Tut ki bir ateş düştü yüreğime
Yaktı gözyaşlarımı, gözlerin bildiğim okyansumda.
Düştü,
Var say ki; gözlerinde biriken nefretlerden...
Ellerin ne de hamarattı kavramışken hançerin sapını inançla
Ve indirirken yüreğime, intikam mutluluğuyla yüklü naralar savurarak.
Tut ki bir ateş düştü yüreğime
Harını söndürmeye çalışırken öfkelerinin.
Define sandığıyla, kılıç balığıyla, son meteorla gerçekleşti infaz.
Tebessümle, şefkatle, alınan kararla,
Aslayla, aslayla,
Silinen tebessüm ve ay ışığıyla...
Tutanaksız hükümler giyindim biliyorsun
İntizar ettim mi, ceza defterime işlediklerine?
Sırtıma yüklediklerine; gocunmadığım halde.
Ben nefret edemem, beddua okuyamam,
Sevdiğime ısrarda, gururu da maske yapamam.
Acı, işte ona da dayanır yüreğim
Ateş gelseydi Prometheus' tan,
Can bildiğimden değil...
Tut ki bir ateş düştü yüreğime
Beni yakan, seni üşüten
Bizi bitiren...
Söyleyecek söz bırakmadın dilimde.
Cezveyi hep ocakta tuttum, birazdan soracaksın diye,
'' Kahveni hazırladın mı, ben de yapıp arıyorum?''
Yüreğimi bu defa da ben yakıyorum düşürdüğün ateşle
Gelmeyeceksin, hiç gelmemişsin...
Tut ki bir ateş düştü yüreğime
Sustum, ağladım sessizce.
Yanılgılarıma...