Geçtiğimiz
günlerde Köy Çocuğu Gözüyle Üç Büyükler başlıklı bir yazı yazmıştım. Ana fikir,
yer yuvarlağı siyasetine yön veren ABD,
kısa adıyla Rusya ve Çin’le ilgiliydi. Acımasız bir biçimde devam eden Rusya
Ukrayna savaşı bitsin, ortalık durulsun ondan sonra aynı konuda yazı yazayım
diye düşünmüştüm. Umduğum dağlara, bu günlerde hemen hemen güzel yurdumuzun her
bucağına yağan ak karlar gibi karlar yağmadı. Ukrayna topraklarına kara kapkara
karlar yağıyor. Çocuklar ağlıyor, siviller büyük kayıp veriyor. Evlatlarını
asker eden anneler çocuklarının ölüm haberleriyle yıkılıyor. Aynı konuyu
yazmaya karar verdim.
Ortaokul
üçte okulun tüm öğrencileriyle bilgisine, ders anlatım tekniğine hayran
olduğumuz Tarih Dersi öğretmenimiz vardı. Öğretmenimiz Viyana bozgunu için:
“Kırım Hanı, Merzifonlu ’ya kızıp Polonya ordusunun Osmanlı’ya saldırısını
engellememesinin ceremesini Tatarlar şimdi Rus çizmesi altında ezilerek
çekiyorlar…” mealli sözler söylemişti.
ABD için de: “Dünya siyasetine Amerika’daki üç beş
silah üreticisi yön veriyor.” demişti.
Ortaokul
bitti. Öğretmen Okulu’nda devam etti öğrenim yaşamım. Bu okulda da Yüksek
Öğretmen Okulu çıkışlı son derece donanımlı Tarih öğretmenimiz vardı. Tarih
konularını en tatlı sohbet güzelliğinde anlatır, tarihe olan sevgi ve ilgimi
daha da artırırdı.
Böylece Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet değerlerine bağlı
ülkesinin bağımsızlığından öte farklı ideolojilere sapmadan yaşama atıldık
çiçeği burnunda daha 18 yaşında öğretmenler olarak. Türk Kültürünü çağdaş
uygarlık düzeyine hatta daha da yukarıya çıkarmak amacıyla al bayrağımızın
dalgalandığı yurdun en uzak köylerine seve seve koştuk. Bu bağlamda kişisel
olarak Öğretmen Marşı’nın şu:
“Şanlı yurdum her
bucağın şanla dolsun
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun
Candan açtık cehle
karşı bir savaş
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş
Öğren öğret hakkı halka gürle coş
Durma durma koş…” dizeleriyle ifade edilen amaçlar doğrultusunda yaşadım. Güzel
yurdumun olabildiğine tam bağımsız olma yolunda ilerlemesini istemekten öte bir
amacım olmadı...
Ülkeler kendi zenginlik kaynaklarını
değerlendirerek kalkınma sağlarlar ancak. Ülkemizde Ulusal Kurtuluş Savaşı
yıllarındaki gibi düşmanlara karşı tek vücut olup savaşı utkuyla sonuçlandırdıysak
aynı dayanışmayla kendi kaynaklarımızı değerlendirerek kalkınma yolunda
ilerlemeler kaydedeceğimize inanıyorum. Devletler arasında dostluk diye bir
anlayış olanaklı değildir. Ancak çıkarları birbiriyle örtüşse devletler
aralarında iyi ilişkiler kurulur.
Dönelim konumuza biz ne Rusya’dan ne
ABD’den ne de NATO’dan ulusal çıkarlar için tatmin edici dostluk beklersek büyük
hayal kırıklığına uğrarız. ABD ile ilişkilerimizi başka bir yazıya bırakarak
Ruslarla ilgili ilişkilerimizi irdelemeye çalışayım.
Osmanlı-Rus
savaşları ile ilgili Vikipedi Özgür Ansiklopedi’ de tarih derslerinde de
okuduğumuz şu bilgilere ulaştım.
Osmanlı-Rus Savaşları, 16. yüzyıl - 20. yüzyıl arasında Osmanlı Devleti ile Rusya Çarlığı ve daha sonra bu devletin
büyümesi ile bu devletin yerine geçen Rus İmparatorluğu arasında yapılmış savaşlardır.
12 tanedir. 7 tanesi Rus üstünlüğüyle sonuçlanmıştır. Bu savaşlar şunlardır:
·
1568-1571 Astrahan Seferi (Rus Zaferi)
·
1676-1681 Osmanlı-Rus Savaşı (Osmanlı Zaferi)
·
1686-1700 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus ve Müttefikler Zaferi)
·
1710-1711 Osmanlı-Rus Savaşı (Büyük Kuzey Savaşı altında Prut Savaşı) (Osmanlı
Zaferi)
·
1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya
Savaşı (Osmanlı
Zaferi)
·
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus Zaferi)
·
1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus Zaferi)
·
1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus Zaferi)
·
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus Zaferi)
·
1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı (Osmanlı ve Müttefikler
Zaferi)
·
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus Zaferi)
·
1914-1917 Osmanlı-Rus Savaşı (Rusya 1917 Ekim Devrimi sonrasında savaştan
çekildi, Osmanlı Devleti ise 1. Dünya Savaşından yenik çıktı.)
Ruslar, bizlerin Deli Petro diye
adlandırdığımız çarlarının pekiştirdiği sıcak denizlere inme politikası takip
edilerek sürekli iç işlerimize karışarak aleyhimize büyümüştür. Ne yazık ki,
Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama ve gerileme dönemlerinde yaşandı bu
savaşlar çoğunlukla.
Benim doğduğum topraklarla
birlikte Batum, Ardahan ve Kars 1877-1878 (Doksan Üç Savaşı) sonunda Ruslara
bırakıldı. Çocukluk dönemlerimde işgal yıllarının acılarını, bölgede yapılan
çarpışmaları canlı tanıklardan dinledim. Ruslar Moskof diye adlandırılırdı
köylerimizde.
Osmanlı-Rus savaşlarında bize
Gazi Osman Paşanın şanlı Plevne Müdafaası ve Sivastopol Marşı gibi göğsümüzü
kabartan marş sözleri kaldı…
“Sivastopol önünde yatan gemiler
Atar da nizam topunu yer gök inler
Atar da nizam topunu yer gök inler.”
Devletlerarasında dostluk
değil çıkar ilişkileri ortak politika yürütmelerinin zeminini oluşturur dedik.
Hakkını teslim edelim 500 yıl düşmanımız olan Ruslarla sürekli düşmanlık değil
dostluk düzeyinde yararlar da sağladık.
Çanakkale Deniz Zaferi’mizin ulusumuza
olan sayısız yararlarından birisi de İtilaf Devletlerinin boğazları geçip
Bolşeviklerle savaşan müttefikleri Çarlık Rus kuvvetlerinin yardım ulaştıramamasıdır.
Bolşeviklere batılı emperyalist İngilizler ve Fransızlar karşıydı. Ve Lenin
liderliğinde kurulan Sosyalist Ruslar emperyalistlerle de mücadele içindeydi.
Mustafa Kemal liderliğindeki
Türkler de batılı emperyalist güçlerle karşı bağımsızlık savaşı veriyordu.
Gelişen olayları nesnel bir bakış açısıyla değerlendiren batı karşıtı iki lider
Atatürk ve Lenin öncülüğünde Türk Ve Rus ulusu dayanışma içine girdi. Sovyetler
bize büyük miktarda cephane ve para yardımında bulundu Ulusal Kurtuluş
mücadelemizde. Ayrıca ülkemizin sanayileşmesinde Sovyetlerin ülkemize hatırı
sayılır düzeyde katkı sağladığı gerçeği yadsınamaz.
Atatürk’ün
çizdiği dış politikamızın mihveri olan “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinden
sapmadan Numan Menemenci- oğlu ‘nun hatırlattığı:
Komşularınızın iç işlerine karışmayın.
2- Rusya’yı tahrik
etmeyin.
3- Arap ülkeleriyle
tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerinizi geliştirin. Fakat aralarındaki
anlaşmazlıklara karışmayın.
4- Sormadan akıl
vermeyin.
5- Batı kültürünü
benimseyin, fakat onların emperyalist emellerine alet olmayın.
Atatürk’ün öz olarak 5
maddede sıralanan altın öğütlerinin ışığında politikalar oluşturulduğunda
Ruslarla ilişkilerimiz karşı çıkarlar üzerine olumlu yürüyeceğinden kuşku
duymamıza neden yoktur.