ÇOCUKLUĞUMUN MAHLESİ

Esgiden buram buram anadolu kokan,alaturka bi mahlemiz vardı bizim,cin araluklu,arnavut kaldurumlu,birbirine yapuşuk,sahaplarının yüzlerini güldüren,içinde tarih barındıran emektar evler...
Keşke siz de bi göreydiniz!

O zamanın insanları nası da gözeldi,gıymetlüydü.
Şimdinin insanları gendünden başga kimseyi düşünmeyen,günücü,gandurukcu,lüküs hayat yaşayan alafıranga insanlar...
O zamanlar ne televizyon,ne de cep telefonu,ne de bilgisayar yoğudu.
Araba desök bigaç gişi de varıdı.
Apartumanlar,balgunlu evlerden ziyade,tek gatlı ya da en fazla iki gatlı,cumbalı,zil yerine kapı tokmaklı veya şakşaklı,kapı anahtarı olarak ekseriya çıt;şimdilerde esgitme diye alduğumuz mobilyalar gibi değüldü,bildüğün esgi emme içinde zevküsefa sürülen eğce evler varıdı,insanları gibi.

Halide yenge sokak gapısının arasına terlik goyup,gıynaşturup seslenidü...
"Hatça,Adalet,Mahmur,Nadiyala,Necibala,Muammer,Muhteber,Şerifatun hadin çıkın gapıya da biraz oturup,laflıyalım!" diye bağırudu.
Küt iskembesini alan gomşula gapı önlerine çıkardı.
Kiminin başında güllü dallı yemenisi,kiminin boncuklu beyaz tülbenti,üzerlerinde allı morlu basma bluzla,uzun basma eteklerini giyip,ayaklarına topukları yirük naylon terlik takıp çıkarlardı.
Halide yenge taze fasülyesini,Adalet yenge bamyasını,annem de bahçeden topladığı madenüzü önlerine alıp bi taraftan ayıklarlardı,bi taraftan da birbirlerine laf yetiştürülerdi.

Biz çocuklar cin aralıkta bazen yeki,bazen dombilis,bazen de çelik çomak,kimi zaman da yakan top oynarduk,dur durak bilmezdük.
Hele kışın garda,bi baştan bi başa,nasıl da düşe galka gayarduk.
Mahlemizde çocuk parkı yoğudu emme,gece bile oyunlarımız çoğudu.

Akşamları saklambaç,yakalamaca oynar,terden batarduk.
Gomşuda anneler sohbet ederken,biz çocuklar ya elimize kağıt kalem alır karalamaca oynar,
yenileni asarduk da,hiç ceza almazduk,peşine de isim,şehir,hayvan,eşya oyununa devam ederdük.
Biz yaramazlığa başlayınca,büyükler bize hekaye anlatır,bizler can kulağıyla dinner,sonra da metel satarlardı.Bilene kadar annımızın derisi çatıdana çatlardı.

Gomşularımıza şimdiki gibi müsait misiniz diye sormadan,teklifsiz kapı şakşağını çalıp giriyoduk içeri,nasıl da eğce garşulanu,buyur edülüdük,her gün birbirimizi görmemize rağmen.
İhtiyacımız olan,bizde olmayan bir şeyi gomşuya sorduğumuzda,
" Babalı boynuna,ne lazımsa istediğin gadar al! " derlerdi.
Buzdolabı çoğu kimsede yoğudu.
Gomşular gatığı falan Halide yengenin buzdolabına goyardı.
Onca şey nası da sığıyodu?
Göğüller geğiş olunca darlanmazduk hiç.
Aynı zamanda her evde tel dolaplar varıdı.

Gapı önlerinde oturan gadunlar,daşgınlık yapan çocuklara,"Dapçuk" diye bağururdu,çocuklar dut yemiş bülbül gibi susar,büyüklerine laf yetüştümezlerdi.
Evlerin bahçelerindeki pinlerinden çıkan,hapishane kaçkını cücükler; mahlede dolanmaya çıktıkları gibi,gözümüzün öğünde,gargala cücükleri gaptıkları gibi boğardı.

Gayfaldı diye bişey bilmezdük.
Hem öyle masada da yemek yemezdük.Yere sofra bezi serilü,bakır sininin altına tahta gasnak koyup,aynı tastan yirdük.
Annem zabahınan erden galkar,değüşük günlerde bizlere ya ipregazlı ocakta,ya da guzinede ısbanaklı börek,puf böreği,bazlambaç,su böreği,bişi yapardı.
Porselen demlikteki çayla ne gözel de geçerdi kör boğazdan.
Şimdi olsa da yisök!
Herkes ne yaparsa yapsın,birbirine tabak tabak uzadudu.

Alantirik ve sularımız sık sık kesülüdü.
Gaz lambası ışığında,aydınlanmak için ders çalışuduk.
Su doldurmaya,o zamanlar bize uzak gelen caminin çeşmesinden bakraklarımızı doldurup,
gan ter içinde,ayaklarımız cımcık suyla eve girerdük.
Tükenmesin diye gıdım gıdım kullanuduk suları.
Hele bulaşık yurken ben,çok su harcardım,annem bana suları israf ediyon diye nası da gızardı.
Bağa bak derdi annem," Benim işim gücüm va,sennen uğraşamam." derdi,gine de bağa hiç gıyamazdı.

Tatil günleri annem bizi alıp bazen tanıdıkların bağına giderdük.
Ömrümde orada yediğim karaca erüğün dadını başga erüklerde bulamadım.Bi de aksöbe diye bi erük cinsi vardı annemin sevdiği.
Kiraz ağacından kirazları goparıp,kulağımıza küpe diye dakar,nası da mutlu oluduk.

Bazen de gomşularla toplanıp,pılımızı pırtımızı alıp;içine dorak katarak yarmaynan yapılan gatık böreklerini,paklalı yaprak dolmasını sarıp,memecük yapıp,çoluk çocuk su deposunun olduğu yere,
çamlığa,söğütlüğe,meşelü koruluğuna,hırlaza piknik yapmağa giderdük.
Köprü'ye has olan hakiki el yapımı semaverle,çaydanlık olmazsa olmazdandı.
Nakıt açık havada semaver çayını içsem,içtükçe içesüm gelidü.
Baharın muştusu olan açmış çiğdemleri zevkünen toplarduk.
Gadınla çostik,çot,ip atlama,istop,çödürüm çüş diye oyunlar oynarlardı,oyunda düşen olunca...
" Sen atuk yağızlamışsın! " derlerdi.
Bazen yanımıza,gunnaduğu gölbeziynen enük gelüdü,onlara yiyecek verüdük,sona da yanımızdan gitmezlerdi.

O zamanın türkülerinden çalarlardı gadınlar hep bir ağızdan...
" Uykuda mısın sevgili yarim uyan uyan! " diye...
Kimlere seslenirlerdi kim bilir?
Şimdilerde revaçta olan " Erik Dalı "oyun havasının yerine,o zamanın
gadınlarının çalıp oynadığı," Dıv Dıv " diye bi oyun havası vardı,aklımda kalan.

Gadınla gocalarına sevgilim,aşkım,hayatım gibi kelimeler demezlerdi,bencileyin.
Gıyabında gonuşurken de,bizim gişi,bizim adam,bizim herif,bizim çocukların babaları gibi sözlerle hitap ederlerdi.

Eski insanlarda Allah korkusu,vicdan,merhamet,elinde olanlarla yetinme,şükretme ve mutlu olmayı becerebilme,adil olma,hoşgörü,saygı,sevgi,edep ve haya,hicap,sorumluluk duyguları fazlasıyla vardı.Yalansız,riyasız,kadir kıymet bilen,yardımsever,fedakar,oldukça cömert ve çok vefalı insanlardı çook...

(Yazım uzun olduğu için devamını önümüzdeki günlerde paylaşacağım...)

AYLA CERMEN TÜFEKÇİ / 31.08.2021

Öykümü Samsun / Vezirköprü ağzıyla yazmaya çalıştım.
Hatalarım varsa affola.

Bazı laflarımı ağnamayanlara açıklayıcı bilgileri aşşaya yazdım.

Mahle (Mahalle) / Günücü (kıskanç) / Gıynaştırmak (Aralamak)
Eğce ( Güzel ) / Yirük ( Yırtık ) / Metel (Bilmece) / Yisök (Yesek) Alantirik (Elektirik) / Nakıt (Ne vakit) / Sona (Sonra) / Yirdük (Yerdik) Hekaye (Hikaye) / Aşşaya (Aşağıya) / Ağnamayan (Anlamayan) Bencileyin (Ben gibi) / Gızardı (Kızardı) / Bağa bak (Bana bak) Gunnamak (Yavrulamak) / Gölbez (Köpek yavrusu) / Enük (Köpek) /Gırnata (Klarnet) / Sahapları (Sahipleri) / Nası da gözel (Nasıl da güzel) / Bizim gişi (Bizim kişi) / Yağızlamak (Bunamak) / Atuk (Artık) Zabahınan erden (Sabahleyin erken) /Gayfaydı (Kahvaltı) / Cücük (civciv) / Dapçuk (Taşkınlık,şımarıklık) / Gatık (Katık-Süzme Yoğurt) / Kapı Tokmağı (Kapı zili yerine)

( Çocukluğumun Mahlesi başlıklı yazı Ayışığı tarafından 31.08.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.