat edilmedi. O lekeyi neyle temizleyeceğiz ha?
Şirin Sultan mahcubiyetten erim erim eriyerek cevap vermiş.
-Billah benim kabahatim yoktur valide..Bu çocuk kirletti üstümü başımı.
Mehmene Bânu'nun gözleri Nuri Alço misali bakan Ferhat’a ilişmiş.
-Ulan serseri... Berati’nin arkadaşısın dedik seni bağrımıza bastık. Bize bunu da mı yapacaktın? Ne lan bu kızın üstü başı? Söyle bakalım bu lekeyi nasıl temizleyeceksin?
Molla Ferhat bu temizlik konusunu nasıl halledeceğini düşünürken Leyla girmiş odaya.
-Tevbe istiğfarını yaptın mı kızım?
-Yaptım sultanım.
-Tamam mı lan..Alıyor musun kızı?
Mecnun kafasını kaldırıp da Leyla'ya şöyle alıcı gözüyle bakınca ’ Yok aga, Aşk şarabı değil Fransa’nın Bordo şarabı, hatta Tekirdağ'ın boğma rakısını içmiş olsam bile bu kızla olmaz’ Diye düşünmeye başlamış ama direkt ’ Olmaz’ Demek de çok ayıp olacağı için mecburen kıvırma zorunda kalmış.
-Sultanım..Ben bulmuşum Mevla’yı, neyleyeyim Leyla’yı.
Leyla edebini hiç bozmadan cevap vermiş:
-Biz de sana çok bayılıyorduk sanki angut. Beni ne Kadılar, Şeyhülislamlar, Müneccimler istedi de varmadım.
Sonra yine oldukça edepli bir şekilde Mehmene Bânu'nun kulağına eğilmiş.
-Sultanım o deminki çocuk nerede?
Mehmene Bânu ’Deminki çocuk’un kim olduğunu merak etmiş.
Leyla utangaç bir tavırla cevaplamış:
-Ya hani vardı ya...Şehzademiymiş neymiş. Ay çok yakışıklıydı valla.
Mehmene Bânu'nun zaten tavan yapmış olan sinir katsayısı iyice yükselse de sükunetle konuşmuş yine de.
-Kızım sen en iyisi mescide kapan..Bir kaç ay yemeden içmeden tevbe istiğfarda bulun. Senin vaziyeti hiç da hayra alamet görmüyorum.
Leyla tekrar sarayın mescidine doğru giderken Esrarkeş Recep Paşa , yanında Aslı olduğu halde içeri girmiş. Mehmene Bânu onu görür görmez hemen emri patlatmış.
-Paşa ...Bu Mecnun denen çocuk ’ Ben bulmuşum Mevla’yı, neyleyeyim Leyla’yı ’ dedi...Onu Mevla'sına kavuştur bir an önce. İnfazı fazla uzatma..Sana burada ihtiyacımız var.
Mecnun kafasının kesileceğini anlayınca almış sazı eline söylemiş bakalım ne söylemiş:
Arafilli farozli arafilli farozli
Mahallenun mastisi mahallenun mastisi
Onayalum uşaklar oynayalum uşaklar
Trabzon kolbastisi trabzon kolbastisi
Üçtür beştir kızlar hoştur
Dünya boştur
Çoştur çoştur …
Hoptek hoptek oynayalım
Bir oyana bir bu yana sallayalım
Kolbastıyla uşaklar
Hep beraber çoşalım
Mehmene Bânu şaşkınlık içinde sormuş Esrarkeş Recep Paşa'ya
-Ayol bu ne diyor Paşa? Hiç bir halt anlamadım.
-Boş verin sultanım. Kelle korkusundan ne dediğini biliyor mu garip?
Velhasılı kelam bu edepli aşk hikayesinde ilk Hakkın rahmetine kavuşan Mecnun olmuş. Esrarkeş Recep Paşa cellatlara bile bırakmamış işi. Hemen odadan çıkar çıkmaz kapının önünde almış Mecnun’un kellesini.
Esrarkeş Recep Paşa tekrar odaya döndüğünde Mehmene Bânu Ferhat ile Şirin mevzuuna hal çaresi aramaktaymış. Paşa içeri girince ona sormuş.
-Paşa söyle bakalım. Bu Ferhat bizim kızı lekelemiş. Bu lekeyi nasıl çıkarırız?
Esrarkeş Recep Paşa sakallarını sıvazlamış. Azıcık düşünmüş ve ’ Buldum ’ Diye zıplamış.
-Sultanım bu namussuz da su getirsin.
Ferhat sevinmiş ’ Ulan yırttık yine, bi koşu Suluova’ya gider marketten iki pet şişe suyu kaptığım gibi getiririm. Kız da bana kalır.’ Diye düşünmekteymiş. Heyecanla bağırmış.
-Emredin hemen getireyim suyu.
Kerem, Ferhat’ın kulağına eğilmiş:
-Kanka çıtayı yükseltme...Senin yüzünden bak şimdi bu papaz olacak dümbük benden neler isteyecek?
Ferhat hâla başına geleceklerden habersizmiş. Kerem’e ’ Yahu birader, marketten iki pet şişe su da getiremeyeceksek ölelim bari ’ Demiş.
Mehmene Bânu sevinçle ayağa kalkmış ve Ferhat’a seslenmiş.
-Sahi getirebilir misin suyu?
Ferhat hemen eğilerek Mehmene Bânu'nun eteklerini öpmüş.
-Ben sizi çok sevdim sultanım..Evvelden de severdim biliyorsunuz. Size anne diyebilir miyim?
Mehmene Bânu ’Afferin koçum benim...Şimdi Paşa sana bir kazma, kürek, bir de balyoz versin...Dooğru Elma Dağına çıkıyorsun. O dağı deliyorsun ve dağın arkasındaki Çekerek suyunu şehre indiriyorsun. Tamam mı evlatcığım? Bu leke ancak o suyla temizlenir.’
Kerem bir kez daha eğilmiş Ferhat’ın kulağına.
-Ben sana demiştim kanka. Çıtayı fazla yükseltme diye. Aha da ayvayı yedin. Hem de ağacıyla birlikte.
Ferhat daha başına gelen felaketin şokunu üzerinden atmadan Esrarkeş Recep Paşa bir elinde kazma ve kürek, öteki elinde bir balyozla içeri girmiş ve rahmetli Erol Taş misali hain bir kahkaha attıktan sonra elindeki malzemeleri Ferhat’a vermiş. Ferhat son bir ümit yalvaran gözlerle bakmış Mehmene Bânu'ya
-Sultanım..Bari bir ekskavatör verseydiniz. Kazmayla kürekle su mu gelir?
-Kepçe operatörü belgen var mı?
-Yoktur sultanım.
-Şansına küs o zaman. Kazma kürekle halledeceksin. Başka şansın yok.
-Sultanım ! Bari DSİ 'den birkaç elaman arkadaş verseydiniz yanıma. Tek başına benim halledeceğim iş değil bu.
-Onu kızımın fistanını kirletirken düşünecektin Ferhat Efendi. Şimdi haydi dağa marş marş..
Molla Ferhat çaresiz almış malzemeleri ve dağa doğru tırmanmaya başlamış. Bir yandan da söyleniyormuş ’ Ulan ederim böyle işin içine...Kaçıncı asırda yaşıyoruz. Kazma-kürekle dağ delinip de su mu getirilir? Tamam kız fıstık gibi ama biz de insanız ulaaannnn’
Molla Ferhat dağa doğru tırmanışa geçerken Mehmene Bânu Aslı’ya seslenmiş.
-Papaz kızı gel bakalım buraya. Sen bu Kerem denen gencin zevcesi olmak istiyor musun?
Aslı masum bir kuğu gibi boynunu bükerek cevap vermiş.
-Ben bilmem. Babam bilir.
Mehmene Bânu kızın edebine hayran olmuş ama yine de kızmış.
-Kızım, ne demek ’Ben bilmem babam bilir. Kerem'in koynuna sen mi gireceksin baban mı?
Aslı yine boynunu bükmüş.
-Onu da ben bilmem. Babam bilir. İsterse babam girer isterse ben. Babam ne derse o.
Mehmene Bânu içinden ’ Ulan bizim kızı da bir manastıra kapatmak lazımmış. Bak elin gavuru ne kadar edepli bir kız yetiştirmiş ’ Diye geçirmiş ve papaza dönmüş.
-Papaz efendi haydi sen de uzatma da kızı ver Kerem’e
Papaz efendi içinden ’ Bunu yapmak istemezdim ama bana başka alternatif bırakmadınız ’ Dedikten sonra son kozunu masaya sürmüş.
-
Sultanım tamam...Aslı’yı Kerem’e vereceğim ama bir şartım var. Aslı’nın gelinliğini ben dikeceğim.
Mehmene Bânu tam ’ Sen gelinlik dikmesini de mi biliyorsun ?’ Diye soracakmış ki Aslı kendisinden hiç beklenmeyen bir çıkış yapmış.
-Gelinliğim Victoria's Secret olmazsa zinhar giymem...
NOT: ŞİMDİ ASLINDA BİR VİCTORİA'S SECRET GELİNLİĞİ FOTOĞRAFI KOYMAM GEREKİRDİ YA NASIL KOYARSIN ARKADAŞ? ADAMI SİTEDEN KOVARLAR. MUZUR NEŞRİYATTAN SİTE KAPATILABİLİR. AMA YİNE DE MERAK EDEN GOOGLE AMCAYA YAZSIN ’ VİCTORİA'S SECRET GELİNLİKLERİ ’DİYE VE MODELLERE BAKSIN.
&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
(
En Edeplisinden Aşk Hikayeleri--7. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
15.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
