Bir
ömür Hakk yolunda yürümeye ant içti
Ahiretin
tarlası, dünya gözünde hiçti
Fâniye
sırt çevirdi, bâkî olanı seçti
Sayram
ufuklarından doğan bir güneşti o
Gönül
asumanında yıldızlara eşti o
Tasavvuf
mektebiydi, cehalete okuldu
Hakikat
kovanında bir ana arı oldu
Gönül
peteklerinde ballar balını buldu
Buhara'dan
Yesi'ye, gören gözümüzdü o
Derdimizin
tabibi, gülen yüzümüzdü o
Hadisten
ilham aldı, Kur'an ile beslendi
Mazlumlara
ağladı, vakit geldi hislendi
Divan-ı
Hikmet'inde müminlere seslendi
Orta
Asya güneşi, Pir-i Türkistan'dı o
Küfrün
karanlığında, apaydınlık tandı o
Hakk'ın
sırrına erdi, kapısına dayandı
Pervaneler
misali, aşk ateşinde yandı
Şenlendi
gönül evi, Hakk nuruna boyandı
İlmin
köşe taşıydı, Yaradan'a kuldu o
Menzile
varmak için yola revan oldu o
Hakikati
haykırdı hikmetli sözlerinde
Serinliği
düşledi ateşin közlerinde
Yunus
Emre, Mevlâna yürüdü izlerinde
Dikenlerin
içinden nice güller derdi o
Çile
nârında pişti, maksuduna erdi o
Ümmetin
ağır yükü omuzlarına bindi
Yaş
altmış üçe geldi, çilehâneye indi
Kavuştu
Yaradan'a, yürekte hasret dindi
Can
evimizde candı, kül içinde güldü o
Ölümsüzlüğe
doğdu, zannetmeyin öldü o
M. NİHAT MALKOÇ