Bakma bana kıs kıs gülüp
Küstüm sana iki parmağımı çapraz büzüp
Küsüm sana yeryüzü
Buluşturmadın bizi
Ovalara dedim çayırlarında
oturalım
Yeşil gömleğini çıkardı çatlayıp
kurudu derisi
Pamuk kale çağırsın dedim ikimizi
Bembeyaz takım elbiseli travertenler
Kara pardösü giyip çağırmadılar
bizi
Kapadokya nazlanır ama kırmaz beni
Bacalar şapka kaldırır çağırır
seni
Dilek ağacının dibinde nazar
boncuğu elimde
Peri bacaları satılık olmuş eskicinin
dilinde
Küsüm sana yeryüzü
Buluşturmadın bizi
Kar yağınca buluşmak için
sözleştik
O kömürden göz bende havuçtan
burun yapacaktım
Gözlerinden kara yaş burnundan
kırmızı sümük akacaktı
Sevinçten ağlayacaktı kardan adam
biz buluşunca
Temmuzun çatı katına kilitlenmiş
bulundu kış
Ayaküstü karşılaşalım dedim yol
kenarında
Bütün taşlar toplanmış devam
edeceklermiş yarında
Kaldırımlar siz yapmayın buluşalım
bir metre serinde
Masmavi çocuk ruhumuzda
Gökkuşağı çıksın uçurtma uçuralım
altında
İpleri birbirine bağlayıp
sözleşelim Allah katında
Özgürce uçalım kaybolalım gönül
denen batında
Büyüttün hemen bizi olgunlaştırdın
yaşlandırdın yeryüzü
Küsüm sana yeryüzü
Buluşturmadın bir türlü bizi
Lütfen gökyüzü sen buluştur bizi
Dolunay restoranda kırık dökük bir
masa ayarla bize
Kutup yıldızı şef garson diğerleri
komi olsun
Dönsünler etrafımızda
Masaya çatal bıçak kaşık koymasın
Ana yemekte ki ela gözlere gönlüm
doymasın
Anadolu ezgileri, bağrı yanık
türküler meze olsun
İlk ve son kez benimle dans eder
misin?
El ele sallanırken parlasın
sevgilinin gözü
Fısıldasın sevgiden doğmuş en
güzel sözü
Dur sallama yeryüzü
Bu sefer güldürmem biliyorum ben o
kıs kıs gülüşü
Deprem yapsan da uyanmayıp göreceğim
bu düşü