Sizde de oluyor mu bazı zaman, kafayı yeme durumları? Yok yahu, ne kafayı yemesi durup dururken, yediğin önünde, yemediğin ardında, Allah dan belanı mı istiyorsun? Hiç öyle bir şey yok. Her insanın yaşadıkları kendine özel, başkalarına genel gelse de...

Bazı zaman belgeseller bile kafayı yedirtebiliyor insana. Ceylan kaçıyor, çita ya da jaguar kovalıyor, ''Jaguar arabası değil öyle bir hayvan var, billahi var.'' belli yakalayacak, kameramanda onu çekiyor da çekiyor, niye, bizim gibi aslında, onlardan çok daha vahşi olan insan seyretsin diye... Bir tanesi de araya girip de şu ceylanı kurtarayım demiyor. Çok daha vahşi dedim de inanmaz gibi oldunuz. Onlar hiç olmazsa bir hayvana takıyor kafayı, yakalıyor karnını doyuruyor, ya biz, ya insanoğlu, Hiroşima'da bir seferde öldürdük yüz binlerce kişiyi... Hem de savaş bitmek üzereyken, teslim olmaya yakınken çekik gözlüler...

Kediye tekme atan yaratıkları görüyorum bazen sosyal medyada, bir şey yapamıyorum küfretmekten başka, sizin içinizde de küfür eden varsa, beklemesin salsın bu mallara, inanın Allah günah yazmaz bu küfürlerinize...

Bir de bunu kafaya taktım, bu esrar eroin kaçakçıları, silah kaçakçıları, kalpazanlar vergi numarası alıp vergi mükellefi olurlarsa, ne halt ederiz? Zaten kalpazanlarda sahte parayla ödemeye kalkarlar herhalde vergilerini... Olsun, hani yazıyor ya vergi dairlerinin duvarında ''Vergilendirilmiş Kazanç Kutsaldır.'' diye... Sade borsa mı aklar kara paraları? Biz de aklarız anasını satayım...

Bu dizileri seyredeceğime kendi dizimi seyretsem, bundan bin kat iyi... Merdivenleri çıkarken zaman zaman dizlerim beni zorluyor, yaş aldık ya, yaşlanmasak... Romatizmalar, lumbagolar, siyatikler, azar durur artık, durmadan...

Değer verdiğim bir tarih profesörü ''Tarihi dizileri seyretmeyin sakın.'' diyor. Diyor demesine de devlet kanalı bile vaz geçmiyor bu dizileri ısıtıp ısıtıp bizim önümüze sürmekten. Hocam, inan ki bir kere bile seyretmedim o dizileri, kendim ile ne kadar gurur duysam azdır. Bazıları içine kadar girip, kalelere sefere bile gidiyormuş rüyalarında... Yaralandığını zannedip, uyanınca çok şükür diyenler bile varmış... O saatte bendeniz homur homur uyuyorum.

Bazı gazetelerin, o sağmış, bu solmuş demeden köşe yazarlarını okurum. Tek taraflı okumak haliyle tek yönde düşünmeye itiyor insanı, siz de mutlaka kendi siyasi düşüncenizin karşısında olan yazarları da okuyup öyle sentez yapın kafanızda... İyi de tam okurken o yırtık dondan çıkar gibi önümüze gelen reklamlarında gelmişini, geçmişini, diyecektim ki demiyorum işte... Yedi sülalelerine saydıracaktım, ama vaz geçtim, neyse, insanlık bende kalsın...

Yok, yok artık ne Cimbom, ne Fener, ne milli takımın kötü sonuçları artık kafamı bozmuyor. Her ne kadar yayıncı kuruluş, bir sabah, bir öğle, bir de ikindi vakti arayıp, Ahmet Bey size maçları mutlaka izlettireceğiz, hem de indirimli, dese de, onlara zerre pirim vermiyorum. Yeni bir yol buldum kendimce... Bundan sonra basketbol ve voleybol maçlarını izliyorum, hem de büyük zevkle... Basketçiler ve voleybolcular hem de futbolculardan çok daha kibar ve çok daha başarılı... Çok da zevkli ha, diyeyim. Siz de öyle yapın...

Küçücük bir çocuğu yakalamış elin Yahudi'si, sanki bir terör örgütünün liderini yakalamış gibi hava atıyor. Çocuğun yakınlarını dipçik ile yaralıyor. Çocuğun gözlerinde zerre korku yok. Mağrur bir komutan havasında adeta... Zulüm kol geziyor Orta Doğu Coğrafyasında... Tabi ki gargat ağacı dikmeye devam son hızla... Onlar gargat diksin biz de çınarlar dikip, Uluçınar olmasını bekleyelim atalarımız gibi...

Bir de şu medyatik hocalar, onlara da değinmesek olmaz. Meşhur atalar sözümüz var ''Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder.'' derler... Çok merak ediyorsanız dini konuları, her şey ortada alın okuyun Kur'an Meali, İncil, Tevrat hepsinin Türkçeleri var, İlmihaller var. Kafanızda bir sentez yapın, yüreğiniz ve beyniniz hangisine gidiyorsa, ona göre hayatınızı dizayn edin derim... Çok mu uzattık? Neyse...

( Bazen Kafayı Yer İnsan başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 27.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.