Çok yorgunum çok da yaşlı. Böyle giderse kısa zaman içinde göçüp giderim bu diyardan. Kendimi düşünüyorsam ne olayım tüm derdim sevdiklerimin huzuru. Ne zamandır hissediyorum zaten. Yılların tecrübesi olsun o kadar! Yakında çıkar kokusu dolanıp duruyorlar etrafımızda. Aslında bugün kendimi epey iyi hissediyorum. Hafiften esen rüzgâr yapraklarımı serinletiyor. Geçen gece neydi o, gök delindi resmen. Sırılsıklam ama direncimi bir saniye bile incitmeden bekledim. Gençlere örnek olmak şart, yoksa erken yaşta eğilip bükülürler.


Park yavaş yavaş dolmaya başlıyor. Ellerinde dondurma, çekirdek, karton kahve bardağı olan ne dedikleri hiçbir zaman anlaşılmayan yorucu canlı topluluğu. Çöpleri üzerlerimize fırlatıp atmaktan çekinmeyen arsızlıklarından ben utanıyorum. Onların eğilmeyen gözleri yerine dallarımı eğiyorum bazen de gözyaşı bırakıyorum toprağa. Park akşama kadar çöplükle dolup taşıyor. Allahtan bazı insanlar gelip temizliyor evimizi yoksa halimiz ne olurdu bilmem.


Nefesimin daraldığı anlarda en yakınımda bulunan ağaçlar kökleriyle şifa oluyor. Yeniden filizleniyorum gelecek günlere. En sevdiğim anlar ise güneşin doğmasına yakın olduğu zaman. O saatlerde insan denilen canlı gelip de rahatsızlık veremez bana. Ama gündüz saatleri oldu mu başlarlar yıkımlarına. Sadece pisletmekle kalsalar bir de ellerinde kesici alet gövdelerimizin üzerlerine şekiller çizerler. Öyle canım yanar öyle sızım sızım sızlar ki köklerim, toprağa tutunmaktan başka bir şey gelmez elimden. Hiç düşünmezler bizlerin de bir canı olduğunu, şu dünya denilen yerde bir tek kendileri var sanırlar. Kim veriyor onlara bu hakkı? Biz olmasak halleri ne olur? Bir de akılları var diye üstünlük taslarlar kullanmadıktan sonra neye yarar ki akıl?


Hepsi de böyle değil elbette. Bazısı eline kitabını alır sırtını da bana yaslar keyifli bir huzurla geçirir vaktini. O zaman ben de çok mutlu olurum. İnsanlığa faydalı bir hizmet verdiğim için. Bazı çiftler de gelir dibimde birbirlerine aşk sözcükleri fısıldar. Dinlemez gibi görünsem de çok hoşuma gider. Şu hemen sağ tarafımdaki ağaca söylemek istediklerime tercüman olurlar…


Hepimizin korkulu rüyası olanlar bugün yine geldi. Yok olup gitmek bir daha hiç kimsenin seni hatırlamayacağını bilmek ürkütüyor. Bir çözüm bulmalı bu işe. Kurtarmalıyım hem kendimi hem de dostlarımı. Bütün gün saatlerce dolanıp durdular tepemizde. Bizim ufaklık fidanlar duymuş. Beklediğimiz ve hep ürktüğümüz o an gelip buldu bizi. Bu gece son gecemiz. Bir şeyler yapmalı ama ne? Öylece durup sonumuzu beklemek yok olup gitme düşüncesinden daha acı. Yavaş yavaş hava kararmaya başladı. Ilık esen rüzgârın tadını hissetmek hayatta kalmanın aslında yaşamı ne kadar çok sevdiğimi belki hiç düşünmediğim anlarda bile en umutsuz en çaresiz ve en tükenmiş anlarda bile yaşadığım için kendimi şanslı saydığımı, damarlarımı acıtarak anımsatıyor. Gökyüzünün renklerini, parkın çiçeklerini, toprağın kokusunu, yağmur sularını, çocukların ve kuşların cıvıltısını düşündükçe yaşama isteğim çoğalıyor. Bu çokluk yapraklarımdan başlayıp köklerime varıyor oradan da en yakınımdakilere ulaşıyor.


Sabahın ilk ışıklarıyla siyahlar giyinmiş suretler geliyor yanı başımıza. Hırslı bir zalimlikle gövdelerimizden ayırıyorlar bizi, toprağı incitmeden yapraklarımızdan dökülen gözyaşlarını izleyerek hepimizi birbirimize bağlayan o aidiyete sarılarak yıllardır evimiz dediğimiz yeri terk etmek zorunda bırakılıyoruz…


Kısa zamanda evimizin yerini gökyüzüyle yarışma küstahlığını boynunda madalya gibi taşıyan kocaman apartmanlar alıyor. Artık çerçöp atan da sırtını bize yaslayan da aşk sözcüklerine şahit tutan da yok… Yağmur yağdığında huzurla salınışını izlediğin, güneşte gölgesine sığındığın, yeşilinde kaybolduğun aslında varlığıyla yaşadığını sana hatırlatan ağaçlar yok… Yerinde sadece duygusu çalınmış yakıcı bir donukluk var. Fakat ne olursa olsun sonu getirilemeyen asırlık hisleri beyaz duvarların altında filizlenen cılız yeşillik var.


BENGÜL ALKAN

 

( Yaşam Evi başlıklı yazı BENGÜL.A. tarafından 29.09.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.