Çanakkale, Türklüğün varlık mücadelesi.
Ya şahlanacak bur’da ya bitecek nefesi.
İngiliz’i bir yanda, Fransız’ı bir yanda.
Yedi düvelden gelen vicdansızı bir yanda.
Avustralya, Kanada diğer yanda duruyor.
Muhteşem bir zaferin hayalini kuruyor.
Kıtalar ötesinden gelmiş Anzak kuvveti,
Afrika’dan çağrılan esir İslam milleti.
İngiliz’i kılavuz, birer rehber bilmişler.
Birçokları bilmiyor, niçin bura gelmişler.
Küffar bitirmek için Müslüman’ın dinini,
Türk’ün üstüne kustu yüzyılların kinini.
Ebrehe’nin ordusu toplanıp geldi sanki,
Koca koca gemiler dev gibi fildi sanki.

Dağlardan tepelerden ölüm sel olup aktı.
Bombalar dört bir yanda şimşekler gibi çaktı.
Parçalanan uzuvlar havalarda savruldu.
Mahşerin ortasında nice erler kavruldu.
O nur saçan alnından vurulunca neferler.
Kanla yıkandı toprak, kan gölü oldu her yer.
Teyyareler semadan yere ölüm yağdırdı.
Denizden, karadan durmadan zulüm yağdırdı.
Birbirine kavuştu havadayken mermiler,
Ardı sıra Boğaz’a yüklenirken gemiler.
Bunu tasvir mümkün mü?  Her yan duman altında.
Paramparça olmak var Mehmet’imin bahtında.
Küffar ordusu kinle yüklendikçe yüklendi.
Türk askeri inançla saldırıya direndi.
Ateş kusan toplara kalkan oldu bağırlar.
Mehmetçiğin göğsünde tükenmez imanı var.

Tarihin akışına şanla yön vermek için,
Düşmanın vahşetine artık son vermek için,
On beşinde yiğitler cepheye akın etti.
Göğsünden vurulurken tepeler sükûn etti.
Ne fidanlar kurudu çorak topraklar gibi.
Tek tek düştüler böyle kuru yapraklar gibi.
Gökyüzünde ağladı gözü yaşlı bulutlar,
Kana bulandı şimdi bur’da bütün umutlar.
Aylardan Ramazan’dı, Mehmetçikler oruçtu,
Kutlu bir iftar için hepsi cennete uçtu.
Bu al bayrak uğruna düştüler birer birer.
Gülerek şehadete koştu aslan neferler.
İman ile yoğrulan cengâverler can verdi.
O Hamza’nın denginde ne neferler can verdi.
İstiklal uğruna hiç göz kırpmadan öldüler.
Kucak açan toprağa kefensiz gömüldüler.
Melekler şehadetin şerbetini sundular.
Şehit düşenler tek tek kevser ile yundular.
Burcu burcu şehadet kokarken dört bir taraf ,
Şehide selam için tüm melekler durdu saf.

Evliyalar gelip de müjdeyi verdiği an,
Yüce dağlar sırayla secdeye vardığı an,
“Tekbir” nidalarıyla tepeler inliyordu.
Dağ, deniz, dere susmuş bu sesi dinliyordu.
Koca Seyit imanla kucakladı mermiyi,
Vurarak suya gömdü Oğşın denen gemiyi.
Düşmanın askerine mezarını kazdırdı.
Türk adını tarihe altın harfle yazdırdı.
( Çanakkale-son Kale başlıklı yazı Eyüp Kırgıli tarafından 11.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.