Kitap İnceleme Yazısı
Kitap Adı : İslam’ı doğru anlıyor muyuz?
Yazarı Adı: Prof. Dr. Ali Bardakoğlu (1952-…)
Yayınevi : Kuramer
Baskısı : 2. Baskı/ Aralık 2019 / 371 Sayfa
Barkodu :9786059437349
Hani bir şeyi okuyup/dinleyip/gözleyip tatmin olur, ikna olur ve doyar
da insan, duygularını tam anlamıyla dillendiremez. Bu eser de işte o kategoriye
girenlerden.
Mantık, etik, estetik, felsefi
bütünlük içinde tarttığımız zaman, ilave bir açıklamaya ihtiyaç hissetmiyor
insan aslında. Fakat başkalarını da okumaya teşvik etmek için, ne anladığım
konusunda açıklamalar yapmamda fayda var.
"Neye, niçin, nasıl ve ne kadar inanacağız? Ve nelere
inanmayacağız"
düşünce ve çekincesiyle ilkesel bir
duruş sergilemek istiyorsak, bu kitap bizlere kalıcı öneriler sunuyor.
İnançlarımızın toplumsal faydaya,
barış, huzur, sevgi ve dayanışmaya hizmet etmesi, farklı inanç grupları ve
inanmayanlara da güven telkin edebilmesi bizim elimizde.
İnancınız, başkasına layık gördüğünüzle
ve tattırdığınızla eşdeğerdir.
Yaşadığımız tüm
acılar, adaletsizlikler, etik ve estetik dışı tavırlar, sahteliğin izlerini
taşımaktadır.
Yapmadığı şeyleri söyleyen,
söylediklerini yapmayan, göründüğünden farklı bir gündemi olanlar değil midir,
bize dünyayı cehenneme çevirenler?!
Ve sonuçta da bu gaflet, ihanet ve
dalaletini; dünya imtihanının cilvesi nitelendirmesi ile meşruiyet kazandırma
pişkinliğine yeltenenler!
"İslâm’da ruhban
sınıfı yoktur" kuralını bilip de öğretileri arasına kattıkları halde,
ruhban sınıfını en ileri düzeyde oluşturanları görüyoruz. Hem de ne ruhbanlık
ki, din hariç her şeye hizmet edebilenler de var.
Samimi inanç sahibi insanların,
iyilik duygularını, hayırseverlik girişimlerini, varoluşsal sorumluluklarını
istismar edenler, topluma çok yönlü zarar vermişlerdir.
"Yaradan benden razı ise, tüm
dünya ile ters düşsem önemi yok" anlayışı zamanla
"Şeyhimin, hocamın, liderimin
onayını almışsam, diğer tepkilerin anlamı yok"
inancına dönüştürülmüştür.
Akıl, mantık, ahlak ve din dışı bu
anlayış, bireyi toplumdan koparmış, ahmak ve bencil bir yaratık haline
getirmiştir.
Kitabın yazarı
ilahiyat profesörü olduğu gibi aynı zamanda hukuk fakültesi eğitimi almıştır.
Bilimsel normları, akademik nosyonla yoğurmuş, engin deneyim ve sosyal gözlemleri
ile şekillendirerek, edebi bir dille bizlerin istifadesine sunmuştur.
"İslâm ışığında, Müslümanlığımızla
yüzleşme" adlı kitabını da devamında okumakta fayda var.
Dileğimiz
herkesin görevini yaparken, toplumsal sorumluluğunu yerine getirirken;
insanilik katsayısını, bilimsel metodolojiyi, toplumsal faydayı, evrensel
kazanımları dikkate almasıdır.
Yumurta
tokuşturur gibi, dinleri, mezhepleri, meşrepleri savaştırdığımız için, her
dönemde tüm taraflar yara almıştır.
Bir insan
iradesine ve idealine, birikimine güveniyorsa, hiçbir kitabı okumaktan
çekinmez, korku içinde de olmaz. Nice farklı inanç, ideoloji ve düşünceyi
temsil eden eserleri zevk ve ibretle okudum, bir şey kaybetmedim ama mevcut
bilincime katkı sağladım.
Meal, tefsir,
akaid, fıkıh, kelam, hadis, tasavvuf ağırlıklı eserler okuyarak erdemli birey,
adil ve dürüst bir toplum hedefleyenler, felsefi bir kriter, metodolojik yöntem
olarak bu kitaptan istifade edebilirler.
"Sadece bu kitabı okuyun,
bundan başka kitaba elinizi sürmeyin" demiyorum.
Okuma çeşitliliğini artırıp, bu
kitabı da ilave etmenizi öneriyorum.
İnanç ve
düşünce yelpazesinin neresinde olursak olalım, "İslâm'ı doğru anlıyor
muyuz" sorusunu sorabilmek sağduyulu, vicdani bir bakışın işaretidir.
Anahtar teslimi mutluluk, cennet
garantili yaşam tarzı, dünyevi makam ve zenginlik taahhüt ederek, din adına
sözde sosyal birliktelik ve gruplaşmalar icat ve inşa edenler, dinin
özü/öğretici/amacıyla ne kadar ters düştüklerini, ilmi/mantıki ve edebi dille
ortaya koyan bir eser okuyacaksınız.
Kur'an-ı Kerim'i, kâinat ve insan
kitabını da merkeze alarak okumaya, anlamaya odaklanmış, bilimsel veriler
içeren bir çalışma.
Dini öğretileri, multidisipliner bir bilim donanımıyla çözümlemeye
çalıştığınızda, hiçbirini, diğeriyle kavga ettirme ihtiyacı hissetmeyeceksiniz.
Her sorun, sonuç, beklenti, pozitif
veya negatif gözlemi, din ile ilişkilendirmek zorunda kalmayacaksınız. Ve
başarınız, mutluluk katsayınız, başkalarının mağlubiyetine bağlı olmayacak.
Kendisi öğreti
ve öneri planında, bir kılavuz olan dinin, takviye bir pusulaya, koltuk
değneğine, ilave gözlüğe ihtiyaç duyabilir mi?
Kült şahsiyetlere, ruhani
otoritelere muhtaç gösterilen aciz bir din anlayışı, toplumsal ayrışmaları
tetiklemiştir.
Farklı yorum, algı, tercihler
elbette olacaktır, olmalıdır. Fakat bu durum karşı cephe, muhalif bir mahalle
oluşumuna neden olmamalıdır.
Günümüzde artık
inançlar çoğunlukla, politikaya ve hizipsel oluşumlara teslim olmuş,
ibadetlerse folklorik simge ve temalara indirgenmiştir. Politika ve ticarette
yükselme aracı olan bir din toplumsallaşabilir mi, tüm evrene mesaj verebilir
mi?
Topluma huzur, barış, uyum, sevgi ve
kardeşlik sunmak asıl gayesi olan inançlar artık tam aksine toplumu
ayrıştırmış, aile bireylerini bile birbirine düşürecek niteliğe indirgenmiştir.
Bir örnek vermek gerekirse; cuma namazı İslam inancının, yerel
dayanışmayı, kaynaşmayı öngören, en dar dairedeki bir sosyal birliktelik,
iletişim odaklı ibadet şeklidir.
Mahallenin acısının, sevincinin,
sorunlarının, noksanlıklarının çözüme kavuşturulması gerektiği, gönüllü ve
sosyal bir kongresi gibidir. Birlikte sevinç, birlikte bağlılık, birlikte
yakarış meclisidir.
Ama realitede karşılaştığımız durum;
merkezden gelen matbu hutbenin
okunması, çıkışta cami ihtiyaçları için toplanan yardımdan öte bir etkinlik
göze çarpmamaktadır. Monolog ve metalik bir iletişim havası, İslam’ın ruhuna
aykırıdır.
Gelen cemaatin çoğunluğu, Mabed
görevlilerini tanımamakta, devletten maaş alan görevliler de namaz vakitleri
haricinde esnaf, kurum ve konut ziyareti yapmaya, tanışmaya ihtiyaç duymamaktadırlar.
Namazda yan yana ibadet eden, aynı
semtte oturanların büyük bir kısmı da birbirlerini tanımamaktadırlar.
Tanışamayanlar, nasıl sosyalleşip
dayanışma içerisinde olacaklar?
Demek ki inanç
ve ibadet anlayışımızın toplumda, ayakları yere basabilen bir karşılığı yoksa,
yanlış yapılan bir şeylerin olduğunu kabullenmeliyiz.
Zaman zaman hatırlattığım gibi
tekrarında fayda görüyorum. Tarih, hukuk, mantık, ahlak ve bilim felsefesinden
beslenerek, önce bireysel bilinç ve devamında toplumsal bilinç oluşturmalıyız.
“Bugünü düne denk olan ziyandadır”
mesajını önemsiyorsak, okuma çeşitliliğimizi artırarak; felsefe, mantık, hukuk,
tarih, bilim, ahlak alanlarında ve 50 yaşına kadar en az 1000 kitap okunması
gerektiğine inanıyorum ve öneriyorum.
Saygıdeğer hocamızın bu kitabını okuduğunuzda, ilgi ve merakınızın daha
da artacağına inanıyor, iyi okumalar diliyorum.
28.01.2020
Ali Rıza Malkoç