Özlenen Limanlar İçimizdeymiş

 

Bir kadına, bir bebeğe bakıyorum bir kendime bakıyorum

Bebeği dünya sepetine benzeyen bir sepete koymuşlar

Kalbim yerinde değil dünyanın kapalı kapısını çalıyor

Salondayız ortadayız kenardayız neredeyiz

Herkes birbirine sarılmış ağlıyor

İlerde bir baba ve anne daha ellerini kucağında birleştirmiş

Gözlerinde akan masum gözyaşları

Hırçın mı hırçın akarken sinelerini parçalıyor

 Pencereden tarafa bakıyoruz ufka ufukta bir toz duman

Uzanıp bebeğe bakıyorum

Her şeye inat gülümsüyor

Bu gülümseme bizim için mi?

Tüm kadınları tanıyorum

Hakkında çok şeyler duymuştum

Anneydi

Bacıydı

Yengeydi

Halaydı

Çiçekli gömleğinin uçlarını eteğinin içine umutlarını sıkıştırmış

Yüreğinde akan kanların içinde kalmış

Bileğinde incecik, parlak bir sancıdan zincirler var

Büyük ateş yanıyor etrafımızda

Bu hangi zamanın sonraydı

Tüm olup biteni hatırlamıyordum

Kim unutturdu bir an böylesine pürüzsüz

Yere düştük düşeceğiz

Bizi tutan bebeğin gülümsemesi mi böylesine güçlü

Eski bir pikaptan bir plak çalıyor

Şarkısı yabancı değil

“Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum

Aklımı yağmaya verip, fikrimi şaştım

Mecnuna şimdi eş olup dağlara düştüm

Sor güle bülbül ne çeker yârin elinden

Bir dahi gül koklamayım yârin elinden”

Toplanmışız başına şaşkın şaşkın
Dede efendiden bir eser bu güne kadar kalmış
Kalan aşkmış

Mal mülk değilmiş

Hep birlikte cevap veriyoruz

Hata bizim suç bizim

Çaldılar diyemeyiz gönlümüzü biz verdik ellerine

Sen gittin diyemem biz git dedik bu acı dilimizle

Yok, sende hata sen mucize aşkla vardın bize

Sabrımızla olmadık azap hükmümü biz istedik

Şarkıları taşıramadık dudaklarımızda
Keder taştı bu gönlümüzde dudaklarımızda sözlerle

Kırılan çini vazo gibi kırıldık

Çizilmiş güller laleler parçalanırken silindi

Çaldılar diyemeyiz gönlümüzü biz verdik ellerine

 

Solan gönlümüzle gözümüze yağarken gece

Ne ay doğar ne yıldız bu nasıl karanlık

Her şey silik ve inceden ince

Bir şarkı olamadık geceye doğamadık

Bir şiir olamadık karanlık sokaklara aydınlatmadık

Lakin gülen bebe karanlık gecelere bir şarkı gibi doğan

Bir şiir gibi gülüşüyle karanlık sokaklara bir aydınlık bir güneş

Biz her şeyi ölüme perçinledik

Gülen bebe tüm çivileri sökecek gülümsemelere perçinleyecek

Kederle çizenlerin kalemleri kırıldı artık

Güneşe karanlık örtü çekenler örtülerin altında kaldı
Günahımızı sunduk Rabbimize tövbe kapısındayız

Biter artık uykulu dünler

Uyanırız bir dirilişle

Ölüm döşeğinin altında

Kalkıyoruz yavaş yavaş

Kendini ölmez sananlar ölürken birer birer

Bizde ölümlüyüz öleceğiz

Gülümseterek

Gülümseyerek

Başka yolu yok

Her şey uzakta değilmiş

İçimizdeymiş yakınlık

Bir adımlık

Dünyayı dolaştık

Dolaştırıldık

Özlenen limanlar içimizdeymiş

Viranelerde gezdirttiler bulamadık

İçimizdeymiş

Kapalı pencerelerimizi açalım artık

Havayla sevgi aşk dolsun içeriye

Rönesans’ta kalan çıkarlar ilişkisi esmesin içeriye

Döndürelim gönül yönümüzü aşka insana

Bizler Napolyon gibi delide değiliz

Neden para para para diyoruz her şeye

İnsan yoksa para nedir ki?

Bir kâğıt!

İnsan yoksa değer nedir ki!

Boşluk

Sancı

Istırap

Sanatkârız

Eskici değiliz ki

Eskiyi alıp hurdaya çevirende değiliz

Yansıyan aynasından bakalım

Hurda olanda yansıyan bir şey olmaz

Pastan başka

Yastan başka

Mehmet Aluç


( Özlenen Limanlar İçimizdeymiş başlıklı yazı kul mehmet tarafından 28.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu