-Ayşe abla! Buraya üç çay! Demli olsun.

-Hemen getiriyorum. Buyrunnn! Tavşan kanı bunlar! Afiyet olsun.

-Sağ ol ablacığım.

Elindeki taşları, okey tahtasına dizmekle meşgul olan, mavi gözlü kadın;

-Ya şu bizim Ayşe ablamızın çayı gibisi yok. Mis gibi. Ayıp olmasın diye bir şey demiyorum ama babam hiç beceremiyor bu işleri.

Hemen yanı başında oturan, kilolu, kısa boylu, çapkın bakışlı kadın;

-Sorma canım. Al benden de o kadar. Yok yani , kendim kalkıp yaparım daha güzelini de yaparım. Ama soruyorum size, neden kendimi yorayım? Siz olsanız yorar mıydınız?

-Mesele sadece çay mı canım?

Dedi, dudaklarını büzerek konuşan kadın.

-Değil elbette. Benim kocam beceriksizin teki. Elinden hiçbir iş gelmez. Sabah akşam da dırdır!  O kadar pişmanım ki keşke evlenmeseydim. Dünyada tek bir adama bağlı kalmak bana göre değilmiş. Onların hepsini istiyorum!

Çapkın kadının bu sözleri üzerine, masadan gürültülü bir kahkaha yükseldi kahvehanede. Konuşulanları bir köşede, dudağında bir gülücükle dinleyen; uzun boylu , esmer kız söze karıştı.

-Abla! Eniştenin nesi var? Ne diye kusur bulursun ki adamcağızda hep?

-Aman sen de. Kadın değil mi? İstediğini yapar! Nihayetinde evde bekleyen bir erkeği var!

Mavi gözlü kadının bu sözlerinin ardından, masadan ikinci bir kahkaha dalgası yükseldi.

Konuşmaların başından beri, Esmer Kızın yanına sinmiş , olup biteni dinleyen Cılız yapılı kız;

-Hiştt … Şuraya bak! Seninki geçiyor.

İğne batırılmış gibi irkilip, sokağa çevirdi başını Esmer Kız.

-Hani … Hani … Nerede?

-Aha işte orada baksana!

-Şu yürüyüşe bak be! Ömrümü veririm ben bu yürüyüşe!

-Allah için çok yakışıklı.

-Ne oluyor be! Enişten o senin.

-Yok, sen beni yanlış anladın.

-Öyle olsun tamam. Eee… Çay içmiyor muyuz? Hangi maçlar var bugün?

Dedi Esmer Kız, sokaktan gözünü ayırmadan.

  Az önceki hatasını unutturmak istercesine hemen atıldı Cılız kız;

-Dur bakayım şimdi hangi maçlar varmış.

Ayşe ablanın getirdiği çayı yudumlarken, bir yandan kanalları karıştırmaya başladı.

Saat gece yarısını geçerken, Esmer Kız gerinerek kalktı oturduğu yerden.

-Bana müsaade. Babam yine zor idare etmiştir. Valide bir başlamaya görsün! Susturabilene aşk olsun.

-Oldu o zaman. İyi akşamlar.

Usulca anahtarı çevirip, kedi sessizliğinde içeriye süzüldü. Işığı hala açık olan kardeşinin odasına girdi pervasızca.

-Sen hala uyumadın mı? Ne o, telefon elinden düşmüyor. Bak eğer biriyle görüşüyorsan senin bacaklarını kırarım. Bilmiş ol!

-Yok valla abla. Arkadaşımla konuşuyorum.

-Oğlum yat hadi. Gece gece hasta etme beni!

-Tamam abla.

 Işığı kapatıp, salona çıktı. Odasına girmek üzereyken annesi ile karşılaştı.

-Neredesin lan sen? Saatten haberin var mı? Ne olacak senin bu halin? Yaşıtların çoluk çocuğa karıştı, sen hala kahvehane köşelerinde sürt!

-Ama anne …

-Ama ne!  Hep o baban yüz veriyor size. Yaşına başına bakmam alırım ayağımın altına!

Deyip tuvaletin kapısını çarptı.

Dışarıya çıktı Esmer kız sabah olunca, kimseye haber vermeden. Bir sigara yaktı sokak ortasında. Gelip geçen erkeklere bakıyordu bir yandan da yürürken. Yanından geçen, genç bir erkeğin arkasından tiksintiyle bakıp, söylendi.

“Yahu erkeklerin eline de hiç yakışmıyor şu sigara. Bari sokakta içmeyin. Utanma, arlanma diye bir şey de kalmamış!”

 Bir süredir peşinden koşarak kendisine yetişmeye çalışan Cılız kız, nefes nefese;

-Ne o ya, kendi kendine konuşmaya mı başladın?

-Ne o ya, rüyanda mı gördün beni sabah sabah?

-Yok, bir haberim var sana, onun için koştum peşinden. Aşağıdaki sokakta seninki otobüs bekliyordu.

-Baştan söylesene! Gidip konuşacağım bu sefer.

-Konuş tabi ki. Senden iyisini mi bulacak?  Güzel kızsın, uzun boylu , incecik bir fidan gibisin. Her erkek böyle bir kadının yanında olmak ister.

-Uzatma, uzatma. Haydi gel çay içelim. Onunla sonra konuşurum.

Her zamanki müdavimler yerlerini almışlardı kahvehanede. İçeriye girdiklerinde mavi gözlü kadın;

-Hoş geldiniz! Gelin oturun. Haberler çok kötü yine. Bakın okuyorum. “İstanbul’da üç kadın, ormanlık bir alanda genç bir erkeğe tecavüz edip, boğazını keserek kaçmış.”

-Ne işi varmış ki o erkeğin tek başına ormanda?

-Şimdi öyle de demeyelim de. Herkesin babası, abisi var yani! Nihayetinde erkek de kendine dikkat edecek tabii. O ayrı konu.

-Aman bırakın, bize ne? Dün bir adamla tanıştım. Gelin de size fotoğrafını göstereyim.

Dedi çapkın kadın.

Esmer kız, uyardı.

-Abla, enişte bir duyarsa yakar seni.

-Sussana sen kızım! Sen demezsen nereden duysun? Ayrıca bir şey yapamaz bana.

Muhabbetler sürdü gitti akşama kadar. Esmer kız, yine o delikanlıyı geçerken gördü. Bu kez kararlıydı. Gidip konuşacaktı. Koşarak çıktı kahvehaneden, adımlarını sıklaştırdı, yan sokağa sapınca hızlanarak ona yetişti.

-Pardon. Affedersiniz beyefendi. Bakar mısınız?

Boğazından güçlükle çıkıyordu sesi.

Genç erkek, başını çevirip gayri ihtiyari bir bakış fırlattı kıza. Ardından bakışlarını önüne katıp, utanarak yoluna devam etti.

-Bir saniye bekler misiniz beyefendi. Size diyorum, kötü bir niyetim yok. Lütfen!

-Buyurun. Ne vardı?

-Sizi korkuttum sanırım. Özür dilerim. Gerçekten öyle bir niyetim yoktu.

-Korkmadım. Ne vardı? Başı önde mahcubiyet içinde konuşuyordu genç erkek.

-Ben şu köşedeki kahvehanede oturur, vakit öldürürüm sürekli. Sen her gün kahvehanenin önünden geçersin. Ben de camın ardından geçip gidişini izlerim. Şey… yani uzun zamandır sizi izliyorum.

Söylenenleri sessizce dinledi genç erkek.

-Vaktin var mı?

 -Hayır. Eve geç kaldım.

-Yarın peki? Öbür gün? Daha sonraki gün?

Genç erkek hafifçe gülümsedi. Aldığı bu gülüşün verdiği cesaretle;

-Öyleyse yarın değil, ertesi gün seni sahildeki kafede bekleyeceğim.

-İyi akşamlar.

Diyerek uzaklaştı delikanlı. Ardından uzun uzun baktı Esmer Kız. Kahvehaneye döndüğünde bütün bakışlar merakla üzerinde dolaşıyordu.

 “Tamam buluşacak benimle.” Dedi. Meraklarını gidermek, biraz da hava atmak için.

-Ben demedim mi cazibene hangi erkek dayanabilir?

Dedi cılız kız. Diğerleri tebessümle geçiştirdiler olayı.

-Kalk çıkıp bir dolaşalım. Bunaldım. Dedi Esmer Kız.

-İyi tamam.

Esmer ve cılız kız birlikte sahile indiler. Denizdeki bir geminin ışıkları yanıp sönüyordu göz kırparak. Tek bir dalga bile olmayan denize takılı kaldı bakışları. Derin derin soluyan Esmer Kızın ciğerlerine deniz doldu. Sahilde gezinenleri izlemeye başladılar. Üç erkek kol kola girmiş kıkırdayarak geçerken, iki kadın takılmıştı peşlerine.

 Kadınlardan biri;

 “ Hey yakışıklı. Bir baksana. Şu ortadaki de çok yakışıklıymış!” Dedi.

 Erkeklerin üçü de kaşlarını çatıp, adımlarını hızlandırıp, söylenerek kaçar gibi uzaklaştılar.

 “Sahile gelip bir hava bile alamıyoruz. Hiçbir yerde, rahat huzur yok bize bunlardan. Çekilip gidin başımızdan!” Ardındaki kızlar kahkaha atmakla yetindiler.

Ertesi sabah Esmer Kız, yeni doğmuş gibi heyecan ve mutlulukla açtı gözlerini. Her yan, her şey ne kadar da güzeldi. Onunla buluşacaktı. Büyük bir özenle hazırlandı ve dışarıya çıktı. Sahilde onu bekler vaziyette olmalıydı. Uçarak geçti sokaklardan ve buluşacakları kafeye ulaştı. Denizden yana bakan masayı beğendi ve oraya oturdu. Çok geçmeden kapıda belirdi utangaç delikanlı. Elini uzattı ve hemen geri çekti. Kaçamak bakışlar atarak, sandalyeye oturdu. Kız, bakışlarını bir an olsun delikanlıdan ayırmıyordu. Delikanlı mahcup bir halde;

“Ben de baksam mı acaba? Utanıyorum. Aman ne var bunda utanılacak? Ama yok olmaz. Hem demez mi, şuna bak dünden razı demez mi? Gerçi iyi bir kıza benziyor. Ama kız milleti bu güven olur mu hiç? Tedbiri elden bırakmamalıyım.”

Kız ise için için;

”Şuna bak, nasıl da utanıyor. Utangaçlık erkekleri her zaman gözümde çekici yapar. Dudakları da ne hoş. Hele omuzları…”

-Nasılsınız?

-İyiyim. Siz?

-Ben de iyiyim. Geldiğiniz için teşekkür ederim.

-Rica ederim.

-Neler yapıyorsunuz?

-Okula gidip geliyorum. Onun haricine evde babama yardımcı oluyorum.

-Güzel.

-Siz?

-Ben şu an boştayım. Kahvehanede takılıyorum anlayacağın.

-Ya! Demek öyle.

-Öyle. “ Tüh be. Böyle de konuşulur mu erkekle hiç.” Ne içelim?

-Bilmem. Siz karar verin.

Garsona seslendi;

-İki çay!

Delikanlıya dönüp;  

Çaylar bitince dolaşalım mı biraz?

-Olur.

Az sonra dolaşmaya başladılar sahil kenarında. Delikanlı, kızın yanında mahcup ve tedirgin şekilde yürüyor, yürürken elleri birbirlerine değiyordu. Kız usulca, delikanlının eline dokundu. Bir tepkiyle karşılaşmayınca elini tuttu.

-Durun bir gören olur.

-Kim görecek canım?

-Çok acele ediyoruz. Dur lütfen!

-Özür dilerim seni kırdım mı?

-Elimi tutmanı söylememiştim!

-Öyle güzel yürüyorduk ki. İçimden geldi tuttum. Bir anda oldu. Şurada oturalım mı biraz?

 Mavi bir banka oturdular. Sürekli delikanlıyı süzüyordu. Çok yakışıklı olduğunu düşündü. Birden, içinden bir şehvet dalgası kabarıp geçti. Delikanlı denizi seyrediyordu.

-Ben senden çok hoşlanıyorum.

 Delikanlı, sessizlikle yanıt verdi.

-Bir şey demeyecek misin?

-Bir şey demek için henüz çok erken.

-Haklısın. Sen hep böyle mi giyinirsin? Dedi aniden.

-Nasıl giyinir mişim? Anlamadım.

-Böyle işte? Dikkat çekici!

-Dikkat mi çekiyorum?

-Evet! Her yerin meydanda.

-Ne biçim konuşmalar bunlar böyle?

-Affedersin de siz erkekler böyle giyindikçe, kadınlar bakmasın da ne yapsınlar?

-Ne demek istiyorsun? Anlamıyorum.

-Anlamazsın tabii. İşinize gelmedi mi siz erkekler hiçbir şey anlamazsınız zaten!

-Konu şimdi buraya nasıl geldi anlayamadım. Ben artık gitsem iyi olacak.

-Otur! Konuşuyoruz şurada. Neden kızdın ki?

-Daha ilk günden beni yargılayan bir kadınla ne konuşabilirim ki?

-Hazır cevapsın da. Benim erkeğim yerini, haddini bilmeli. Gerekirse sessizce köşesinde oturmalı. Giyimine, kuşamına, oturup kalkmasına dikkat etmeli!

Delikanlı şaşkınca kıza bakıyordu. Kız, kendinden geçmiş şekilde konuşmasına devam ediyor, gittikçe hararetini arttırıyordu.

-Evimin erkeği, çocuklarımın babası olmalı. Öyle ya, olması gereken de bu değil mi? Ne diye bakıyorsun öyle bön bön? Bu toplum bunu görmüş, bunu bilir!

Delikanlı olduğu yerden usulca kalkmaya yeltendi. Ancak Esmer Kız, kolundan çekerek oturttu.

-Nereye yavrum? Benim daha sözüm bitmedi. Ben izin verdim mi ki kalkıyorsun?

-Bırakır mısın kolumu?

-Bırakmam!

-İyi misin sen? Az önce ne diyordun, şimdi ne yapıyorsun?

-Ben sadece koşulları sundum. Haksızlık veya yanlış bunun neresinde?

-Bırak koşulların senin olsun! Buraya kadar gelip seninle buluşanda kabahat. Biri görmüş olmasa bari.

-Sinirlenince ne yakışıklı oluyorsun be! Sakalların da ayrı bir hava katıyor.

-Bırak kolumu!

- Sus! Şimdi yapıştırırım suratına bir tane.

Çaresiz gözlerle etrafına bakıyordu delikanlı. Herhangi birinden gelecek yardımı bekliyordu. Etraftakiler sadece izliyor veya çekip gidiyorlardı. Nihayet yanlarından geçen bir kadın imdadına yetişti.

-Kızım bırak oğlanın kolunu. Yazık değil mi? Utanmıyor musun?

-Sana ne teyze? Bak işine hadi!

-Tüh senin kadınlığına! Terbiyesiz!

 Sahil tarafından geçen iki erkek;

-Şunlara bak.

-Aman bize ne?  Kuyruk sallamasaymış. Erkek erkekliğini bilecek. Boş ver karışma.

-Haklısın valla.

-Delikanlı, ağlamaya başlayınca, bir suredir acımasızca sıktığı kolunu serbest bıraktı Esmer Kız.

-Defol git be! Seninle mi uğraşacağım.

-Allah belanı versin! Hepiniz aynısınız!

-Güle Güle…

Koşarak uzaklaştı oradan delikanlı. Son sigarasını yaktı kız. Denizi seyrederek düşündü.

“Ayıp mı ettim çocuğa? Aman bana erkek mi yok! Pek de nazlı şeymiş.”

Hafiften bir yağmur serpiştirmeye başlamıştı. Kız oturduğu banktan kalkarak, kahvehanenin yolunu tuttu, dudaklarında bir ıslıkla.

-Ayşe abla! Bana bir çay, demli olsun. Şeker istemez! Bugün hangi maçlar var, bilen söylesin?

 

                           

                 

 

( Değişen Dünya başlıklı yazı BENGÜL.A. tarafından 28.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.