Hatice aradığında Ali atölyeden yeni ayrılıyordu.

-Efendim Hatice.

-Ali merhaba rahatsız etmiyorum ya. Müsait miydin?

-Müsaitim Hatice buyur bir problem mi var?

-Yok Ali. Problem falan yok. Yanlış anlamazsan akşam beni yemeğe götür diyecektim.

-Olur ama ben restaurantları bilmem.

-Restaurant istemiyorum zaten Ali. Dürüm olur, kokoreç olur. Ayaküstü.

-Tamam Hatice. Almaya geleyim mi?

-Şimdilik eve gelme Ali. Adresi gönder ben gelirim.

-Tamam görüşürüz.

 

 

Ali Abdullah akşam eve geldiğinde karısının ve yeğenlerinin yorgunluğunu fark etmişti. Akşam yemeğini yerlerken Kibar Karaşahin yemekle ilgilenmeden dalgın oturuyordu.

-Bana söyleyecek bir şeyleriniz var galiba. Yasemin?

-Nereden anladın amca?

-Kibar Hanımı tanırım Yasemin. Böyle düşünceli olduğu zamanlar kafasında bir şeyler planlamaya çalışıyordur. Sabah dükkan bakmaya gittiniz. Senin moralin bozuk, Kibar Hanım düşünceli. Beğenmediğin bir dükkan mı buldunuz?

-Beğendiğimiz dükkan güzel amca, Murat’ın teklifi hoşuma gitmedi.

-Murat benim gibi ortalama biri. Normal bir lokanta teklif etmiştir. Sen biraz daha trend şeylere meraklısın yanılıyor muyum?

-Haklısın amca. Murat ortalama bir teklifte bulunsaydı anlardım ama o kadar uçuk bir teklifte bulundu ki. Minimum masrafla self servis lokanta açalım diyor.

-Amca ben müsaadenizi istesem ayıp olmaz değil mi?

-Sen bilirsin Murat. Dışarı çıkacaksan…

-Yok amca yatacağım. Bu gün çok gezdik, yoruldum.

-Biraz daha otur o zaman Murat. Seni de dinlemek isterim. Eee. Dükkanı ne zaman açıyoruz?

-Sende mi amca? Ciddi olamazsın.

-Anlaştığınız dükkanın yerini bilmiyorum Yasemin. Ama mesele bir iş kurmaksa en alttan başlamak her zaman iyidir.

-Sen böyle bir yerde yemek yer misin amca?

-Evimde yediğim gibiyse elbette yerim Yasemin, niye yemeyeyim ki? Dışarıdan size nasıl gözüküyorum bilmiyorum Yasemin ama her ortamda söylemişimdir. Ben bir kamyoncunun oğluyum. Annem çok az Türkçe bilirdi. İki halam hala Türkçe bilmez. Babam akıcı konuşamaz. Yalı da villa da büyümedim. Sıradan orta sınıf bir insanım. Yani Türkiye’nin en az % 70’i gibiyim diyelim. Orta sınıf bir lokanta açma fikri son derece mantıklı. Açacağınız mekanda kaliteli iş yaparsanız bu büyük bir başarı hikayesi olur. Ses getirir. Başarı hikayeniz hiç beklemediğiniz kişileri bile mekanınıza getirir. Kibar Hanım düşünme hakkını kullandığına göre söyle bakalım Murat lokanta işi daha önce düşündüğün bir şey miydi?

-Yok amca. Dükkanı görünce aklıma geldi. İki gün önce Harun Bey’in otelde kahvaltı yapmıştık ya.

-Lüks otelde mi aklına geldi?

-Yok amca. Harun Bey’le sana gelen kahvaltı tabaklarını görünce ben duble tabak istedim. Çıkarken merak ettim fiyatını sordum, ağzım açık kaldı desem yalan olmaz. Türkiye’de yemek sektörü bitmez amca. Türkiye bildiğimizden çok daha büyük bir ülke. Her kesimden insana hitap eden mekanlar olmalı. Benim tanıdığım herkesin damak lezzeti var. Ama parası az. Ülkede insanlar her zaman tasarruflu olmak zorunda. Bir maaşını bir gecede yiyecek kaç kişi var ülkede? Kaliteyi ucuza vermenin tek yolu masrafları minimuma indirmek öyle değil mi? Lüks restaurantın bir günlük masrafı normal bir lokantanın bir aylık masrafına denk gelmez mi?

Kibar Karaşahin telefonuyla bir arama yaptı. Birkaç dakika sonra gülümseyerek geri geldi.

-Emlakçıyla anlaştın mı Kibar Hanım?

-Anlaştım Ali Bey. Yarın kira sözleşmesini imzalayacağız.

Ali Abdullah kardeşi Hızma’yı aradı.

-Alo Hızma iyi akşamlar güzelim. Kibar yengen lokanta açacak. Yarın kiralayacak. Tüm masraflar benim özel hesaptan karşılanacak. Yok yok lüks değil. Ya normal lokanta veya self servis. Sabah emlakçıdan teyit ettirirsin. Birini görevlendir, resmi dairelerle ilgili işlemleri halletsinler. Boya badana, mutfak malzemeleri, gıda maddeleri. Çalıştığımız yerlerin adreslerini yengenlere ver, baksınlar. Yengen menüsünü hazırlayınca gıdacılarla konuşursunuz. En kısa sürede lokantanın çalışmaya başlamasını istiyorum. Tamam güzelim yarın ayrıntılı görüşürüz. Tamam Kibar Hanım sabah emlakçıda kontratı imzalar imzalamaz Hızma’yı arayın. Murat yengenin yanındasın. Halledersiniz.

-Tamam amca.

-Başarısızlık yaşamayalım amca.

-Yaşayabilirsiniz Yasemin. Problem değil. Herkes başarısızlık yaşayabilir. Tecrübe kazanmış olursunuz. İkinci mekanınızı istediğiniz gibi açarsınız. Sen de yengenin yanından ayrılma. Olan biten her şeyden beni haberdar et.

-Tamam amca. Müsaadenizle kalkıyoruz. Yarın yoğun bir gün bizi bekliyor.

 

 

Akşam Ali ve Hatice küçük bir park yanındaki kokoreççi de buluştular. Siparişlerini verip bir masaya otururdular. Recep biraz uzakta etrafı kolaçan ederek geziniyordu. Kokoreç tezgahından rahatsız etmeyen bir müzik sesi geliyordu.

-Seni hep üniformayla görüyorum Ali. Rahatsız olmuyor musun?

-İşim bu Hatice. Yazlık üniforma pek rahatsız etmez.  Daha fazla sıcakta elli kilo yükle dağda gezmişliğim de var. Alışkınım.

Gülümsedi.

-Niye güldün Ali?

-Bir hafta önce bana düşmandın, bu gün birlikte kokoreç yiyoruz. Kara mizah gibi değil mi?

-Kadere inanır mısın Ali?

-Müslümanım Hatice elbette inanırım. Niye sordun?

-İki üç haftada yaşadıklarımız tesadüfle izah edilemez çünkü. Tanışmıyorduk, düşman olduk, babamla bir oyuna girdik. Şimdi yemek yiyoruz. Düzenli bir hayatımız vardı. Şimdi tam olarak kaosa dönmeye meyilli bir hayatımız var.

-Düzen dediğin nedir Hatice birbirinden farklı milyonlarca düzensiz etkenin birleşmesi değil mi? Bu insanların kavradıklarına göre verdikleri bir isim. Müslümanlar buna kader diyoruz. Düzen veya düzensizlik dediğimiz her şeyi Allah yarattığına göre hiçbir şeyi düzensiz olarak nitelendiremeyiz öyle değil mi? Düzensizlik bir zaaftır. Zaaf yaratılanlar için vardır. Yaratan için zaaf olmaz. Müslüman olarak Allah’ın kainatı bir düzen içinde yarattığına inanıyoruz. Allah’ın takdir ettiği düzeni anlamazsak her şeyi düzensiz veya mantıksız olarak nitelendirebiliriz.

Hatice şaşırdı. Bu sırada kokoreçleri geldi.

-Senden böyle şeyler duymayı beklemezdim Ali.

-Kimse beklemiyor Hatice. İnsanlarla eskiden beri iletişim kurma sıkıntısı yaşıyorum. Bu yüzden fırsat buldukça okurum. Yaptığım işe bakınca insanlar beni hep farklı değerlendirmiştir. Alışkınım. Kusura bakmazsan teklifimi yinelemek isterim.

-Ne teklifi Ali?

-Babanın yaşadığı hayal kırıklığını anlıyorum diyemem ama anlamaya çalışıyorum. Hak ta veriyorum. Yapmayı düşündükleri tüm ailenizin hayatını tehlikeye sokabilir. Bu oyunu oynamak zorunda değilsin. Seni, sizi tanımadığım için bunu söylüyorum.

-Karma karışık konuştuğunun farkında mısın Ali? Bizi tanımıyorsun ama bizim için tedirginsin. Yanlış anlamadım değil mi?

-Doğru anladın Hatice. Babanın savaş açtığı insanlar tahmin edemeyeceğin kadar tehlikeli insanlar. On yıldır silahla yaşıyorum. Öldürülmek işimin bir parçası. Su testisi suyolunda kırıldı diyerek ölümlerini kabulleneceğim insanlar var. Sana yalan söylemeyeceğim Hatice; Kardeşinin ölümüne üzülmedim. Su testisi suyolunda kırıldı diye düşündüm. Baban ve sen farklısınız. Temiz insanların zarar görmesini kabullenmek zor.

-Tedirginliğinin sebebi formalite icabı nişanlı olmamız değil yani? Malum yaşım senden büyük, erkeklerin dönüp tekrar bakacakları bir kız sayılmam.

-Böyle bir şeyi aklına getirme Hatice. Geri dönüp tekrar baktığım kız sayısı çok azdır. Çoğunlukla kıyafetleri ilginç gelmiştir. Kadere inandığımı söylemiştim. Söylediklerimin doğrudan seninle alakası yok.

-O zaman mesele yok Ali. Hatırlarsan babamı çok sevdiğimi babam için kendimi ateşe atacağımı söylemiştim sana. Bazen risk almak gerekir hayatta. Camianın gerçekten bu kadar tehlikeli olduğuna emin misin?

-Eminim Hatice. Tahmin edebileceğinden çok daha fazla tehlikeliler. Bir tane daha yer misin?

-Olur yerim.

Ali minibüs içindeki ustaya eliyle iki işareti yaptı.

-Seni tanıdıkça şaşkınlığım artıyor Ali. Sanırım babam da benim gibi düşünüyor. Babama silahı uzatırken korkmadın mı, ben korktum şahsen.

-Korkmadım Hatice. Dediğim gibi babana hak veriyorum. Oğlunun katilini cezalandırmak istemesi en doğal hakkı bana göre. Kardeşini ben öldürmediğim için silahımı uzattım. Baban bunu anladı. Nişanlandığımızı ilan ederek beni bir şekilde koruması altına almak istedi. Camiaya Ali’nin cezasını ben veririm siz karışmayın dedi. Bundan sonra her türlü hamleye hazır olmalısınız.

-Her zaman böyle soğukkanlı mısın Ali? Eğer öyleyse korkutucu bir alışkanlık.

-Benim işim bu Hatice. Soğukkanlı olmak zorundayım. Aldığım eğitim ve yaşadığım hayatın gereği.

-Bir şey daha sormak istiyorum Ali. O eve kardeşimi öldürmeye mi gittin?

-Evet Hatice. Evde benim ve ya kardeşinle ilgisi olmayan yarı çıplak bir kadın vardı. Kardeşin ve arkadaşlarının yarı baygın olduklarını fark ettiğim için silahıma davranmadım.

-Yanında kim vardı?

-Su testisi.

-Dürüst olduğun için teşekkür ederim Ali. Bende sana karşı dürüst olacağım. Dediğin gibi sana düşmandım. Her ne kadar anlaşamasak ve ayrı dünyaların insanı olsak ta Burak benim kardeşim. Babam da senin gibi düşünüyor. Su testisi suyolunda kırıldı. İlk otelde gördüğümde içimde sana karşı büyük bir öfke vardı. Babam olanlardan doğrudan seni sorumlu tutmuyor. Burağı bu duruma düşürenlerden intikam alma derdine düştü. İster vicdan azabı de istersen pişmanlık birilerine hesap sormak istiyor. Anladığın gibi nişan oyununu bunun için ortaya attı. Babama yardım edeceğim. Kavram olarak düşünürsen bu benim babama karşı borcum. İstemezsen bu oyuna devam etmek zorunda değilsin. Sabah dediğim gibi tahmin ettiğin gibiyse senin hayatın da tehlike altında. Babamı ikna ederim. İlerisini bilmem ama şu anda bu bir oyun. Tehlikeli ama bir oyun. Ben oyuna devam edeceğim. Senden ricam hiçbir ortamda annemle karşılaşma.

Ali cevap vermedi. Sessizce kokoreçlerini yiyip kalktılar.

 

 

Hulki gece yarısından sonra gizlice Ali Yıldırım’ın evinin önüne geldi. Ali’nin telefonuna cevapsız çağrı attı. Evin önünde araç içinde bekleyenlere fark ettirmeden evin arkasına dolaşır. Ali’nin açtığı mutfak penceresinden içeri girer. Işık yakmadan otururlar.

Fısıldayarak konuşurlar.

-Eskiden tanımadığım insanlara güvenmem Hulki. İnfaz edilirim dediğin için seni reddetmedim. İlk şüpheli hareketinde seni öldürürüm.

-Anlıyorum Ali Bey. Size yalan söylemedim. Bana güvenebilirsiniz. Yıllardır Karabulut’un yanındayım. Bazı işler yaptık. Haraç, bağış toplama gibi. Karabulut’un yanında olduğumuz için himaye edildik. Sabah dediğim gibi Saddam’ın adresini size vermemi Karabulut istedi. Aksi halde benim adımı Bedrettin Koç’a vereceğini söyledi. Ki bu ihtimal her an için mevcut.

-Evli misin Hulki?

-Anlamadım.

-Yalnız mısın diye sordum Hulki.

-Dini nikahlı evliyim Ali Bey. Niye sordunuz?

-Bu hem iyi hem kötü Hulki. Bir kadına bağlı olmak büyük zaaf. İhanete giden yol. Sevdiğin kadına bu kötülüğü niye yaptın?

-Kötülük yapmadım Ali Bey, sevdiğim kadının hayatını kurtardım.

-Seni himaye etmek hayatımı riske eder Hulki. Bunu niye yapayım?

-Hayatınız zaten tehlike de Ali Bey. Karabulut, Bedrettin ve Orhan Metin’in takibi altındasınız. Hata yapmanızı bekliyorlar. Sizden uzak durmalarının sebebi hakkınızda bilgi sahibi olmamaları. Bedrettin hariç. Bekir’in çay bahçesindeki çatışmaya kadar kimse sizi bilmiyordu. Farklı biri geldiğinde genellikle herkesin haberi olur. Karaşahin’ler de çalışmaya başlayınca araştırdık, bir şey bulamadık. Bijon’un mekanına baskın yapınca dikkat çektiniz. Burak Çaylı ve Diyarbakır yolculuğu. Karabulut bağlantınızı çözmeye çalışıyor. Ama bir şey bulamadık henüz. Burak Çaylı olayı ve Caner Çaylı’yla olan yakınlığınız başınızı belaya sokacak. Siz ve koruduklarınız için saldırılara hazır olun bence.

-Karabulut’un Karaşahin’lerle ilgili planını biliyor musun?

-Bilmiyorum ama tahmin edebilirim. Camia Karaşahin Holding’le ortak olmak, ortaklığa mecbur bırakmak istiyor. Bu yüzden Karaşahin’lere gayri resmi bir koruma sağlandı. Zorla bağış ve haraç işinden muaf tutuldu. Doğrudan ve dolaylı olarak ortaklık teklifi her an için geçerli. Abdullah Karaşahin çok dikkatli olduğu için ortaklık tekliflerine soğuk yaklaşıyor. Camia planlarını uzun vadeli yaptığı için her an her şey olabilir.

-Suphi ne ayak?

-Suphi önemsiz biri Ali Bey. Himaye karşılığı rahat çalışıyor. Camiaya para aktarıyor. Biz de haraç paralarını Suphi’ye götürüyorduk.

-Caner Çaylı?

-Benim bildiğim para transferleri için Caner Çaylı’nın araçları kullanılıyor. Hakkında fazla bilgim yok. Farklı aracıları var. Bir şey söyleyebilir miyim Ali Bey?

-İlginç olsun Hulki

-Yanlış kişiyi koruyorsunuz.

-Yanlış kişi derken?

-Camianın hedefindeki öncelikli kişi Orhan Metin. Ailenin yasadışı tüm işlerini Orhan Metin organize ediyor. Karaşahin ailesi dokunulamaz statüsünü Orhan Metin’e borçlu. Orhan Metin’in ismi ve gücü herkesi aileden uzak tutuyor şimdilik. İşin ilginç kısmı Orhan Metin neredeyse üç yıldır pasif durumda. Meslek olarak değil mafya babası olarak pasif. Hakkında uzun süre araştırma yaptık. Yasadışı işlerden bir açığı bulunursa holdinge çökmek kolay olacaktı. Bulamadık. Ali Abdullah ailenin beyni biliyorsunuz. Diğer aile fertlerine saldırı ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyorum. İki sene önce Orhan Metin büyük bir altın işine girdi. Dedikodulara göre tam zamanında bıraktı. Güzel para kazandı. Yurt dışından ciddi miktarda altın getirtti. Saflık ayarını yaptırıp elinden çıkarttı. Bu arada kayıt dışı altınlarını da sisteme soktu. Parasını aldı çekildi.

-Orhan Metin yılların mafya babası değil mi Hulki? Bir şey bulamamanız bana ilginç geldi.

-Otomotiv, altın, nakliye ve güvenlik şirketlerinin müdürleri Ali Abdullah’ın burslu öğrencileri. Ali Abdullah’a çok bağlılar. Yasadışı işlerin göbeğindeki Soner Çakal’da aynı şekilde sadık. Holding çalışanları iyi ücret alıyorlar. Sadık olmaları için birden fazla sebepleri var. Açık vermiyorlar. Camia karar verince ilk olarak Abdullah ve Orhan Metin’e saldıracaktır.

-Söylediklerin ilgimi çekti Hulki. Pekala senden istediğim Helin Karaşahin’i takip etmen. Şimdilik tek görevin bu.

Mutfak masasının çekmecesinden çıkardığı zarfı Hulki’ye uzattı.

-Şimdilik bununla idare et. Bitince veririm. Dikkat çekme sakın. Sana verdiğim numaradan ankesörlüden beni ara ama mümkün olduğunca kısa konuş. Acil durumda beni nerelerde bulacağını biliyorsun. Kendini öldürtme.

Hulki başıyla selam verip açık pencereden çıkıp uzaklaştı.

( Bereli 53 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 29.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.