2021 yılının yarısını 2 ayrı Hollanda hapishanesinde geçirdigimi ilk 2 bölümde yazmıştım.
 Hapis yattığım ikinci hapishanede mecburi olarak 2 kişilik hücreye geçerken, hücre arkadaşı olarak Bulgaristanlı birine denk geldim, Türkçe biliyor az çok, Türk değil aslen.
 Bulgaristan'ın çingene kökenli, Roma dedikleri, Türkçede roman dediğimiz çingenelerden.
 Tabiki bir odacık alanda ranzalı sistemle biriyle 20 küsür saat aynı yere tıkıstırılırsanız haliyle sessiz kalamıyorsunuz, tanısıyorsunuz, konuşuyorsunuz, paylaşmanız lazım herşeyi.
 Bu bardak senin, bu çatal benim, bu sabun senin, bu havlu benim filan derken, konular derinleşiyor.
 
 Benim müşahade ettiğim kadarıyla iyi bir insan ile başbaşa olduğumu anladım ilk birkaç gün biraz tedirgin ve temkinli olduktan sonra.
 
 Yemekten önce dua ediyor, kendi çingene dilinde dua ediyor, yatmadan evvel de dua ediyor, dua hep aynı dua, çünkü sesli ediyor ben de saygıyla dinliyorum.
 
 Günlerden bir gün yine dua ediyor, dayanamadım dedim, kardeşim sen niye bu duayı hep sesli ediyorsun, ben neredeyse hep aynısını ettiğin için, başka dilde bile olsa senin bu duanı ezberleyecegim, sabah akşam dinletiyorsun bana da, dedim sizin Tanrı hangisiyse galiba duymaz diye duymuyor diye sesli ediyorsun :)
 
 Ben Balkan'ların etnik ve din'i yapısını bilirim, okumuşum arastırmısım, meraklıyım, sonuçta Osmanlı tarihinden tutun da efendime söyleyeyim, kaybettiğimiz yakın döneme, Osmanlı evveli dönemi, Roma imparatorluğu dönemi vesaire ben tarihimizi bilirim, hamdolsun epey iyi bilirim.
 
 Ben bilmeye bilirim de, karşımdaki bilmeyince, sonuçta hapiste yatan mahkumlariz, elimizin altında bilgisayar yok, internet yok, telefon yok, kitap yok, hiçbirşey yok, karsımdakinin de birşey bildiği yok ki anlatamıyor. 
 
 Ben içimden dedim, ben soracağım basit sorularla bu mevzuyu er geç çözerim.
 
 Derken sorduğum sorulardan aldığım cevaplara bakarak, nihayet anladım ki, hristiyan olan bu çingene kardeş Bulgar kilisesine bağlı bir ortodoks hristiyan değil, çingenelerin kendi kilisesine bağlı buz gibi bir katolik, bunu çözmek için 75 konudan girdim, alttan girdim üstten çıktım, adam ortodoks nedir duymamış, katolik nedir bilmiyor, hiçbirşey bilmiyor, tek bildiği o sabah akşam çingene dilinde ettiği birtanecik dua.
 
 Katolik olduğunu ögrenmeme vesile olan soru, kendilerinin kilise gibi olan ve ibadet için diktikleri binalarındaki kişiye pastör demeleri, oh be dedim pastör kelimesini duyunca, hah dedim şimdi oldu.
 madem dedim sizin hocaya pastör deniliyor, sen katoliksin, ortodoks değil. 
 Mevzular kafamda bir bir çözülüyordu, demekki Bulgar devleti, slav'laşma sürecinden sonra, esasen kendi milleti içinde de ayrımcılığa gitmiş, Roma imparatorluğu dönemi has vatandaşı olan çingeneleri nasıl dışlamaya başlamış ki, genelde kırsal kesimdeki Türk köylerine sığınan, büyük şehirlerden her fırsatta sürülen çingeneler Bulgar ortodoks kilisesine muhalif bir inanç yapısı ile katolik'lesmisler.
 
 Hanımı Türk, anlattığı kadarıyla, çünkü araştırdım gerçekten de söylediği yerleşim yerleri, köyü kasabası tamamen aslen Türk olan, zaman içinde çingenelerin de yerleştiği bir yer, soyadını araştırdım ki Bulgaristan'da bilenler bilir, 1980'lerde müslüman Türklerin veya Türklesmis olanların soyadları ve isimleri mecburi değiştirildi, mecburi hristiyan isimler aldılar, hatta o dönemde Turgut Özal'li Türkiye vardı ve Bulgar mezalimi dizileri çevriliyor, haberlerde gündemi oluşturan konulardan biriydi, Ayşecik dizisi filan vardı.
 
 Bu arkadaşın domuz eti yemesi normalde beni rahatsız etmez tabiki, kim ne isterse onu yesin, fakat 15-20 metrekare var yok hücre, 2 kişi böyle küçük biryerde gece gündüz beraber kalıyorsa, elbette yediği herşey de beni ilgilendiriyor istesem de istemesem de.
 
 Domuz etinden ben rahatsız oluyorum diye, çatal bıçak paylaşımı dahi yapamam dedim, sabit çatal, sabit bardak ve sabit tabak sistemine geçersek seni çok yorarim dedim, gel sen bu domuzdan vazgeç, biz et olarak tavuk ile idare edelim, varsın kırmızı et yemeyelim hiç dedim.
 Kalender adam, kabul etti, 1 hafta kadar katlandıgım onun domuzlu yediği yemeklerin kokusundan kurtuldum nihayet.
 
 Esas konusunu etmek istediğim şey burada başlıyor, hanımı Bulgaristan Türklerinden demistim ya, çocuklarının ismi bildiğiniz müslüman isimleri, hatta birisi Ayşe. Hanımı da kendi gibi hristiyanlasmis, domuz yemeye başlamış, Ayşe isimli çocuğu bile domuz yiyor, islam nedir bilmiyor, bunları duyunca benim heyheylerim geldi biraz. Dedim senin hanım eşek kadar kadın tabiri caizse, onun dinine imanına ben karışmam ama dedim çocukların ismini Ayşe koyup, sonra domuz yedirirsen, normalde seni ben keyif için döverim, hem de saat 17:00'de gardiyanların mesaisi bitipte bizi ertesi sabaha kadar kaderimizle başbaşa bıraktıkları, tam o 17:00'de başlar, ertesi sabah mecburi uyandirdiklari 06:30 sayımına kadar döverim.
 
 Sonra herzamanki gibi bir Türk yine bir Bulgar'a abi oldu, adımız abi kaldı :) 
 ama neyleyim ben abiligi, dedim ki sen sakin Türkiye'ye gitme, gidersen de çocuğunun birinin isminin Ayşe olduğunu söyleme, velev ki söyledin sakin domuz yedirdigini söyleme, çünkü sen çocuğuna peygamberin hanımının ismini verip te onu hristiyan yapmaya utanmıyor musun diyip yine döver seni ortalama her Türk vatandaşı dedim.
 
 Meğer bu durumda farklıymış, benim bildiğim gibi değilmiş.
 Zaten Türkiye'de Trakya bölgesi, Marmara'nin heryerinde akrabaları varmış hanımının, Bursa'dan Tekirdağ'a, Istanbul'dan Sakarya'ya kadar, farklı bölgeden andığı tek şehir ismi, Izmir.
 Oradaki hanımın akrabaları bulabilirlerse bayıla bayıla domuz eti yiyorlar hepsi de dedi.
 
 O zaman anladımki, biz %90'i müslüman olan bir millet değiliz, dilimize böyle pelesenk etmişiz, biz anca %75'i müslüman olan, %15'i (ne olduğunu çaktirmayan, gizleyen) kalan %10'u da gayri müslimliklerini saklamayan bir büyük bir toplumuz.
 
 Üzüldüm, hayıflandım, düşündüm, biz nerede yanlış yaptık devlet olarak ta millet olarak ta nerede yanlış yaptık.



29 Ocak 2022, Amsterdam
Alp Aldatmaz
( Hapishane 3 başlıklı yazı Alp.Aldatmaz tarafından 29.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.