Nuri Fırat Helin’in odasına girerken gözleri parlıyordu.

-Duyduklarına inanamayacaksın Helin.

-Sen söyle inanıp inanmamaya ben karar vereyim istersen kardeşim.

-Sabah Selenay Baybora’nın asistanı aradı. Bizimle çalışmak istiyorlarmış. Birazdan hem burayı hem stüdyoları görmeye gelecek.

-Kim dedin?

            Cevap verirken Nuri Fırat’ın gözleri parladı.

-Selenay Baybora Helin. Selenay Baybora. Sosyetenin gülü. Popüler sanatçı ve modellerin menajeri Selenay Baybora. Siz dün görüştünüz mü?

-Israr edince görüştük Nuri. Barışma görüşmesi diyelim. Bana sorarsan bu kadından uzak dur derim.

-Saçmalama Helin. Niye uzak durayım? Kadının ödüllü modelleri, aktörleri var. Katalog çekimlerini yaptığımızı düşünsene bir. Sanatçılarının acayip bir fan kitlesi var. Röportajlara bir başlarsak kanalım reyting rekoru kırar.

            Helin aynı babanın çocukları olarak pek te sevmediği Nuri Fırat’ı ikaz etmeye çalıştı.

-Bu kadınla ortak mekanlara takılıyoruz Nuri. Marjinal bir yaşamı tarzı var. O yüzden pek yakınlaşmadım hatta uzak durdum. Düşüncelerimi de açık net söyledim. Bu zannetmiş ki mesele Burak. Kadının genişliğini düşünsene, akşam koynuna aldığı adam bir gün sonra başkalarının yatağında sonra hoop bunun yatağında. Böyle şeyler bana ters. Sana çelme atarsa hiç şaşırmam. Kadından bahsederken gözlerinde para işareti görür gibi oldum. Başına bela alırsın. Demedi deme.

-Bizim ajansımız var Helin. Hayır işi yapmıyoruz değil mi? Asistan kızı ikna etmem lazım. Yine her zaman ki gibisin. Moralimi bozma. Hah gelen asistan galiba. Ben çıkıyorum.

Nuri odadan çıkarken Helin gülümsedi, başını salladı.  Bu sırada odayı takip eden asistanı Semra içeri girdi.

-Helin Hanım günaydın!

-Ne günaydını Semra. Öğlen oldu neredeyse. Ağzın kulaklarında olduğuna göre bir şeyler var. Söyle.

-Fırat Bey Selenay Baybora’nın asistanını gezmeye götürüyor.

-Görüyorum Semra n’olmuş?

            Semra beklemediği bu cevap karşısında bozuldu ama çabuk toparladı.

-Ne olmuşu var mı Helin Hanım? Sabah asistan arayınca ajanstaki herkes heyecanlandı. Baybora ajans bizimle çalışmak istiyor. Dev haber. Modellerinin katalog çekimlerini yapsak… Harika ötesi…

-Abartma Semra. İşlerimiz çok mu kötü? Duyan da zanneder ki Selenay bizi kurtarmaya geliyor.

-İşlerimiz iyi olmasına iyi de Helin Hanım. Daha da iyi olsa fena mı olur?

-Fena olmaz elbette Semra. Sen bunu söylemek için gelmedin, başka bir şey daha var değil mi?

-Haklısınız Helin Hanım. Biraz önce Selenay Baybora’nın diğer asistanı aradı. Stüdyoları görmeye gelen asistan onay verirse akşam bizi beni ve Fırat Bey’in asistanını yemeğe davet etti. Planlama yapmamız gerekecek. Modellerin çekimleri ve sanatçıların röportajları için. Çok heyecanlıyım. Akşama kadar kriz geçirmezsem iyi vallahi. Asistanın dediğine göre anlaşırsak ekip olarak Selenay Baybora ile kutlama partisi yapacakmışız.

Helin Semra ile konuşurken bir taraftan da Nuri ve Selenay’ın asistanı Carolina’nın ajansı gezmelerini gözleriyle takip ediyordu.

-Bu kadar heyecandan sonra başka söyleyecek bir şeyin yoksa biraz yalnız kalmak istiyorum Semra. Jaluziyi kapatır mısın lütfen?

Semra hayal kırıklığı yaşamış olarak perdeyi kapatıp çıktı.

-Başına gelecekleri bir bilsen Nuri. Üzüntüden ağlardın kardeşim.

Helin’in odasından çıkan Nuri acele etmeden Asistan Carolina’ya yaklaştı, elini uzattı. Tokalaştılar.

-Selam. Nuri Fırat

-Selam Nuri Carolina. Selenay Baybora’nın asistanıyım. Biraz önce görüşmüştük.

-Ofisime geçelim mi?

-Olur geçelim.

Birlikte Nuri’nin cam ofisine geçtiler. Nuri duvar kenarındaki set altı dolabın kapağını açarken sordu.

-Sana ne ikram edeyim Carolina?

-Bir şey içmeyeceğim Nuri Teşekkür ederim. Konuya girsek daha iyi.

            Nuri ısrar etmeden koltuğuna geçip oturdu. Gözlerini Carolina’ya dikip konuşmaya başladı.

-Girelim Carolina. Gördüğün gibi merkez ofisimiz burası. İki tane de stüdyomuz var. Yeni bir stüdyonun araştırması içindeyiz. Stüdyolarımız tam donanımlıdır. Personelimiz kalifiyedir. Bizimle çalışma sebebinizi merak ediyorum Carolina. Yanlış anlama. Her sene başında katalog ve broşürlerimizi herkese göndeririz. Bu güne kadar geri dönüş bile yapmadınız.

            Carolina patronunun prestijinden dolayı gereğinden çok kasıntılıydı.

-Selenay Baybora’nın talimatı Nuri. Bana kalsa sizinle çalışmam. Bana göre fazla taşralısınız. Hemşeri derneklerinin, meslek odalarının broşür, takvim işlerini yapıyorsunuz. Profesyonel bir ajanstan çok holding içi çalışan reklam departmanı gibisiniz. Patronum Selenay Baybora dün kız kardeşin Helin’le görüşmüş. Biz yani Elit Ajans ismimiz gibi elit bir ajansız. Piyasadaki popüler manken ve starlarla çalışırız. Bu yüzden herkesle çalışmayız. Birkaç yıldır Best Model yarışmalarını biz düzenliyoruz. İş ortaklarımızın da bizim gibi elit olmalarını isteriz. Anlatabildim mi?

-Gayet güzel anladım Carolina. Elit olmaktan kastın vasıf ise ajans personelimiz üst düzeydir. Alet ve ekipman olarak kendime güvenirim. Belki bilmiyorsun kanalımda yaptığım programlar yüksek reytinge sahiptir, televizyon kanallarına program yapıyoruz. En son olarak Taşralı tanımlaması şık olmadı. Ben eşit şartlarda ortaklığı veya birlikte çalışmayı tercih ederim. Aşağılanmak…

-Yanlış anladın Nuri. Amacım seni veya ajansını aşağılamak falan değil. Piyasayı biliyorsun. İmajımızın zedelenmesini istemiyorum sadece. Bu yüzden aşırı seçici olmak zorundayım. Kendine güvenmen hoşuma gitti. Selenay’ın aşırı dikkatli olduğu konu budur. Ego önemli. Fazlası zarar verir. Çalışacağımız iş ortaklarımızın dozunda egolu olmalarına dikkat ederim. Stüdyolarını gezdirecek misin? 

-Tabi çıkalım mı?

Birlikte çıktılar. Ajansın önünden Nuri’nin spor arabasıyla ayrıldılar.

 

 

Timur Yürekli ve Engin Altay kafenin önünde arabadan indiklerinde kendilerini gizlice takip edenleri fark etmediler. İkinci kata çıktılar. Suphi ceketini ilikleyerek Timur ve Engin’i ayakta karşıladı, Timur ve Engin’den sonra oturdu. İşaret parmağıyla garsona işaret etti. Sabah haber gelince kafeyi kapatmıştı.

-Size ne ikram edeyim efendim?

-Bir kahveni içeriz Suphi.

Kahvelerin gelmesini sessiz beklediler. Timurhan Yürekli lafa giriş yaptı.

-Nasılsın Suphi? İşlerin nasıl diye sormayacağım. Umarım kötüdür.

-Teşekkür ederim efendim. Üç yıldır bana sağladığınız himaye için minnettarım.

-Minnettar olmalısın zaten Suphi. Sayemizde Emniyette sürünmekten kurtuldun. O günleri unutmadın değil mi?

-Ömrümün sonuna kadar unutmam mümkün değil efendim. Ömrüm size minnettarlıkla geçecek. Sayeniz de…

-Sayemizde Suphi sayemizde. Sen ve adamların ömrünüzü nezarette geçirmekten kurtuldunuz. Tamirhanelerini çoğalttın, geri dönüşüm işine girdin, zengin oldun. Her nimetin bir bedelinin olduğunu biliyorsun değil mi Suphi?

            Suphi böyle bir cümleyi bekliyordu ama yine de şaşaladı.

-Biliyorum efendim. Emriniz nedir?

-50 milyon istiyoruz Suphi… dolar ve sahte olmayanından.

-Haa!!! Efendim?

-Yanlış duymadın Suphi. Bu güne kadar verdiğimiz himaye ve zenginlik karşılığı olarak 50 milyon dolar vereceksin.

-Haddimi aşmak istemem ama bende o kadar para yok efendim.

-Asgari ücretle çalışırmış gibi konuşuyorsun Suphi. Seni himayemiz altına aldıktan sonra bağış olarak bize on beş milyon verdin, otuz milyondan fazlası sana kaldı. Artı geri dönüşümden de o kadar kazanıyorsun. Hesaplarındaki para spekülatif hareketlerle 60 milyonu geçti. Villanın bodrumunda ki balyalarla dolar ve altını saymıyorum. Yanlış mıyım Suphi?

            Suphi ne kadar itiraz ederse etsin gerçekleri saklamanın mümkün olmadığını biliyordu.

-Estağfurullah efendim. Ne haddime?

-Dediğin gibi haddin değil Suphi. Haddini bileceksin. Yakın zamanda yurt dışına döviz transfer edeceğiz. Vereceğin para senin adına bir hesaba yatacak ama bizim kontrolümüzde olacak. İşlerine devam edeceksin. Bu miktar seni sıkıntıya sokmaz. İki yılda tekrar kazanırsın. Anlaşıldı mı?

-Anladım efendim. İzniniz olursa…

-İzin veriyorum Suphi sor.

-Haddim değil efendim ama Karaşahin’ler de mi sizin himayenizde?

-Yok Suphi. Karaşahinlerin bizim himayemize girmeye ihtiyaçları yok. Henüz. Yakın zamanda yapacağımız ortaklıklarla büyük işler yapacağız. Bu kadarını bilmen yeterli. Ağabeyin talimatını unutma. Karaşahinlere ve çalışanlarına bulaşmak yok. Sadakatinden dolayı ağabey bir aylık bağış parasını sana hibe etmeye karar verdi.

-Çok teşekkür ederim efendim. Son bir şey daha sorabilir miyim?             

-Merak ettiğin nedir Suphi?

-Caner Çaylı’nın durumu nedir?

-Caner’i hatırlattığın iyi oldu Suphi. Caner artık bizimle değil. Ama sana haber verene kadar uzak dur. Haber verince serbestsin.

-Minnettarım Efendim. 50 milyon ne zaman lazım?

-Aferin Suphi. Sadık olursan ödüllendirilirsin. Sen hazırda tut. Haber verince vereceğimiz adrese gönderirsin. Madem anlaştık ayrılmadan bize tatlı bir şeyler söyle de ağzımızın tadı yerine gelsin. Sen gidebilirsin.

Suphi süklüm püklüm kalktı. Garsonlarla konuşup çıktı. Küfür ederek biraz ilerideki arabasına bindi. Piç Rıza arabada bekliyordu.

-Ben sizin ananızı avradınızı…

-Ne oldu ağabey? Neye sinirlendin?

-Sür Rıza sür. Adamlar ocağımıza incin ağacı diktiler. Ben size bunun hesabını sorarım ama zamanı değil. Sür dedim sana Piç!!!

Timur ve Engin memnuniyetleri yüzlerine yansımış şekilde tatlılarını masadaki tatlılarını yemektedirler.

-Bu işi de sıkıntısız hallettik Engin. Ağabeye müjdeyi verebiliriz. Suphi hiç beklemediğim kadar uyumlu çıktı. Başımıza iş açmaz değil mi?

-Merak etme ağabey. Suphi akıllıdır. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyeceğini bilir. Hakkında bu kadar bilgi sahibi olduğumuzu anlayınca tırsmıştır. Bilirsin öldürmektense korkutmak iyidir. Transfer mi var ağabey? Benim haberim yoktu.

-Ağabey söyleyecekti, dalgınlığına gelmiştir. Yakın zamanda büyük bir transfer planlandı Engin. Hükümete unutamayacağı bir ders vermenin zamanı geldi. Bizimle uğraşmak neymiş herkes öğrenecek. Transfer sorunsuz yerine ulaşınca haber medyaya sızdırılacak. Hükümet krizin altında kalacak.

-Böyle bir kriz arkadaşlarımıza da zarar vermeyecek mi ağabey? Nasıl izah edeceğiz?

-İzah edecek bir şey yok Engin. İtibarlarını sıfırlamazsak bizi bitirecekler. Ya devlet başa ya kuzgun leşe. Herkes şunu bilecek Engin. Camia yani biz olmazsak yönetecekleri bir devlet olmayacak. Sen de bir tereddüt mü var?

-Tereddüt falan yok ağabey. Tabandaki arkadaşlara her şeyi anlatamıyoruz. Sıkıntı oluyor.

-Anlatma o zaman Engin. Büyüklerimizin talimatı de geç. Uyan uyar uymayan kendine yer beğensin. Önümüzdeki seçimlerde arkadaşlarımızın sayısını istediğimiz gibi artırırsak her şey çok güzel olacak. Başka bir şey yemek ister misin Engin söyleyeyim. Yaş pastayı seversin sen.

-Teşekkür ederim ağabey. Bu aralar şekerim biraz yükselmiş. Onu da başka bir zaman ben ısmarlayayım inşallah.

-Olur Enginim. Sen nasıl istersen. Yeni bir bilgi var mı elinde?

-Caner can sıkıyor artık ağabey. Bizden tamamen uzaklaşmaya başladı. İstişarelere, himmet toplantılarına gelmiyor. Biliyorsundur, temizleyeceğimiz adama güvenliğini teslim ettiği yetmezmiş gibi damadım diye ilan etti. Aylık bağışını da yeni damadıyla göndermiş. Artık bizden değil dediğine memnun oldum. Başımıza iş açacak gibi. Oğlunun başına gelenlerden bizi sorumlu tutar gibi bir hali var sanki.

-Kendi düşen ağlamaz Engin. Caner sayemizde bu günlere geldi. Çuvalla değil kamyonla para kazandı. Oğluna sahip çıksaydı. Okullarımızda okudu diye oğlunun her hareketini biz mi takip edeceğiz? Bizden uzaklaşırsa bir şeyi kalmaz. Nasıl zengin ettiysek öyle de sıfıra indirir ekmeğe muhtaç ederiz. Şu yeni damadı neydi adı?

-Ali, ağabey Ali Yıldırım.

-Hahh işte onu sıkı takipte tutun. Bağlantılarını çözebildiniz mi?

-Maalesef ağabey. Hakkında farklı hiçbir bilgiye ulaşamıyoruz. Adam ruh gibi yaşıyor. Evden işe işten eve. Sosyal hayatı neredeyse sıfır. Uzman çavuş eskisinden beklenmeyecek kadar profesyonel. Takipte sıkıntı yaşıyoruz. Ama Küçük Ağa’nın, yani Müsteşar’ın yani hükümetin adamı olduğuna eminim. Yani potansiyel düşman adayı. Emir verdiğin anda Suphi hem Caner’i hem de Ali’yi aradan çıkarır. Suçu da karşı mahalledekilerin üstüne atarız.

-Bakacağız Engin. Ağabey’le yapacağımız istişarede karar vereceğiz. Para transferi sorunsuz halledilsin çürük elmaları ayıklayacağız artık. Orhan Metin’i araştırıyor musunuz?

-Araştırıyoruz ağabey. Ama o da sıkıntılı, şöyle sıkıntılı: Orhan Metin neredeyse üç yıldır ağabeyinin baskısıyla pasife yattı. Geçen sene Rıza ile sadece altın işiyle sınırlı ortaklık yaptı. İthal ettiği altınları elinden çıkardı, kayıt dışı altınını sisteme soktu, parasını aldı çekildi. Rıza’nın diğer işlerine ortak olmadı. Geçenlerde Güvenlik müdürü Tuğrul ortadan kayboldu. Orhan’ın Tuğrul’u öldürsünler diye gönderdiği adamlar öldürüldü. Tuğrul büyük ihtimal yaşıyor ama ulaşamıyoruz. Soner Çakal Orhan Metin’in tüm pis işlerini bilir ama çok sadık konuşmaz. Durum pek iç açıcı değil. Karaşahinlerle ilgili planda değişiklik mi var?

-Her an değişiklik bekliyorum Engin. Bu gidişle Karaşahinleri ortaklığa razı edemeyeceğiz gibi. Orhan Metin’i tamamen pasifize edersek holdingi ele geçirmek çok kolay olur. Caner şirketlerinde ağırlık hisseye sahip ama onu da halledeceğiz. Çaylı ve Karaşahinler gücümüze güç katacaklar Engin. Muhterem büyüğümüzün liderliğinde hedefimize ulaşmamıza bir adım kaldı. Sen delil toplamaya devam et. Delil bulamazsan yalancı şahitleri devreye sokacağız mecburen. Orhan’ı cezaevine almalı ve uzun süre içeride tutmalıyız ki Ali Abdullah ortaklığa mecbur kalsın. Ama önceliğimiz yurt dışına yapılacak transfer. Diğerleri daha sonra.

-Halledeceğim ağabey.

-Kalkalım mı? Ağabeyin yanına gideceğim buradan.

 

( Bereli 55 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 31.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.