-Şiir ve ilim konusunda neler söylersiniz?

- “Arşın anahtarı, şairlerin dilinin altındadır.” diye rivayet edilen uydurma bir hadis vardır. arş, bilindiği gibi bütün varlık âlemini kuşatan bir mekân ismidir. Burada şairler, bütün varlık sırlarına âşinâ insanlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Varlığın sırlarına vakıf olma durumu ise, ilim ve bilgiyi ön plana çıkarır. Buna göre şairlerin, herşeyden önce bu ‘arş’ tabiri etrafında, Allah’ın Zahir, Batın, Evvel ve Ahîr sıfatlarına büyük ölçüde vakıf olduğu farzedilir. Yani şair, bir ârif-i billahtır, bir marifet erbabıdır. Öyle ise, şiirin belkemiğinin ilim olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Klâsik şiirimizin büyük ustası Fuzûli’ye göre de, şiir söyleyebilmek zaten başlı başına bir ilimdir.

Eskiden bir genç şair şiir söylemeye başlamadan önce, göğüslediği zor işin örfüne, geleneğine bağlı kalmak zorundaydı. Mesela önce belagat ilmini öğrenir; bedi’, beyan ve meani ilimlerine tam manasıyla vakfı olduğuunu isbat eder; söz söyleme sanatının bütün inceliklerini kavrar; sonra kendisinden önce gelen birinci dereceden şairlerin bütün divanlarını hıfzeder derecesinde okur, kulağındaarûzun klâsik sesini olgunlaştırır ve ondan sonra şiir yazmaya kalkışırdı. yani edebiyat ilmiyle bütün ciddiyetiyle meşgul olmak zorundaydı.

Abdulkadir b. Ömer el-Bağdadi’nin Hizânetü’l-Edeb isimli eserinde naklettiğine göre, Arap toplumunda delil getirilme vasfı olan söz, şiir ve nesir olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Şiirin geçerli olması için, Arap dilinin bütün inceliklerini ve dil kanunlarını bilme mecburiyeti vardır. Burada dikkatimizi çeken şey, şiirin, herşeyden önce bir takım ilmî disiplinler üzerine bina edilmesidir. Şairin ilimde ortaya koyduğu dirayet, söylediği şiirin güvenilirliğine delâlet eder. Bu yüzden olsa gerek, büyük allame Taftazanî, şairin şiir söyleyişini, Hazret-i Peygamber’in hadislerini manalarıyla nakletme mesabesinde görür ve ciddiye alır. Bir çok arap alimi de, güvenilir Arap şairlerinin söyledikleri şiirlerin, dinlemeyi gerektirdiği yönünde görür bildirirler. Bu bakımdan ilim, şiirin yegâne modeli ve malzemesidir.

Şiir vadisinde kabiliyetini isbat etme gayreti içerisinde olan şairler, sözlerini ancak ilimle süsleyebilirler. kabiliyet, ancak ilimle eşya ve hadisenin hakikatını çözer; görülemeyenleri görür, farkedilemeyenleri farkeder; alemşümûl sırlara vakıf olma şansını elde eder. Bunun içindir ki, her dilde klâsikleşmiş şairler, güzel söz söyleme bâbında ilmî bir cehd üzerine oturtmuş olan insanlar kendilerinden önce sanat ve edebiyat sahasında kalem oynatmış ve eserler ortaya koymuş olan büyük edebî şahsiyetlerin va’zettiği usûl ve kaideleri kavrayıp onların hakkını eda ettikten sonra, sahip oldukları yüksek kabiliyeti inkişaf ettirme zeminine ulaşabilirler.

Söyleyecek sözü olan şairler, faydalı ve zevkli olanı seçebilmek için, ilmin gerektirdiği dikkat ve titizliği, vazgeçilmez bir miyar olarak ele almak zorundadırlar. Yoksa keşif ve dikkatlerinin hiç bir manası olmayacaktır. Çünkü sanatın tabii karakteri, marifetle edebîliği birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak muhakeme ve mütalaa eder. Sanatkâr elde ettiği bilgiyi, muhataplarına aktarırken ifade vasıtası olarak şiiri seçtiğinde, varlığı ana diliyle en güzel biçimde yorumlayacaktır. Dilinin söyleyiş imkânlarını, olgunluğu üslûbundan sızan bir bakış açısıyla kullanacaktır. Aksi takdirde zihnî aydınlığını ana diliyle yorumlayamaz ve kavradığını iddia ettiği ince manaları açıklayamazsa, yaptığı uğraşın hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmayacaktır.

- Şiirde fikir konusundaki fikrinizi öğrenebilir miyiz?

- Şiirin fikre mutlak surette ihtiyacı vardır. Çünkü şiirin isbat-ı vücudu çok iyi estetize edilmiş fikirle mümkündür. Yani şiirde fikir, Paul Eeluard’ın tabiriyle elmanın içindeki gıda gibi saklı olmalıdır. Estetik değer, fikrin elbisesi olarak sürekli gözönünde bulundurulmalı ve işleneceği kadar sanatkârane bir şekilde işlenmelidir.

Yaradılmışların en şereflisi olan insanı diğer varlıklardan üstün kılan en büyük meziyeti, elbette ki düşünmesi ve güzel söz söyleme kabiliyetidir. Ancak bu kabiliyet, mefkûrevî bir potansiyel içinde inkişaf eder. Bu bakımdan fikir, en güzel söz söyleme sanatı demek olan şiirin vazgeçilmez ziyneti ve en önemli esası olan söz söyleme ameliyesinin çekirdeği, zaten muhakemeyi darmadağın ederek bir insicam oluşturma prosesi başlatan fikir çilesi değil midir? Öyleyse fikir, şiirin dokusu içine sinmiş olmalıdır. Goethe bunun farkına varmış olmalı ki, muhataplarına, eserlerinin içinde mücerret fikir bulamadıklarında, kendisinden hemen yüz çevirmemeleri için adeta yalvarır. Çünkü şiir, sadece his ve tasavvurun değil, aynı zamanda belli bir fikrî sancının ürünüdür. Bu ürün estetik bir değere haiz olarak muhatabına arzedildiğinde, cazibesiyle gözleri kamaştıracak ve emsalsiz hazlar yaşatacaktır. Evet, şiirin mükemmelliği, ihtiva ettiği fikrin ne denli derin ve bediî şekilde işlendiğine bağlıdır.

Konuşan: Durdu ŞAHİN

( Merhum Şair Nazir Akalın İle Şiir Üzerine Mülakat başlıklı yazı Durdu ŞAHİN tarafından 16.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.