Televizyon programları, çocukları önemli şekilde etkilemektedir. Özellikle “Çizgi Filmler” çocukların hayal dünyasının gelişiminde, çevresindeki nesneleri tanımada diyalog gelişimlerinde olumlu yararlar sağlayabilir. Ancak dikkat edilmezse çocuğu olumsuz şekilde de etkiler.

Çocuklar 18 aylıktan itibaren televizyondan gelen seslere ve görüntülere aşina olurlar. 5 yaşından itibaren gördükleri olay ve davranışları taklit etmeye başlarlar. 3-6 yaş arası çocuklarda bu taklit daha da artar. 6-11 yaş grubu çocukları ise, içeriklerden daha çok etkilenirler. İzledikleri çizgi filminin içeriğini, hayatlarına davranış olarak aktarmaya başlarlar.

Şiddet içerikli çizgi film izleyen çocukların, yaşıtlarına göre daha fazla kavga ettikleri, çevrelerine karşı daha saldırgan oldukları ve daha gergin oldukları gözlemlenmektedir. Bu çocuklar anne-baba ve büyükleriyle ilişkilerinde; “gergin, sabırsız ve asidirler”. “Acı ve üzüntülere” daha az hassastırlar. Gerçek hayattaki “şiddet” unsurlarından hiç rahatsız olmazlar.

Günde 3-4 saat televizyon ve çizgi film izleyen çocukların, diğerlerine göre; % 30 ile % 40 oranında dikkat eksikliği yaşadıkları, hiperaktif bir mizaca yatkın oldukları görülmektedir. 

Çocukların aşırı çizgi film izlemelerine dikkat edilmezse, film karakterleri çocuğun dünyasına yerleşmeye başlar. Gerçeklikten kopararak ciddi uyum sorunlarına neden olabilir. Çok çizgi film izleyen, karakterlerle özdeşleşen çocukların, sosyal ilişki kurmada zorlandıkları ve yalnız olmayı seçtikleri saptanmıştır.

Özellikle 12 yaş öncesi çocuklar, “gerçekle” “hayal ürünü” arasındaki farkı belirlemede zorlanırlar. Çizgi filmlerin içeriğinde olan “uçma, kaçma” vb. davranışların gerçek hayatta da olabileceğini varsayıp, bunları deneyebilir ve sağlıklarını riske atabilirler.                                                     

Yapılan araştırmalarda çocukların hafta içi; % 41.0’ının 5 saat, % 26.7’sinin 10 saat, %11.3’ünün 15 saat. Hafta sonu ise; % 23.1’inin 4 saat, %20.3’ünün 6 saat, %19.0’ının 2 saat televizyon izledikleri saptanmıştır. Bu süreler çocuğun sağlığı için elbette ki zararlıdır.

Televizyonun çocukların akademik becerileri, dil ve sosyal becerileri üzerinde olumlu etkileri olmasına rağmen, “obezite” ve “şiddet” başta olmak üzere daha fazla zararları bulunmaktadır.

Okul öncesi dönemdeki çocukların; % 59,8 inin şiddet içeren çizgi filmleri izledikleri saptanmıştır. 4-6 yaş grubundaki çocukların çizgi film beğenilerini ortaya koymak için yapılan bir araştırmada çocukların en fazla; “Caillou, Pepee ve Sünger Bob” çizgi filmini izledikleri tespit edilmiştir.

İlköğretim 2. ve 5. sınıf öğrencilerinin tamamına yakınının çizgi film izlediği ve en çok sevdikleri çizgi filmlerin; “Tom ve Jerry, Buggs Bunny, Şirinler, Sevimli Kahramanlar, Temel Reis, Sabrina’nın Maceraları, Winx Club, Ninja Kaplumbağalar, Garlfield, Tweety, Pamuk Prenses, Ağaçkakan Woody, Scooby Doo, Casper, Pokemon, Çilek Kız, Spiderman ve Batman” olduğu tespit edilmiştir. Okul öncesi çocukların ise en fazla; Caillou, Benten ve Win Xclub izlediği görülmüştür. Araştırmada çocukların % 30.4’ünün en sevdikleri karakter Jerry, %20.9’unun Tom,  %15.4’ünün Buggs Bunny olduğu bulunmuştur.

Okul öncesi çağı çocuklarının izledikleri televizyon programlarında; çizgi film kahramanlarını sevdikleri, çizgi film karakteri ile ilgili eşyaları aldıkları, oyunlarında çizgi film karakterleri gibi davrandıkları bilinmektedir. Bu yüzden çocuklara yönelik program ve reklamlarda ürün önerilirken, çocuklar tarafından sevilen çizgi film ve animasyon karakterler sıklıkla kullanılmaktadır. Bu nedenle çizgi filmlerin içerikleri ve örnek oldukları davranışlar çok önemlidir. Yukarıda ismi geçen çizgi filmlerin tamama yakını yabancı menşeili ve kültürümüze uymayan karakterlerdir. Çocuklarımız için tehlikenin boyutları açıkça görülmektedir.

Çocuklarımızın kafasını dolaylı yollarla karıştırıp olumsuz telkinler vermeye çalışanlar boş durmamaktadır. Çeşitli yollarla çocuklarımızın bilinçaltına hitap ederek, genç zihinlerde kuşku ve soru işaretleri üretmeye çalışmaktadırlar. En çok üzerinde durulan kavramlar ise; din, cinsiyet ve ailedir. Genç zihinlere önce bu konularla ilgili tercihlerini özgür iradeleriyle yapmadıkları telkin edilmekte. Sonra da yeni tercihler yapmalarını sağlamaya çalışmaktadırlar.

İlginç stratejilerle anormal düşünce ve davranışları normal gibi gösterip, sonra da rahat şekilde  uygulanması sağlanmaktadır. Bazı örnekler verecek olursak:

-Bir Netflix dizisinde senaryoya bazı satırlar eklemişler. Dizide birisinin kız bebeği doğmuş. Başka birisi de pembe elbiseli bebek hediye almış. Oyuncu diyor ki; “Niye bebeğe pembe elbise aldın? İleride hangi cinsel kimliği benimseyeceğini nereden biliyorsun? Çocukta travmaya sebep olacaksın!” 

-Genderfluid” diye bir kavram bulmuşlar. Yani akışkan cinsiyet... Cinsiyetleriyle ilgili olarak karar veremeyen çocuklar, “bir gün o tarafa, bir gün bu tarafa akmak çok eğlenceli” diye düşünüyorlar.

-Facebook’ta "ilişki durumu" diye bir yer var. Orada eskiden “nişanlı, evli, ilişkisi var” gibi kavramlar vardı. Bunun yerine; “medeni birlikteliği var” ve “karmaşık bir ilişkisi var” gibi ifadeler konulmuş.  

-Çizgi roman DC Comics’in yeni Süpermen karakterinin "biseksüel" olduğunu duyurmuşlar. Süper kahraman yeni filminde hemcinsi olan bir gazeteciyle aşk yaşıyor.

-Çocukların dinî hassasiyetlerini yok etmek için bilgisayar oyunlarından; “Guitar Hero” oyununda, gitar çalan ve şarkı söyleyen grubun üzerinde durduğu zemine, Arapça "ALLAH" yazılmış.

-“Devil May Cry” oyununda kötülüğün ve şeytani türevlerin giriş kapısı olan yere, Kâbe’nin resmi konulmuş.

-“Resident Evil” oyununda bir kütüphane sahnesi var. Kütüphanede "Kur'ân-ı kerim" hariç tüm kitaplar kitaplıkta. Fakat "Kur'ân-ı kerim" yere konulmuş.

-“Call of Duty” oyununda, harabe bir evin tuvaletinde kirler içerisindeki bir klozetin üzerine; Arapça bir Hadis levhası konulmuş.           

Çok yoğun olduğunu, çocuklarına ayıracak vaktinin olmadığını söyleyen değerli anne balar: “Gündüz yoğun iş yerindeyiz, akşam yorgun argın eve geliyoruz. Bir de çocuklarımızla mı uğraşacağız” diyorsanız. Sizin yerinize uğraşan bir yığın art niyetli var. Onlar severek çocuklarınızı ufak ufak sizden çalıyorlar. Fakat farkında değilsiniz.

Sizler kariyer yapmaya, koşuşturmaya,  sosyal medyadaki sonu gelmeyen tartışmalara katılmaya, maçları izledikten sonra da yorumlarını dikkat ve ilgiyle saatlerce izlemeye devam edin. Branşınızla hiç alakası olmadığı halde; Teknik direktörlere, siyasetçilere akıl dağıtın. “Ben olmazsam bu şirket batar, bu kurum mahvolur” diye kendinize gaz vererek çocuklarınızla tatile bile çıkmayın. Onlarla ilgilenen var zaten. Sokağın kirliliği, medyanın çirkin yönü, art niyetli yapılmış çizgi filmlerin cazibeli tuzakları, kalitesiz seviyesiz kitapların içeriği, internetin, TV’ nin büyüleyici esir alıcı gücü  çocuklarınızla yakinen ilgilenmekte. Umarım bir gün geç kalmış olmazsınız.

Değerli anne babalar; çocuklarınızla yakinen ilgilenin litfen. Onlara kaliteli ve yeterli zaman ayırınız. Çocuğu sevmek, bol harçlık ve hediye almak değildir. Ona; sevildiğini, değerli ve önemli olduğunu hissettirmektir. Huzurlu sağlıklı ve mutlu günler temenni ediyorum efendim.

Sevgiyle kalın…

                                                                              Seyfettin KARAMIZRAK

 

( Çizgi Filmlerinin Çocuklar Üzerindeki Etkileri başlıklı yazı KARAM-41 tarafından 28.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.